Gereksiz ve abartılı AMK tartışmasını yeni atlatmıştık ki, bir TMK ihtimali ufukta belirdi. TMK nedir diye soracak olursanız Türk Medya Kuvvetleri diye açayım. Aslında “Medya Ordusu” demek isterdim ama, o tanım ünlüleri kebapçı açılışında sobeleyen paparazzi güruhu için  kullanılalı beri biraz hafifledi, o yüzden TMK demek daha mantıklı. Hem şanlı Türk medyasına da bu yakışır bence. Herhangi bir savaş çığırtkanlığı gerektiğinde doğrudan birinci çoğul şahısa geçen medyamız bence verdiği zorlu mücadeleler sonucunda bu sıfatı hak etti. Televizyonlar başta olmak üzere belli başlı gazetelerin hâli ortadaydı. Benim yazı günüme kadar defalarca yazıldı. Nedense uslu medyamız ilk günkü öfkeli kalkışın ardından hemen “itidal” sularına giriverdi, sonra yine yükseldi. Peki bu dalgalanma niye oldu? Bugünkü Köşe Vuruşu’nda manşet haberleri üzerinden Suriye krizinin Türk Medya Kuvvetleri tarafından işlenişine bir göz atmak istiyorum.
 
1. GÜN: ŞAŞKINLIK
Hükümetten net bir açıklama gelmediği için gazete manşetlerinde de bir kararsızlık söz konusuydu. Hürriyet, sür manşetten “Ateşle oynuyor” başlığını atarak eski performansından bir şey kaybetmediğini gösterip, “bir savaş durumunda tıpkı Irak tezkeresi gibi arkanda oluruz” mesajı verilmiş gibiydi. Sözcü hemen birinci çoğul şahıstan giriyor; “Jetimizi Suriye askeri düşürdü” başlığıyla gürlüyordu. Vatan gazetesi “Bedelini ödeyecekler” diyerek savaş çağrısını eksik etmemişti. Zaman gazetesi dümdüz “Suriye Türk savaş uçağını düşürdü” manşetiyle duyuruyordu.  O cephede Yeni Şafak biraz yükseliyor, “jet gerilim” başlığıyla uçuyordu. Bir tek Radikal gazetesi kaza ihtimalini göz önünde bulundurarak “barış gazeteciliği”ne uygun, temkinli bir başlık atıyordu.
 
2. GÜN: YÜKSELME
İkinci gün hükümetin tavrıyla ilgili durumda yine tam bir netlik olmayınca gazeteler biraz coşar gibi oldu. Yeni Şafak, “Kasıt varsa bedeli ağır olur” başlığıyla tehdidini eksik etmiyordu. Vatan gazetesi de sürmanşetinde tansiyonu yükseltmeyi tercih ediyor “Uçağımızı eğitim uçuşunda alçakça vurdular” başlığını kullanıyordu. Radikal gazetesi “Kimse savaş beklemesin” başlığıyla yine barış gazeteciliğine uygun bir başlıkla çıkıyordu. Bizi savaşın eşiğine getiren komploları teşhir eden ve savaş karşıtı tavır takınan gazetemiz BirGün de istisnaların içindeydi, ama keşke “savaş ihtimalini” manşetten duyurup normalleşmesine katkıda bulunmasaydı.
 
3.GÜN: ANİ İNİŞ
Hükümetin savaştan yana olmadığı kesinleşince medyanın da sakinleşme süreci başladı. Zaman gazetesi “Türkiye diplomasi atağı başlattı, Nato olağanüstü toplanıyor” başlığıyla işin diplomasiyle çözüleceğine inancını belirtmişti. “Savaş yok ama cezasız kalmayacak” başlığını atan Hürriyet gazetesi, “savaş olsaydı da desteklerdik” vurgularına devam ediyordu. Star gazetesi “fevri davranmayız, ama gerekeni yaparız” manşetiyle elbette ki hükümetinin arkasındaydı. Habertürk, Başbakan Erdoğan’ın “Sinekle uğraşmayız” sözlerini manşetten vererek adeta yürek soğutuyordu. Vatan ve Milliyet ise Suriye’nin nasıl vurduğunu savaş tefrikası gibi anlatmaya devam ederek gerilimi tırmandırmayı tercih etmişti.
 
4.GÜN: YENİDEN YÜKSELİŞ
Üçüncü gündeki ani iniş, hükümetten gelen “misilleme” sözüyle medyanın yeniden yükselmesini sağlayıverdi. Star “Cezasız kalmayacak” manşetiyle hükümetle birlikte aniden yükselirken, Yeni Şafak “Misilleme hakkımız” manşetiyle gürledi. Vatan, uçaktaki pilotlardan birinin babasının “oğlum öldü diye savaşa girilmez” sürmanşetiyle şaşırtmış, tansiyonu düşürmeyi tercih etmişti. Sözcü gazetesi ise “Tayyip’te ses var ama görüntü yok” başlığıyla, uluslararası alanda onurumuzun kırıldığını söylüyor, savaş açmadığımıza üzülmüş gibi bir tavır takınıyordu. Oysa Sözcü gazetesi daha iki gün önce manşetten “Amerika’nın oyunuyla savaşa giriyor oluşumuzu” eleştirmişti. Anlaşılan Sözcü’nün kafası bayağı karışıktı.
 
YANİ HEPSİ BİR: TMK
Bu uzun ve sıkıcı analizi, gazetelerin bazen nasıl da birbirine benzediğini göstermek için özellikle yaptım. Bir savaş söz konusu olduğunda, birkaç istisna hariç nasıl bir araya geldiklerini özellikle teşhir etmek için. Türk Medya Kuvvetleri’nin de böyle konularda hiç bağımsız bir tavır takınamadığını göstermek için. Savaş deyince yandaş/muhalif kalmıyor, ilk günden “barış” vurgusu yapmak yerine “savaşa” kışkartan, hükümet “itidal” deyince hemen uslu çocuk olan, hükümet tavır değiştirip “misilleme” deyince yine yükselen “emir eri” gibi bir  ana akım medya, yani Türk Medya Kuvvetleri kısaca TMK, asıl derdimiz bu.