İstanbul Caz Festivali’nde yaşanan Kürtçe şarkı protestosunu herhalde duymayan kalmamıştır...

İstanbul Caz Festivali’nde yaşanan Kürtçe şarkı protestosunu herhalde duymayan kalmamıştır. Aynur Doğan’ın konserde sadece kendi dilinde şarkı söylediği için protesto edilmesinin, susturulmaya çalışılmasının ne kadar faşistçe bir yaklaşım olduğunu söylemek bile gereksiz. Protestoları başlatanlardan birinin “Biraz da Türkçe söylesene” dediği yazıldı. Kimileri tarafından çok masumca algılanan bu cümle, aslında faşizmin başka bir tezâhürü. Bunu da herhalde en iyi “Faşizm konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir” diyen Roland Barthes açıklamıştır. Medyamızın içinde illa ki denge, illa ki uzlaşma diyen  bazı yazarlar var. Bunlar genellikle Ankara temsilcileri ve genel yayın yönetmenleri içinden çıkıyor. İşte tam da o kanat, belki de çok farkında olmadan bu sıradan faşizm halini destekledi. Bazıları çekingen, bazıları açık açık Aynur’un neden Türkçe şarkı söylemediğini sorgulama hakkını kendilerinde buldu.  Bir gazeteci için “faşist” sözcügünü kullanmak o kadar kolay değil. Kaldı ki, o gazetecilerin “faşist” olduklarına da inanmıyorum.  Olsa olsa her durumda ortayı bulma sevdalarının kurbanı olmuşlardır. O yüzden sadece Aynur’a “biraz da Türkçe söyle” dayatmasını faşizan bir durum olarak tanımlamakla yetinerek, durumu kişilere indirgemeyeceğim.

Aynur Doğan’ı dinleyen sesinin ne kadar iyi olduğunu, nasıl da insanın içine içine işlediğini bilir. Biraz tersten bakmayı deneyerek bir şey söyleyeceğim. Madem ki, Açıkhava’daki şuursuzlar Aynur’u Kürtçe söylediği için protesto ediyor, madem ki zerre empati kurmadan “biraz da Türkçe söyleseydi” diyebilen gazeteciler var, Aynur işte tam da onlar için “biraz da Türkçe söylesin”, ama öyle şarkılar seçsin ki, herkese anlamlı bir cevap olsun. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda Aynur Doğan’a söylemesi için bazı Türkçe şarkı tavsiyelerim olacak.

İKİ ÇOCUK
Kimileri sadece  isminin önüne “şehit” ekleyerek 13 tanesini görse de, Silvan’da  toplam 20 tane çocuğun öldügünü duyduk. İşte tam da o çocuklar için, o çılgın protestocuların istediği gibi “Türkçe” bir şarkı söyleyebilir Aynur. O zaman belki anlarlar, kim bilir? Teoman’ın akrabası Erdal Eren için yazdığı İki Çocuk şarkısını mesela; “kan revan içinde yan yana aynı köprüde / annelerinin rüyalarında öldükleri yaşlarıyla / ateşi harlı delikanlılar / ne şehit ne kahramanlar / düşmansız bir savaşta / düştüler kalkmayacaklar”  sözleriyle işler belki o gözü dönmüş protestocuların içine. “Kalpte kurşun, ilmek boyunda / iki çocuk ölüm karşısında / hep çocuk kalacaklar büyümeden birer tabutta / ama yaşıyorlar, gülüyorlar annelerinin rüyalarında” sözleri bile bir şeyler anlatmayacaksa o kalabalığa, Kürtçe veya Türkçe şarkılar neye yarar ki sonra?

HEP KAHIR, HEP KAHIR BIKTIM BE!
Cem Karaca sürgündeyken bir İstanbul hasretiyle yazdığı “Hep Kahır” şarkısında “Dur bırak,  kalsın açma televizyonu” diyordu. Geçen hafta o 20 gencimizin canına mal olan olayın ardından pek çoğumuzun içinden bu şarkı, bu şarkı olmasa da duygusu geçmedi mi? Hele şarkının “İnsanlar gülüyordu de / trende, vapurda, otobüste / yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle” dediği gibi bir teselliye nasıl ihtiyacımız vardı değil mi? Aynur, Türkçe söyleyecek olursa, bu şarkıyı da söylesin öyleyse. Yalan da olsa hoşumuza gitsin. En azından şarkı bitene kadar, yani 5 dakikalığına da olsa öyle hissedelim.

GÜLÜMSE
Sezen Aksu’nun 1991 yılında çıkan Gülümse albümüne ismini veren parçayı hepimiz biliriz. Hatta pek çoğumuz bu şarkının sözlerini oluşturan Türkçe şiirin bir Kürt şairi, bir Kürt aydını olan Kemal Burkay’a ait olduğunu da bilir. Ne vakittir sürgünde olan ve dönme hazırlıkları yaptığını duyduğumuz  Kemal Burkay’ın o şiirindeki gibi gülümsemeye ihtiyacımız olan bugünlerde Aynur o şarkıyı söylese, hem Türk tarafı, hem de Kürt tarafı için ne kadar anlamlı olur. Üstelik o şiir şarkı olurken çıkarılan “işçiler iyi çalışsın, gülümse” sözlerini de ekler belki.  O vakit kimbilir birbiriyle çarpışarak ölen o çocukların nihayetinde hep yoksul ve hep işçi oldukları hatırlanır. “Belki şehre bir film gelir / bir güzel orman olur yazılar da / iklim değişir Akdeniz olur, gülümse” sözleri teselli edici bir duygu gibi yerleşir içimize.

Ana dilinde şarkılar söylemek konusunda herkes özgür. Aynur elbette Türkçe şarkı söylemek zorunda değil.  Ona, o gece için protestocuları haklı çıkarırcasına Türkçe şarkı söylemeyi dayatanlar “barış”a dair bir adım atmıyorlar hiç kuşkusuz. Ama bu kör savaşın bitmesine yarayacaksa bundan sonra söylesin be, yukarıdaki gibi şarkılar söylesin, belki daha anlamlıları vardır onları söylesin. Her iki tarafa da söylesin. Şu savaşın sürmesine neden olan kalabalık susacaksa, yiten onbinlerce cana rağmen barış gazeteciliğinin ne olduğunu hâlâ anlamayan medya anlayacaksa Aynur Türkçe de söylesin. Yeter ki sadece yoksul çocukların birbirini öldürdüğü şu savaş artık bitsin.