Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin öğretmenlerin bir eğitimciye yakışır şekilde beyaz önlük giyerek topluma rol model olmaları gerektiğini söylüyor.

Aynı zihniyet seçimlerden hemen sonra kız öğrencilerin okula gidebilmesi için karma eğitimin aileler üzerinde caydırıcı etkisi olduğunu söyleyerek sözde eğitimde cinsiyet eşitliği için adım atıyor. Kız ve erkek öğrenciler için ayrı okullar projesini bir daha gündeme getirmek için büyük bir fırsat bu.

Kadın voleybol milli takımımız milletler ligi şampiyonu olur olmaz başarılarından daha çok şort giydikleri için ahlak dersiyle hedefe alınıyor. Cumhuriyet’in 100. yılında kadınlar en temel haklarını yeniden elde etmekle sınanırken genç kadın sporcularımızın Avrupa şampiyonluğuyla birlikte gurur yerine utanç duyan azınlığın hakaretleri, saldırganlığı gündemde. Bu yobazlar bu cüreti nereden buluyorlar?

∗∗∗

Kıyafet tartışması gerici iktidarın yıllar içinde güçlenerek rejim kapısına dayanmasıyla başlamadı. Cumhuriyet ve aydınlanma karşıtlarının milli bayramlara olan düşmanlığı da Cumhuriyet gençlerinin 19 Mayıs’ta ülkenin her köşesinde okullarda, stadyumlarda kutlamalara şortlar, mayolarla katılmasından duyulan rahatsızlıkla yapılandırıldı. Yıllar içinde uzatılan etek boylarıyla başlayan baskı kız çocukların ve kadınların spordan uzaklaşmasıyla sonuçlanan sürecin parçası oldu.

Sadece spor değil sanat da hedefteydi. Heykellere tükürenlerin hedefinde elbette bale de vardı. Kız çocukların dans etmesi de önlenmeliydi. Önce sadece halk dansları bir nebze makul görülürken kız ve erkeklerin el ele, omuz omuza folklor gösterileri de sorunun parçası oldu.

Kapalı öğrenciler için “özgürlük savaşı” verilirken etek boyu yüzünden kadınları taciz edenlere sonsuz olanaklar tanındı. TBMM’de türban serbest olmalıydı ama kadın milletvekilleri pantolon ya da burnu açık ayakkabı giymemeliydi. Belediye başkanı seçildiğinde ilk icraatı billboard’larda mayo reklamlarını yasaklamak olan zat, bugün Ebrar Karakurt ve Melissa Vargas’ı hedef gösterenleri "Kültür sanat, spor gibi hepimizi birleştirmesi gereken alanları bozgunculuk aracı haline getirmeye çalışanları görüyoruz. Hiç kimse kusura bakmasın bu ülkeyi bir grup azınlığın görenlerin devri kapanmıştır. Tüm bireylerin yaşama, kendini ifade etme ve oy tercihlerine saygı göstermek zorundayız." diye başlayıp devam eden muğlak, karmaşık ve anlaşılmaz sözlerle eleştiriyor gibi yapmış. Seçim geride kaldığına göre oy tercihi hangi bağlamda gündeme gelmiş bilinmez ama “insanlarımızın günlük hayatlarındaki hak ve özgürlüklerini hedef alan nobranlık” seçimler boyunca tüm mitinglerde “zillet ittifakının” lgbti bireylerin özgürlüklerini savunan politikalarını son derece ayrımcı bir söylemle asal seçim propagandası haline getirmiş ve lgbti bireyleri hedef göstermişti. Bugün hak savunusu adına kurulduğu iddia edilen “sosyal sapkınlıkla mücadelemiz sürecek” cümlesi bu ayrımcılığın arkasındaki en örtülü şekliyle ifade edilmiş motivasyonun özetidir.

∗∗∗

Tüm bunlar olurken Timur Soykan bir kez daha iktidarın “sosyal sapkınlığı” teşvikiyle ve cezasızlık korumasıyla her geçen gün katlanan kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar vakalarından birini daha açığa çıkarttı. 11 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz eden ve intihar ederek ölümüne sebep olan üç erkeğin 8 ay tutukluluk sonrası serbest kaldığını ve avukatlarının da AKP il başkanı olduğunu öğrendik. Çocuk intihar etmeseydi muhtemelen tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanacaktı. Henüz meclisten geçirilmesi başarılamayan yasanın da bu ülkeyi ‘bir grup sapkın çoğunluğun’ yönettiğini zannedenlerin öncülüğünde yeniden mecliste gündeme getirilerek oylanması yakındır.

Yazık ki Avrupa finali öncesinde milli takımımız New York Times’a başarılarıyla değil bu ülkede var olmakla yok edilmek arasında verdikleri mücadeleyle, hedef oldukları nefretle konu oldu. Gazetede yayınlanan uzun makalenin en anlamlı vurgusu; ‘krizlerle boğuşan bir ülke olan Türkiye’de, insanların umudu başarılarıyla gündem olan kahraman voleybolcu kadınlarda bulması’.

Bu bağlamda uzun ve anlaşılmaz cümleler arasına serpiştirilmiş kindar tanımlarla dile getirilen, üstten ve nobran nutuklara “boş yapma” yalınlığında verilecek kısacık yanıt çok anlamlı. Şu da bilinmelidir ki bizim de voleybol takımımızın zaferinin adından “lezbiyenliğe bulaşmış kupayı reddeden”, lanetleyen, sporcularımıza hakaretler ve tehditler savunanların güç ve örnek aldığı “sapkınlıkla” mücadelemiz sürecek. Başta Ebrar Karakurt, Melissa Vargas, kaptan Eda Erdem ve birbirinden güçlü, cesur, ilkeli ve aydınlık fikirli Cumluriyetimizin, Ata’mızın kızlarını büyük bir gurur, sevinç ve umutla kutluyorum. İyi ki varsınız.