Hani o meşhur reklam, Ayşeciğin malum çikolataya doyduğu anı fetişleştiriyordu ya, köşe yazarının başdanışman olduğu an da günümüzde öyle bir an. Nasıl söylenir, koca sınıftan şiir okumak için seçilmek gibi bir şey. Bir gönenme, bir mağruriyet vesilesi. Oysa 90’ları hatırlıyorum köşe yazarlığı başdanışmanlıktan daha ‘prestijli’ bir işti. Tazecik lise, üniversite öğrencileri köşe yazarı olmayı düşlerdi de, başdanışman olmayı düşlemezdi. Hatta Başbakan Tansu Çiller’in danışmanı olan Mümtaz’er Türköne sık sık bu durumu hatırlatılarak itibarsızlaştırılmaya çalışılırdı. Devran döndü köşe yazarlığı “Anneme köşe yazarı olduğumu söylemeyin, o beni genelevde piyanist zannediyor” seviyesine geriledi, artık bir şekilde yırtmanın yolları aranmaya başladı. Kimi Meclis’e kapağı atmanın yolunu ararken, kimi başdanışman olarak bir üst seviyeye çıktı. Yiğit Bulut’un başdanışman olması dahi, bu makamın cazibesini kaybetmesine yol açmadı.

Son olarak Etyen Mahcupyan bu rütbeyle taltif edilmesi sonucu şöyle bir açıklama yapmış; “Benim için reddedilmesi mümkün olmayan, elimden ne gelirse yapabileceğim bir teklifti.” Buradaki “reddedilmesi mümkün olmayan” ifadesi, bana Godfather’daki Vito Corleone karakterinin efsane “ona reddedemeyeceği bir teklif yaptım” repliğini hatırlattı. Ancak görüyorsunuz ki, her reddedilemeyecek teklif Vito’nunkine benzemiyor, kimi reddedilemeyecek teklifler hasretle bekleniyor. O sebeple bu haftaki Köşe Vuruşu’nu Başdanışmanlık CV’sinde olması gerekenler mevzusuna ayırmak istiyorum, sadece Mahcupyan özelinde düşünmeyin ama:

ASLINDA ÖYLE DEMEK İSTEMEDİ YAZILARI
Her başdanışmanın CV’sinde mebzul miktarda olması gereken sihirli yazı türü bu. Formül basit: Başbakan yahut Cumhurbaşkanı bir şey söyler, sıkı pot kırmıştır. Çok savunulacak bir yeri yoksa yazarımız oturur bir “aslında öyle demek istemedi yazısı” yazar olur biter.

BÖYLE ŞEYLER BATI’DA DA OLUYOR
Hoş olmayan şeyler olup biterken, yazarımız oturur Batı demokrasilerinde bunun bir örneğini arar. Örneğin; daha dünkü Akşam gazetesinde Etyen Mahcupyan döktürmüştü; “Adil yargılanma ihlali yaşanmayan herhangi bir davayı Batı ülkelerinin gelişmiş hukuk mekanizmaları içinde bile bulmanız zor.” Tercümesi şu; “orada bile olurken, biz de olmasın mı?” İşte bu tarz cümleler maymuncuk gibi her kapıyı açar. Başdanışman adaylarının CV’sinde mutlaka olmalı.

‘ESKİ TÜRKİYE DAHA BETERDİ’ YAZILARI
Başdanışmanlık başvuru dosyasında olmazsa olmaz kalemlerden biri de bu. “Cehape” yıllarından yahut 90’lardan berbat bir örneği bugünle karşılaştırarak yazıyı “çok şükür bugün” diye bitirirseniz muazzam iş görürsünüz. Dönemin şartları filan mevzu değil canım. Zaman bir süreklilik değil mi?

ELEŞTİRİYORMUŞ GİBİ YAPMA KIVRAKLIĞI
Başdanışmanlık CV’sinde bir başka olmazsa olmaz da, arada eleştiriyormuş gibi yapma kıvraklığıdır. Bu durum devletlulara bakın bizi eleştiriyor ama biz bir şey yapmıyor hatta başdanışman yapıyoruz deme ayrıcalığı sağlar. Ancak bu işi öyle kör gözün parmağına yapmayacaksınız. Yazıyı bir sürü akademik soslu terimlerle, uzun anlaşılmaz cümlelerle, her yöne çekilecek ifadelerle süsleyeceksiniz ki, kimse anlamayacak. Kimse anlamayınca eleştirmenin keyfi bir başka, anlayamazsınız.

Başdanışmanlık CV’siyle bilmeniz gereken son şey şu. Bu CV öyle postalanmıyor yahut elden ulaştırılmıyor. Bu yazılar yazılıyor ve bekleniyor. Bir de önünüze vefanızı kanıtlama fırsatı geçtiyse kaymaklı ayva tatlısı. Örneğin; Mahcupyan’ın Zaman’dan atılmasında olduğu gibi hükümet-Cemaat kavgasında hükümeti seçerek mağdur olma ya da Yiğit Bulut örneğindeki gibi AKP’nin ilk yıllarında muhalif –ulusalcı takılırken bir anda tornistan yapma gibi fırsatlar. Hepsi tamam olduğunda “o reddemeyeceğiniz teklif” bir şekilde gelecektir, olmadı vekil olursunuz. Siz CV’yi sağlam tutmaya bakın. Ha bir de yine Godfather’ın giriş repliği olan “I believe in America”dan ilhamla Yeni Türkiye rüyasına inanmaya devam edin.