Google Play Store
App Store

Helalleşmeyi biliyoruz da benirlemek ne demek? Belki sizler bilebilirsiniz ama bu kelimeyi ben yeni duydum ve son gelişmelerde anlamını yaşayarak da öğrenmiş oldum.

İlk duyduğumda sanki “ben” ile ilgili bir şey sandım haliyle. Yani birinci tekil zamir.

Bu memlekette birinci tekil ve “tek zamir” olarak akla önce AKP Genel Başkanı geliyor. Gerçi “ben” zamiri yerine “Şahsım” demeyi sevdiği biliniyor. Şimdilerde CHP Genel Başkanı da her söze “Ben” diye başlıyor. Zamire zamir, aynı kulvarda kıyasıya muhalefet halleri denebilir. Helalleşme de o kulvardaki bir gayret değil midir?

Ama “benirlemek” kelimesinin birinci tekil zamirle alakası yok. Halk ağzında, şaşkınlıkla karışık korku duymak, irkilmek, ürkmek, uykudan sıçrayarak uyanmak, afallamak, şaşırmak anlamlarına sahipmiş.

Memlekette olup bitenler karşısında bazen şaşkınlıkla karışık korku duyuyoruz, irkiliyoruz, ürküyoruz ya, benirleyerek yaşıyormuşuz işte! Bir de halkımızın önemli bir kesimi uykusundan korkarak da olsa bir uyansa, benirlese yani, kötü mü olurdu? Sedat Peker’in isim vererek sıraladığı lüks otellerde resmi ve sivil kodamanların fuhuş ve kokain partisi hakkındaki son iddiaları da mı bir benirlemeye yol açmaz?

Saraylıların iktidarda kalmak bakımından alması gereken risklerin çoğaldığı görülüyor. Bu riskleri alt edemezlerse, olur ya bir gün seçim olursa, seçim sabahı Saraylıların da benirlemek hallerini her boyutta yaşayacaklarından şüpheniz olmasın.

Cumhur İttifakı’nın var gücüyle Millet İttifakı’nı parçalamak derdinde olduğu aşikâr. Lütfü Türkkan hadisesiyle bir yandan Akşener’e yüklenirken Kılıçdaroğlu’na salvolar da devam ediyor. Tüm Saraylılar, müteahhitleri, tarikatları ve cümle devşirmeleri, iktidarı kaybetmek ihtimalinin artması karşısında seçimden önce şimdiden benirlemeye başladılar. Mehmet Barlas’ın gözlerini belerterek benirleme korosuna ses vermesi boşuna değil. Seçimleri kazanamayacaklarsa, sadece HDP’yi değil CHP’yi bile kapatmayı göze alabildiklerini söylüyorlar.

Kılıçdaroğlu ise hâlâ gözü sola kapalıyken siyaset yapacağına inanıyor. Sağa göz kırpmanın filan ötesinde bütün geleceğe sağcı bir gözle bakarak başarılı olacağını sanıyor. Her fırsatta dindar bir Müslüman olduğunu ispata çalışıyor. MİT binası açılışında Diyanet Başkanı liderliğinde el açıp dua etmişti. Şimdi ikide bir helalleşelim deyip durması karşısında şaşırmıyoruz ama belki benirliyoruzdur.

AKP Genel Başkanı fırsat buldukça haram olsun, gözünüze dizinize dursun nankörler minvalinde konuşmayı seviyor. Harama muhalefet ise helalmiş! “Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım” diyen Kılıçdaroğlu belki kendince geçmişteki bir gaflet (!) uykusundan uyandığını, benirlediğini sanıyordur ki, helalleşmeden söz ediyordur! (Fatih Altaylı “Genelde musallada, cenaze namazı sırasında helallik istenir. Acaba CHP’yi gömmeye mi hazırlanıyor da helallik istiyor diye de düşünmedim değil” derken şaka yapmış sayılmayabilir.)

İyimser bakarsanız, helalleşme deyince CHP’nin aslında Saray’la helalleşmediği, muhafazakâr seçmene seslendiği, Saray’dan hesap sormaktan vazgeçmediği söylenebilir. Ama haram-helal gibi dinsel kavramlarla siyaset yapmak, yaptırmak siyasi İslam’ın kazanılmış bir mevzisidir!

Kılıçdaroğlu zaten “Ben” diye konuşuyor. Tamam, kendi şahsi tercihidir, sürekli mağduriyet mazeretine sığınan ve faturayı hep CHP’ye çıkaran sağcılarla bile helalleşebilir. Zaten yandaş gazeteci Hilal Kaplan’ı bile arayarak geçmiş olsun dileklerini iletmişti. Yeter ki bunu topyekûn bir benirleme şeklinde sunmasın. Sağcı gericiliğe muhalefet yapıyor sanarak CHP’ye oy veren kendi laik seçmenlerini benirleme hallerine sokarak yerlerinden zıplatmasın.

Kılıçdaroğlu’nun daha önce Bozüyük-Bilecik’te sağcı bir toplulukla yaptığı toplantıdaki helalleşme çağrısını BirGün’de İlhan Cihaner şöyle değerlendirmişti:

“Tabii ki asıl olan siyasi ve hukuki olarak hesap sorulmasıdır. Ancak bir ‘helalleşme/özeleştiri’ istenecekse sol düşmanlığı üzerinden kuşakları heba edilen, işsiz, aşsız bırakılan, mülakatlarda, sahte sınavlarda hakları yenilen, işkencelerde sakat bırakılan, Maraş’tan Sivas’a, faili meçhullerden darbe süreçlerine kadar adeta biçilen insanlardan ‘helallik’ istenmeli. Çoğunlukla içi boş, bitmez tükenmez mağduriyet edebiyatının değirmenine su taşınmamalı.”

Ve işte SOL Parti de İzmir’de “Devrimci Demokratik Cumhuriyet” mitinginde her tür benirlemeye itiraz babında son noktayı koydu: Helalleşme değil, hesaplaşma zamanı!