Günlerdir üç dört saat uykuyla Defne’de Samandağ’da mahalle mahalle depremzedelere bir nefes, bir umut olmaya çalışıyoruz.

SOL Parti, Dayanışma Gönüllüleri Dayanışma Noktaları burada yazıyla anlatılamayacak olağanüstü bir güçle mücadele ediyor.

Her gün sabah erken saatlerden başlayarak araçlarımızla ihtiyacı olan her mahallelere dağılıyoruz. Ulaştığımız mahalledeki bir teyzenin “Biz devrimcileri unuttuk ama devrimciler bizi unutmadı” diye sarılışı, hâlâ enkaz altında olan eşini ve üç çocuğunu bekleyen Abdo’nun bize sımsıkı sarılarak ağlayışı, “siz olmasaydınız biz terk edilmiştik, burada acılarımızla baş başa bırakılacaktık” diyen Nurten’in gözyaşları, istediği mor renkli botu bulduğumuzda Ceren’in o kocaman gülümseyişi…

Burada yaşanan her saat, her dakika dayanışmanın, birbirimizin çaresinin biz olduğumuzun en güzel anları…

Burayı yaşamak günlerdir yazılanlardan, paylaşılanlardan çok öte bir duygu. Bu dayanışmayı buraya gelmenin, gelemeyen herkesin de bu dayanışmayı büyütmeye devam etmesi bugün her şeyden çok daha önemli.

***

Yaşanan acı memleketin her yerinde. Deprem yalnızca on bir ilde yaşanmadı. Tanıdıkları, arkadaşları olanların ya da şu an bir yerde deprem olduğunda aynı acıyı yaşayacağı bilen milyonların acısı, kaygısı ortak aslında.

Bir acı nasıl yazarak anlatılabilir ki?

Enkaz altında çocuğunun, annesinin, arkadaşının cenazesini bekleyen nasıl anlatılabilir ki? Çocukları için mont isteyen bir annenin “o kadar utanıyorum ki” derken hissettikleri, iki kardeşin oyuncak var mı diye sorarken bunca acıya rağmen yaşama tutunmaya çalışması gözlerindeki bakış, derme çatma bir barakada eşiyle, oğluyla yaşamaya başlayan Hacer Teyze’nin “Çok yaşlıyız kızım biz, sizin yaptığınız tuvalete kadar gidemiyoruz, bizim barakaların yanına da tuvalet yapsanız” derken akıttığı gözyaşları nasıl yazarak anlatılabilir?

20 yıllık rejimin 3 faili var. Birinci fail kamucu tüm perspektifi yıkan, eğitimden, sağlığa, barınmadan ulaşıma her şeyi satılığa çıkaran neoliberal politikalardı.

Bir insanın en temel hakkı olan barınma hakkını ranta, beşli çetelere havale edenlerdi. Bin bir emekle aldıkları evler on binlerce insana mezar oldu. Gazi Mahallesi’nde mahallelinin yardımıyla enkazdan çıkardıkları komşularının beş saat sonra gözleri önünde yaşamını kaybettiğine tanıklık etti insanlar. Her depremzedenin olmayan hastaneler, ambulanslar nedeniyle aileleri, komşuları sokakta yaşamını kaybetti. Defne’de bir tane bile devlet hastanesi yok. Tüm özel hastaneler depremle kullanılamaz hale geldi. Şehir Hastanesi kilometrelerce uzakta…

Sağlığı satılığa çıkaranlar kaybedilen her canın faili.

İkinci fail siyasal İslamcılıktı. Depremden kaynaklı doğal olmayan ölümlere kader diyen, yağmurun altında yardım çığlıkları atan insanlar için ezan okutan bu kötülükler imparatorluğuydu.

Bilimi reddeden, bilim insanlarını hedef gösteren bu karanlık kaybedilen her hayatın faili.

Üçüncü fail ırkçılık, milliyetçilikti. . Düşman ilan ettikleri Ermenistan, Yunanistan onlarca ülke arama kurtarma için buradaydı.

Bu üç failin yarattığı bu karanlığı en can acıtıcı haliyle herkes gördü.

Bu yaşanılan acı, üç fail üzerinden yaratılan bu karanlığa karşı kamuculuktan, laiklikten, emekten yana politik duruşun, kararlılığın ne denli önemli olduğunun bir kez daha kanıtı oldu. Depremi yaşayan, bu acılarla yaşamına devam etmeye çalışan insanların yaşadığı duyguyu her an bir deprem olduğunda kendisinin de aynı terk edilmişliği yaşayacağı duygusu artık ülkenin her yerinde en güçlü duygu.

***

Bir saltanat yarattılar. Bu saltanatı, sarayları “güçlü devlet” diye ilan ettiler. O “güçlü devlet” insanlara Defne’de, Samandağ’da depremin yaşandığı her yerde mezar oldu, açlık oldu, salgın oldu.

Bugüne kadar rejimin lanetlediği herkes ise olağanüstü bir dayanışma örgütledi.

Sabahtan ertesi günün ilk saatlerine kadar tırlardan gelen malzemeler taşınıyor, düzenleniyor. Araçlarla en ücra yerlere ulaştırılıyor. Mühendis arkadaşlar bin bir zorlukla, emekle tuvalet, banyo inşa ediyor. Defne’de deprem bölgesinin ilk banyolarını yapmış olmamızın mutluluğunu anlatmak mümkün değil. Aşevimizde yemekler pişiriliyor, çay ocağımızda durmaksın her saat çay hazırlanıyor, dağıtılıyor. Sağlık emekçisi arkadaşlarımız ilaçların dağıtımını yapıyor. Barakalarda, çadırlarda gençler, öğretmenler çocuk etkinlikleri yapıyor, kitap, oyuncak dağıtılıyor. Kent merkezinde her depremzedenin ihtiyacı için listeler düzenleniyor, koliler hazırlanıyor.

Halkın da, görevli, gönüllü olarak Hatay’a gelen herkesin de tek çaresi burada ilericiler, devrimciler… Hemşireler, arama kurtarma görevlileri, polisler, askerler yemekten çaya, temizlik malzemelerinden gıdaya tüm ihtiyaçlarını bizim dayanışma noktamızdan karşılıyor.

Onlarca ilden gelen yüzlerce dayanışma gönüllüsü buradan ayrılırken gözyaşları ile ayrılıyor.

Kalbinin bir parçasını burada bırakıyor.

Bu cümleyi bugün deprem bölgesindeki herkes haykırıyor: Umudunu yitirme, devrimciler var.