Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olarak 100. yılını iki gün önce 13 Ekim’de tamamladı. 

Ne o gün ne de hemen öncesinde kentin başkentliği anlam ve önemine uygun bir biçimde anıldı. Anlaşılan tüm ülkenin üzerine örtülmekte olan Cumhuriyet düşmanlığı şalı, öncelikle başkenti de kapsamaktaydı. 

Oysa Ankara, son on yılda çok şey yitirmiş olsa da başlı başına bir Cumhuriyet değeridir. 

KURTULUŞUN VE KURULUŞUN ODAĞI 

Ankara, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yönetildiği ve o süreçte egemenliğin gökten yere indirilerek halkın olmasının gerçekleştiği yerdir. 

Buna karşın Cumhuriyet’in ilanından 16 gün önce Ankara’nın başkent ilan edilmesi hiç de kolay olmadı. 

Ankara’nın başkent olmasına karşı çıkanlara, bugün de benzer yaklaşımlarla 

Ankara’nın “önemsizleştirilmesine” çalışıldığı için, değinmekte yarar. Bunlar üçe ayrılır. Cumhuriyet karşıtları da olan siyasal İslamcılar; devletten beslenen sermaye kesimleri ve ayrıca, İngiltere ve Lozan’ı onaylamayan ABD başta olmak üzere emperyalist ülkeler Ankara’nın başkent olmasını hiç istemiyorlardı (Bkz. Şimşir, Bilal N. “Ankara… Ankara… Bir Başkent’in Doğuşu”, Ankara: Bilgi Yayınevi, 2006). 

Çok büyük olumsuzluklara karşın tam bir kararlılıkla başkent yapılan kent fiziksel kimliğini de hızla kazanmaya başlar. Ankara’nın başkentliği, “bağımsız karar alma” ve Anadolu bozkırının ortasında “dengeli bölgesel gelişme” anlayışını da yansıtır. 

Bu bağlamda özellikle, Mustafa Kemal’in, Kasım 1925’te Ankara’da Adliye Hukuk Yüksek Mektebi’nin açılışında “Cumhuriyet’in (müeyyidesi) yaptırım gücü olacak bu büyük müessesenin açılışında hissettiğim saadeti hiçbir teşebbüste duymadım” sözleri, birkaç ay sonra “eşitlikçi” Türk Medeni Yasası’nın çıkarılması, Ankara’da “hâkimler var” dedirten diğer hukuk ve kurumlaşma gelişmeleri büyük önem taşır. Yine Ankara’da Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün açılması, Orman Çiftliği’nin oluşturulması, kentin çağdaş bir kent planlaması ile genişlemesi önemlidir. Özellikle de ilk fakültenin, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin 1935’te ön yüzünde “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir” yazısıyla açılması, sonrasında gelen “Türk, Öğün, Çalış” sözleriyle Güven Anıtı, başkentin başlangıç simgeleridir. Bunları, Atatürk’ün pelerinli heykelinin temeline III. Cumhurbaşkanı Bayar’ın “Atatürk Seni Sevmek Milli bir ibadettir” diye yazılan(ve sonradan kaldırılan) Çankaya Köşkü ve sonra da Anıtkabir izleyecektir. 

Dahası o başkentte “yazılı sınav kazananların hakları asla yenmez; kamuya mal ve hizmet alımları açık ihalelerle yapılır; yolsuzluk yapılamaz; radyosundan yurttan sesler yankılanır. 

Vurgulamakta yarar var. Cumhuriyet Ankara’sı Türkiye’nin, tüm komşularıyla barış içinde yaşadığı, görüşlerine başvurulan  güçlü bir odaktır. Toplum bugün bu değerden de uzaklaşılmasının çok ağır sıkıntılarını ve savaş korkularını yaşıyor. 

DEĞER KAYBI 

Önceki sağcı hükümetlerle başlayan İstanbul tutkusu ya da Ankara’dan uzaklaşma, aslında, Cumhuriyet’in değerlerinden uzaklaşma olarak AKP iktidarında pekişiyor. Kurucunun kurduğu İş Bankası’ndan sonra TCMB de İstanbul’a taşınıyor.  Bugün ülke çok büyük ölçüde İstanbul’dan yönetiliyor ve İstanbul’un İslam dünyasının da siyasi, ekonomik ve giderek kültürel ve dinsel merkezi olmasının güçlü adımları atılıyor. Geçtik uluslararası önemli toplantıları, sıradan spor etkinlileri bile artık Ankara’da yapılmıyor. Bu yıl futbolun Türkiye Süper Kupa maçı Suudi Arabistan’da oynanacakmış! 

Daha acı olan nedir biliyor musunuz? 

Ankara’nın Cumhuriyet’in başkenti olma özelliklerini yitirmesinde, özellik Refah- 

AKP’li büyükşehir belediye başkanları döneminde başlayan aşındırma ve önemsizleştirme süreci, günümüzün CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı M. Yavaş ile de başta Ankara Mimarlar Odası olmak üzere tüm duyarlı kesimlerin çabalarını hiçe sayan bir tutumla artarak devam ediyor; iyice kalıcılaşıyor. 

Başkan Yavaş, kentin önceki yönetimin damgası olan simgesini ya da amblemini, en azından halk oylaması ile değiştirecek yerde, bağrına basıyor. 

Uygulamalarında dinsel öğeler, örneğin, Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesislerinde erkek tuvaletlerinin bile ilkel tutulmasına dek, önde tutuluyor. 

Yavaş, Ankara’nın, başta AOÇ olmak üzere Cumhuriyet’in izlerinin silinmesine, çoğu kez yargının iptal kararlarını imar planı değişiklikleri yaparak katkı yapıyor. 

Şu iki haber her şeyi açıklıyor: 

“Ankara, Beşevler’de Anıtkabir’e, bölgedeki eğitim yerleşkelerine komşu olan ve “eğitim alanı” olarak belirlenen 17 dönümlük arazide cami ile külliye yapılmasına ilişkin imar planı değişikliği Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin (ABB) oy birliğiyle kabul edildi”( 5 Ekim, Basın). Evet, CHP oylarıyla! 

Dahası, Diyanet İşleri Başkanı’nın Ayasofya’nın açılışında, Atatürk’e lanet okuduğu unutuluyor ve İmar ve İskân Bakanlığı’nın eski yerine bir Diyanet Camisi yapılıyor. “Ankara Kızılay’a inşa edilmesi planlanan ve ihalesi üç kez iptal edilen Diyanet Camisi için düzenlenen dördüncü ihalede sonuca ulaşıldı. 

Diyanet’e devredilen araziye yapılacak cami ve otopark için 254,4 milyon TL harcanacak” (BirGün, 13 Ekim, Mustafa Bildircin’in haberi) . 

Kentin Cumhuriyet’in başkenti özelliği, 100. yılında, üstelik CHP ve CHP’li geçinen Belediye Başkanı eliyle yok ediliyor. 

Ne olursa olsun, Cumhuriyet’in çağdaşlaşma değerleri ile birlikte başkent Ankara da küllerinden doğacaktır.