Anayasa referandumu ile değişen ve adına cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri yeni yönetim modeli ile ülkenin yönetildiği hepimizin malumu. Bu model ile iktidarın ülkeyi nasıl yönettiğini de biliyoruz. Tüm yetki ve gücün bir kişide toplandığı ve denge-denetleme mekanizmalarının olmadığı bu modelde, yetkileri elinde toplamış olan kişinin dışında, hiç kimsenin herhangi bir konuda kafa yormasına da gerek yoktur. Nasıl olsa, yetkiyi elinde bulunduran her konuda en doğru kararı verecek ve gereken tüm adımları atacağı için, bizlerin vatandaşlar olarak sorunları dert etmemize de gerek yoktur. Çünkü hızlı karar alma ilkesi üzerine kurgulanmış olan bu modelde, biz daha sorunların farkına bile varamadan, iktidar bu sorunlara çözümü bile bulmuş olacak. Yoksa bu kadar yetki neden bir kişiye verilir ki? Bizim adımıza dertlenecek, derdimize derman olacak o dur.

Şimdi, yönetim modeli böyle kurgulandığı için bizim sorunların varlığından ya da bu sorunların büyüklüğünden haberdar olmamıza da gerek yoktur. Yönetenler gereken her türlü tedbiri alır. Biz mutlu mesut bir biçimde hayatımıza devam ederiz.

Mesela, hayat pahalılığı belinizi mi büküyor, sorun değil, enflasyon anında düşük çıkarılır. Rahatladınız mı? Ya da iş bulamamaktan mı mustaripsiniz? O bir memleket meselesi değildir çünkü son bilmem kaç hafta içinde iş aramadığınız için işsiz bile değilsiniz, işsiz olduğunuzu sanıyorsunuz ama işsiz değilsiniz. Ve üstelik bunun farkında bile değilsiniz. İktidar ne yapsın! Akşam ekran karşısına geçip sağlık bakanının açıkladığı tabloya bakıp, vaka sayısı, hasta sayısı, entübe olanlar artmış mı gibi açıklanan verileri izliyorsunuz da ne oluyor?

VERİ, VERİ DİYE TUTTURMUŞLAR!

Uzun zamandan beri Türkiye’de halk, sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve uzmanlar gerçek verileri açıklayın diye tutturmuş. Verileri açıklayınca ne olacak? Ne yapacaksınız bu veriler ile? Sanki yetkiniz var da bir çözüm üreteceksiniz! Mesela vatandaşın hissettiği enflasyon TÜİK’İn açıkladığından yüksek çıkıyormuş! Hissetmezseniz sorun da kalmaz. Biraz duyarsız olun. Bu kadar hisli olmaya gerek var mı?

Merkez Bankasının net döviz rezervi ne kadarmış! Bilseniz ne olacak? Gidip merkez bankasına dolar mı vereceksiniz?

Kardeşim, siz bırakın bu talepleri ve işinize bakın. Zaten sizin adınıza dertlenen bir iktidar var. Bırakın, onlar gereğini yapar! Merkez bankasının rezervlerinin durumunu öğrendiğinde hemen başkanı görevden almadı mı?

Üstelik herhangi bir veri açıklandığında da verideki negatif yönleri bulmaya çalışmıyor musunuz? Sanki olaya pozitif yaklaşacaksınız? Hep negatif, hep negatif. Bu yüzden de iktidar, mesela Koronavirüs test sonuçları negatif olanları açıklıyordu. Eğer pozitif bir şey söyleyecek olsanız, pozitif olanları da açıklarlardı.

Ama yine de halkın talebine her zaman kulak veren ve bu talepleri karşılayan iktidar dün Koronavirüs testi pozitif çıkanları da açıkladı. 28 bin 351 kişi. Alın size veri. Tamam, bunu öğrendiniz de ne oldu? İnsanların istiflenmiş bir biçimde toplu taşım araçlarında, fabrikalara gidip, kalabalıklar arasında çalışmasını mı engelleyebileceksiniz? Böyle bir yetkiniz var mı ey tabipler birliği? Yok.

Biliyoruz ki siz açıklanan pozitif veriler ile de yetinmeyeceksiniz. Şimdi tutturacaksınız il, ilçe bazında veriler diye. Üstelik bunları salgının başladığı tarihten itibaren isteyeceksiniz. Hadi diyelim o verileri verdiler. Sonra? Sonra pozitif vakaların cinsiyet, yaş bilgilerini de isteyeceksiniz. Hep iste, hep iste. Kardeşim, evet, devletin bir şirket gibi yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz da ama bir veri dağıtım şirketi gibi de değil.