İçeride bir türlü mağdur olamayınca ne yaptılar? Dışarıdaki siyasete göz dikerek ‘mağdur’ olmayı denediler.

Ama küresel siyaseti de oyuncağa çevireyim derken oyuncak oldular. Gerçi Osmanlı’da oyun çoktur. Öyleyse alın size Osmanlıca bir siyasi analiz:

Bir, iki, üçler; yaşasın Türkler!

Dört, beş, altı; Almanya battı!

Yedi, sekiz, dokuz; Ruslar domuz!

Olmadı baştan: Yedi sekiz, dokuz, Ruslar dostumuz!

On, on bir, on iki; Avrupa Birliği tilki!

On üç, on dört, on beş…

İşte burada ‘siyasetin daniskasını’ yaparlar, çıkmasını istedikleri sonuca göre sayarlar:

“On üç, on dört, on beş; Amerika kalleş!” deyince, “Tayyip sen çık!” olacaktır, bu yüzden hep “On üç, on dört, on beş; Amerika kan[lı] kardeş!” diye sayarlar ki “Recep sen kazandın!” desinler.

Zaytung günlerindeyiz nitekim. Yakacakları Hollanda bayrağını karıştırmasınlar diye benzer bayrakların altına ülke isimleri yazılıyor. Ama uyarılar yetmemiş ki yine şey etmişler.

Yeni Şafak’ın “Hollanda’da Türk vatandaşı, Rotterdam polis teşkilatını arayarak dombra dinletti” başlığı ile yayınladığı videoda aranan numaranın Hollanda’nın Rotterdam kenti Emniyet Müdürlüğü’ne değil, ABD'de New York, Rotterdam’ın Greenville Emniyet Müdürlüğü'ne ait olduğu ortaya çıkmış. Yine utanç verici bir aptallık.

AKP seferberliği katiyen emperyalizme karşı mücadele değil, çünkü haçlı gördüklerine faşist deyip cihat açmaktır bütün dertleri. Onu bile yanlış telefon numarasıyla yapabiliyorlar.
İşin aslını elbette biliyoruz.

Almanya’da Merkel, Hollanda’da Rutte eli kulağındaki genel seçimlerinde kendi sağındaki partilerin oylarını çalmak için AKP’ye çakmayı faydalı buluyorlar. Onlar da “on üç, on dört, on beş AKP kalleş” havasındalar.
Bizimkiler ise haldır haldır anket yaptırıyordur, ‘evet’ oylarına etkisi nasıl oldu diye…

Her şey o kadar ayan beyan ki, üstüne yorum yapmak bile okuyucuya hakarettir. Almanya’da konuşturulmayınca ‘Faşist, Nazi’ diye bağıracaksın, burada ‘hayır’ diyenlere etmediğini bırakmayacak, salon toplantısı bile yaptırmayacaksın.

Suriye’de PYD-Kürt armasını Rus ve Amerikan askerleri takarken, işte en fazla ‘sitem’ edersin. Hal böyleyken Avrupa’ya “yine de şahlanıyor aman…” çığırtkanlığıyla dalsan ne yazar, dalmasan ne yazar…

Dizilerinde padişahın gâvur elçilerine birkaç şaplak daha atar, o kadar.

Asıl şaplak sana geliyor ama, Nisan’da, on altısında…

On dört, on beş, on altı, diktatörlük battııı…