Ne demiş Nâzım Hikmet: ”Eğer; Hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse.. Çaresi yok usta… Biz kazanacağız.”  Evet biz kazandık. Çok güzel kazandık. Tüm toplumsal kesimler “biz birlikte güzeliz” dediğimizde tarih yarattık. Kazanan halk oldu. Bu halkın rüyası adım adım gerçekleşiyor. Halk kazanmaya başladıkça, öğrendikçe, kaybetmeye başlayan iktidar bloku oluyor. Kayıp korkusu ve iktidar bekası onların […]

Ne demiş Nâzım Hikmet:

”Eğer; Hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse.. Çaresi yok usta… Biz kazanacağız.” 

Evet biz kazandık. Çok güzel kazandık. Tüm toplumsal kesimler “biz birlikte güzeliz” dediğimizde tarih yarattık.

Kazanan halk oldu. Bu halkın rüyası adım adım gerçekleşiyor.

Halk kazanmaya başladıkça, öğrendikçe, kaybetmeye başlayan iktidar bloku oluyor. Kayıp korkusu ve iktidar bekası onların her türlü yalanı, manipülasyonu, hileyi, iftirayı siyasal mübah saymasına neden oluyor. Ama halk artık bunları görüyor ve affetmiyor. 

Hileye, yalana, din ve hamaset ile aldatılmaya “artık yeter” diyor. 17 yıldır, hayatlarında bir iyileşme görmeyenler; kimlerin hayatlarında ve saraylarında zenginleşmenin olduğunu görüp, “dur” diyor.

AKP’nin büyüsü bozuldu. 

Krizle geldiler, yarattıkları krizlerle gidiciler. Kutuplaştırma, halkları düşmanlaştırma politikaları tutmadı. Artan yoksulluk, işsizlik ve ekonomik kriz karşısında; “yukarıdakilerine han hamam, aşağıdakilerine din iman” edebiyatına kırmızı kart gösterdiler.

Halk, hukuk, demokrasi ve laiklik karşıtlığını sevmedi. Mezhepçi, dinci istismara dayalı örgütlenmiş gericilik ve cehalete isyan ediyorlar.

Artık geri dönüş yok. Giden gidiyor.  Çünkü ne AKP’nin ne MHP’nin Türkiye’ye anlatacak bir hikayesi kalmadı. Hepsini tükettiler.. Artık üretemiyorlar.

Kaybedecekleri belliydi. “Denize düşen yılana sarılır” misali her şeyi denediler.  Beka dediler olmadı. Zillet ittifakı dediler olmadı. Yasal ve Anayasal seçime giren partilere “FETÖ’cü, PKK’lı, DHKP-C’li, terörist” dediler, tutmadı.

HDP’ye PKK ile aranıza mesafe koyun dediler, sonra “Öcalan’ı neden dinlemiyorsunuz” dediler olmadı.

Kültür, sanat, bilim, eğitim, edebiyat, felsefe, çağdaşlık ve evrensel değerlere yabancılaşmayı tercih edip, tarih hamallılığı ile mezhepçilik yaptılar. Olmadı.

Parlamentoyu rafa kaldırıp, “Başkanlık Sistemi” dediler yine olmadı

KHK, OHAL dediler yine olmadı.

Olmadı. Olmuyor…

Çünkü halklar uyandı, kendilerine güvendi, umudu ve direnci büyüdü. Birlikte daha güzel olduklarını gördüler.

Çünkü mesele İstanbul BB ya da Ekrem İmamoğlu değil.

Mesele memleket meselesi. Çocuklarının geleceği meselesi.. Mesele insanca yaşam, hakça düzen ve insanlık onurudur. Mesele demokrasi ve laiklik meselesi..

Bu seçimin kazananı Türkiye halklardır ve gelecek umudu için yitirmedikleri direniş ruhudur.

Seçim sonuçlarına verilen tepkiler, kişilere övgü ile sınırlı, yani Ekrem İmamoğlu’nun ve seçim kampanyasında öne çıkan kişilerin kazandığına dair sınırlı. Bu hem eksiktir hem de tehlikelidir.

Evet sevinmeliyiz. Ama bu çoşkuyu ve sahiplenmeyi birlikte yaşamalıyız. Zira demokrasi kişilerin ya da partilerin değil, halkın eseridir. Böyle algılanırsa kalıcı olur. Halksız demokrasi kazanılmaz.

Şeyhler sadece dinsel müritler sayesinde uçmaz. Unutmayalım ki siyasal şeyhlikleri de uçuran siyasal müritliktir. 

Çünkü bu halk sandığa iktidar rantı, çıkarı, menfaati için değil, demokrasi, laiklik, adalet için, israfa, kibire, şatafata ve yandaşlığa son verilsin diye koşmuştur.

Bu seçimlerin kazananı tekçiliğe ve mezhepçiliğe karşı, “biz birlikte güzeliz” diyerek, sandıklara koşan Türktür, Kürttür, Rumdur, Ermenidir, Lazdır, Çerkezdir, Boşnaktır, Sünnidir, Alevidir, Şafidir, Hıristiyandır, Musevidir, ateisttir…. Yani insandır!

21. yüzyıl Türkiye’sinde, ecdatlarının hanedan siyaset tarihine hamalık yapanlara karşı, çocuklarına umut dolu bir gelecek miras bırakmak isteyen halkın Türkiye’nin geleceğini birlikte inşa etme davasıdır.

Yani bu seçim, siyasette şeyh ve mürit ilişkisine dayalı ilişki zincirine itiraz, siyasal kulluktan siyasal vatandaşlığa yolculuğa başlayan halkın “biz varız” mesajıdır.

Tek adam, lider, şeyh, önder ve mehdiler döneminin kapanmalıdır. Dolaysıyla, İmamoğlu’ndan da bir “mehdi” yaratma sevdasına kapılmadan, halkın kalıcı özne ve birlikteliğine dayalı güzelliğin kalıcı olduğuna dikkat çekilmelidir. Öznesi halk olun siyaset demokrasisi ile umut ve direniş yeşerirse değişim oluyor.