Google Play Store
App Store

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Berlin’de dünyaya geldi. Babası Almanya’da askeri ateşelikte görev yapan Hasan Cemil Bey’di. İki ablası bir erkek kardeşi vardı. Cumhuriyet’in kurulmasının ardından yeni kurulan ülkeye, Türkiye’ye taşındılar. Halet, idealizmle alnı açık bir biçimde yetişti. Daha sonra üniversite eğitimi almak için Fransa’ya gitti. Sorbonne’da arkeoloji alanında okudu. Üniversitede okurken en büyük tutkusu eskrimdi. Ders aralarında sürekli olarak eskrim çalışıyor, kendini geliştiriyordu. 1936 yılı gelip çattığında Berlin Yaz Olimpiyatları’na ülkenin aydınlık yüzü olarak katılabilecek bir kadın sporcu arandı. Atatürk’ün aklına yakın arkadaşının kızı Halet geldi.

Halet, akıllıydı, çevikti, eskrim çalışıyordu. Dahası bir kaç dil biliyordu. Büyük bir gururla Atatürk’ün teklifini kabul etti. Böylece ilk defa olimpiyatlara katılan kadın sporcumuz oldu.

***

Hitler, 1933’te seçilmiş, kendi iktidar alanını genişletmek için olabildiğince faşist yöntemleriyle önce kendi ülkesinde etkin olmanın yöntemlerini aramaya başlamıştı. Ama 1936 Yaz Olimpiyatları, Nazi diktatörlüğünün ırkçı ve savaşçı karakterini gizleyen bir reklam aracına dönüşmüştü. Hitler, yahudi karşıtı gündemini ve bölgesel genişleme planını yavaşlatarak olabildiğince barışçıl bir atmosfer görüntüsü çizmişti. Hatta 1936 Olimpiyatları’nın boykot edilmesi talebini reddeden büyük devletler zamanında bazı gözlemcilerin iddia ettiği üzere, Hitler’i duraklatabilecek ve Nazi tiranlığına karşı uluslararası direnişi güçlendirebilecek bir duruş sergileme şansını kaçırmıştı.

İşte böyle bir dönemde Halet Çambel, ülkesini temsil etmek için ilk defa bu kadar çok ülkenin katıldığı olimpiyatlara katılmıştı. Tam da bu sırada mihmandarı aracılığıyla Hitler’in görüşme talebi geldi. Ancak Halet Çambel, sekiz yaşında döndüğü İstanbul’da Yahudi, Rum ve Ermeni arkadaşlarıyla büyümüştü. İçindeki ses ona Hitler ile asla karşılaşmaması gerektiğini söyledi. Hitler’in Yahudilere uyguladığı ırkçı politikayı bahane ederek bu görüşmeyi reddetti. O, gencecik yaşında artık önemli bir tarihin parçasıydı. Hiçbir zaman azla yetinmedi. Kendine biçilen mirası yemeyi reddederek ülkenin ilk kadın arkeologu oldu. Karatepe kalıntılarına imza attı. Kocası Nail Çakırhan; Nâzım’ın dostu, hapisane arkadaşıydı. Dönem değişince bu defa yargılananlar arasına katıldılar.

Halet Çambel iki satıra sığmayacak bir hayatı taşıdı. Onun yaptığı çalışmalar hem arkeolojik hem de mimari alanda bize dev adımlar attırdı. 21 Ocak 2014’te hayata gözlerini yumduğunda bütün uluslararası basın, onun öncü rolünden söz ediyordu. The Telegraph’tan BBC’ye, Le Figaro’ya kadar onu olimpiyatlara katılan ilk Müslüman kadın sporcu olmasının yanında Hitler’i reddeden kadın olarak sayfalarına taşıyordu.

***

Geçenlerde, A Ulusal Kadın Voleybol Takımımız Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda, tam üç kez olimpiyat şampiyonu olmuş Çin’i hiç set vermeden yendi. Doğal olarak hepimiz çok sevindik, gurur duyduk. Şimdiye kadar, bir ulusal spor neticesinde elde ettiğimiz başarılardan dolayı sevinen bir ülkeydik. Bu defa gurur tablomuzun utanç olarak algılandığına, dahası bu yönde algılatma operasyonu yapılmasına tanık olduk. Birilerinin kadın voleybolculara takması kendi karanlıklarının yansımasıydı kuşkusuz. Ama keşke sorun bu kadar basit olsa…

Sorun, Kadını eve kapatan, perde aralarına saklayan, eğitimsiz, cahil bırakmaya çalışan, IŞİD kafasının itibar görebilecek bir mevzide yer alması. Çünkü yolda, sokakta, çarşıda, pazarda, evde, işyerinde, sosyal medyada güvende değil kadınlar. Uluorta gülmenin ayıp sayıldığı, yalnızca anne olanın takdir edildiği, evde oturmanın meşrulaştırıldığı, bedeninin utanılacak bir nesne olduğu bir coğrafyada soluk almaya çalışıyoruz her birimiz.

Ama unuttuğunuz bir şey var, halayın başında biz yer alıyoruz. Sahiciliğin, içtenliğin, doğallığın, karşılıksız sevginin, yalınlığın incelikli ezgisi bizden yayılıyor dünyaya…

Kimse kadınlık onuruna ateş açamaz. Sosyal medya hesaplarında mesaj kutularını ucuz kahramanlık gösterileriyle sıvayamaz. Gömdüğümüz kadın dostlarımızın acısıyla birlikteyiz. Ağıdımızı sevinçli bir ezgiye dönüştürmesini de biliriz. Çünkü Halet Çambel soyundan geliyoruz.