Aynı zamanda A&G Araştırma şirketinin de sahibi olan Adil Gür, dünkü Milliyet gazetesindeki köşe yazısını “Kamuoyu araştırmaları ne kadar etkili?” sorusuna ayırmış. Adil Gür’ün iddiasına göre, kamuoyu araştırmalarının seçim sonuçlarına etkisi yok denecek kadar azmış. Bununla ilgili Batı’daki gelişmiş ülkelerde pek çok araştırma varmış. Bir süredir “rakam telaffuz etmemelerinin” nedeni üzerlerindeki baskı ve uyarılar değilmiş. 16 Nisan’ndan önce bulacakları rakamları elbette açıklayacaklarmış. Neredeyse “sessizliğimiz asaletimizdendir” diyecek, o minvalde gidiyor yani yazı. Adil Gür, yazı içerisinde 2002 Genel Seçimi’nden itibaren pek çok seçimde neyi nasıl bildiklerinden örnekleriyle bahsediyor. Her nasılsa bir seçimden bahsetmiyor Gür. O da 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimi. Yani başından itibaren araştırma şirketlerinin “Erdoğan çok rahat kazanacak” havasını estirdiği o meşhur seçim. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda o seçimde hem araştırma şirketlerinin hem de medyanın estirdiği o rüzgârdan bahsetmek ve bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum.

2014’te ne dendi, ne oldu?
Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde Adil Gür’ün şirketi A&G’nin (internethaber.com’da yayınlanan) son anket sonucu Erdoğan’ın ilk turda 55,1 ile seçimi kazanacağı şeklindeydi. Sonradan “özür dileyecek” KONDA ise daha da uçmuş %57’yi bulmuştu. Birçok araştırma şirketi de bu civarda sonuçlar açıklıyor ve Erdoğan’ın en az %55 oy alacağı işaret ediliyordu. Birçok köşe yazarı da bu rahat galibiyeti peşin peşin müjdelemişti. Bu rehavet / umutsuzluk ortamında seçime katılım oranı %74.13’e kadar düştü. Bir önceki seçimde (30 Mart 2014 Yerel Seçimi katılım oranının %89.19 olduğunu hatırlatmak bu rakamın düşüklüğü hakkında fikir verebilir) Seçim sonucunda galibin oy oranı ise müjdelendiği gibi en az %55 değil %51.7 oldu. Seçim ikinci tura gitmekten kılpayı kurtulmuştu. İki turlu seçimlerin sürpriz ittifak ve sonuçlara gebe olduğu düşünülürse, medya ve araştırma şirketlerinin su sızdırmadan kurduğu “rahat galip gelecek” algısının neye yarayabileceği üzerine çarpıcı bir örnekti yaşadığımız. Pek üzerine konuşulmadı maalesef.

O seçimdeki rakam bolluğu
Adil Gür’ün dünkü yazısında “Bir süredir rakam telaffuz etmiyoruz ama bunu sanki bir baskı, bir uyarı sonucu yaptığımızı söyleyenler, yazanlar ve çizenler var. 34 yıllık araştırma sektöründe yer alan biri olarak bugüne kadar hiçbir iktidar döneminde değil uyarı, telkinle dahi karşılaşmadık.” cümleleriyle açıklamak gereği duyduğu üzere nedense bu seçimde bir araştırma kıtlığı yaşanıyor. Sanki sonuçların istenen esnekliğe gelmesi bekleniyormuş gibi bir hava var. Oysa 2014’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde rakamlar havada uçuşuyor, makas açıldıkça açılıyordu. Döndü dolaştı, seçim sonucunu “oy kullanmayan yaklaşık 13 milyon seçmen” belirledi. Hiç kuşkusuz seçmenin sandığa gitmemesindeki tek etken, “nasılsa Erdoğan kazandı” diye umutsuzluğa kapılmak değil. Kendi partisinin belirlediği adayı beğenmemek de, “nasılsa biz kazanacağız” diye rehavete kapılıp sandığa gitmemek de mümkün. Ancak CHP’nin raporuna göre her beş CHP seçmeninden biri sandığa gitmemişti. CHP ile ortak aday belirleyen MHP’de bu oran her dört seçmenden biri şeklindeydi. “Nasılsa sonuç belli” havası, tatillerin yarıda kesilmemesine neden olmuş olabilir miydi? Zira seçime katılım %74.13’e düşerken, Adil Gür’ün şirketinin son araştırmasında bile %84,2 oranında katılım bekleniyordu.

16 Nisan yaklaşırken
Bazı araştırma şirketlerinin sessizliği ne kadar sürecek bilinmez. İllaki bir noktada bazı sonuçlar açıklayacaklardır. Belki de rakamların bir seviyeye gelmesi bekleniyordur. Zaten açıklanacak rakamların medyada nasıl köpürtülebildiğini örneklerini ortaya koyduğumuz seçimde çarşaf çarşaf gördük. Özellikle tam iktidara angaje görünmeyen gazete ve yazarların bu süreçteki tavrına dikkat kesilmek, umutsuzluğa veya içi boş umuda kapılmamak gerek. Bu bir niyet okuması değil artık bir ortak deneyim. Bu seçimde katılım oranının o seçim kadar düşük olması beklenmiyor ama yine de motivasyonu yüksek tutmak için öyle ya da böyle açıklanan hiçbir rakama itibar etmemek şart. İllaki sonrasında “nasıl manipüle ettiler gördünüz mü?”diye yazacak değiliz ya. Görünen manipülasyon kılavuz istemez zira.