Geçen pazar günkü Beşiktaş-Galatasaray derbisi malum.  Galatasaraylı Burak Yılmaz’ın pozisyonu penaltı mıydı değil miydi tartışması sürüp gidiyor. Çoğunluk pozisyonun penaltı olmadığı konusunda hemfikir. Bu büyük çoğunluk Burak Yılmaz’ın ahlâksızlığınıdan girdi, hırsızlığından çıktı. Türkiye derbiden sonraki iki gün bunu tartıştı. Artık Twitter’da karşılıklı 'trend topic’leşmeler mi dersiniz, sosyal medyada sövmeler mi istersiniz ne ararsanız var. Kendimi bu çoğunluktan hariç tutmayacağım bu büyük linç dalgasına bir twitle de olsa ben de katkıda bulundum. Burak’ın pozisyonunun penaltı olmadığını kinayeli bir twitle cümle aleme ilan ettim. Şimdi pişmanım. Bence pozisyon penaltıydı. Hem de buz gibi penaltı. Hadi “o meşhur adamın gol diyor” klişesini de kullanayım: Beşiktaşlı olarak yazıyorum bunu. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nu; medyanın da, bizzat şahsımın da, o anlı şanlı sosyal medya ahalisinin bulunduğu kalabalığa yapmak istiyor ve tekrarlıyorum; Burak Yılmaz’ın pozisyonu açık penaltıydı. Peki neden? Önce bir imza metniyle başlayalım:

"Bizler, her gün gazetelerde, internette okuduğunuz ya da televizyonda izlediğiniz kadına yönelik fiziksel/duygusal/cinsel şiddet haberlerini yayıma/yayına hazırlayan kadın gazetecileriz.

"Mesleğimiz, toplumda yaşanan mağduriyetleri ifşa etmek. Bunun için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Katledilen, tecavüz ve taciz edilen onlarca kadının ve kız çocuğunun haberlerini kalemimiz döndüğünce sizlere aktarıyoruz. Ancak istisnasız her haberde yüreğimiz biraz daha parçalanıyor.

"Bu ülkede hala binlerce kadın, erkek şiddetiyle öldürülüyor. Cinsel şiddetle ölmekten beter hale getirilen, çetelesini tutmakta zorlandığımız sayısız hemcinsimiz ise hayata tutunma mücadelesi veriyor. Bu vahim tablo içinde, caydırıcı olmak yerine mağdurun aleyhine korkunç kararlar veren erkek egemen yargı hepimizi dehşete düşürmeye devam ediyor.
"Haksız tahrik ve iyi hal indirimlerine tabi tutulan katiller, tecavüzcüler serbest bırakılıyor. Cinsel istismar kurbanı kız çocuklarında "rıza" aranıyor. Yaşadıkları travmalar adalet duygusundan yoksun kararlarla katmerlenen mağdurlar ile beraber, yazıp çizdiğimiz her haber bizlere de ayrı bir travma yaşatıyor. Tanığı olduğumuz her cinayet, her taciz, her tecavüz bizleri geri dönüşü olmayan bir umutsuzluğun içine sürüklüyor.
"Hepimizi çileden çıkartan tüm olumsuzluklara rağmen, hayat karartan utanç verici felaketlerin yinelenmemesi adına kamuoyu baskısı yaratmak için haber yapmaya elbette devam ediyoruz.
"Bu kapsamda, kadının insan hakları konusunda hissettiğimiz sorumluluk çerçevesinde, Sakarya'da cinsel istismar kurbanı 14 yaşındaki kız çocuğunun davasını yakından takip edeceğimizi duyurmak isteriz.
"Bizler, kadın gazeteciler olarak, mesleğimizi yerine getirdiğimiz müddetçe şiddete, cinsel istismara, tecavüze maruz kalan, öldürülen kız kardeşlerimizin davalarının sonuna kadar takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla bildiririz."
İmzacılar: Burcu Karakaş, Mine Tuduk, Müjgan Halis, Nilay Vardar, Çiçek Tahaoğlu, Elif İnce, Selin Asker, Semra Pelek, Burcu Aktaş, Ezgi Başaran, Melis Apaydın, Burcu Aydındağ, Fersun Yelken, Miraç Zeynep Özkartal, Pınar Aktaş, Öznur Turalıoğlu, Zeynep Karamustafa, Umay Aktaş Salman, Nazan Özcan, Evrim Kepenek, Kübra Akalın, Pınar Yurtsever, Öznur Kaymak, Ceyda Ulukaya, Arzu Demir, Ruken Tuncel, Ayça Söylemez, Bilge Eser, Bahar Çuhadar, Elif Ekinci, Beril Eski."

PEKİ Ö.C.’NİN DÜŞÜŞÜNÜ İZLİYOR MUYUZ?
14 yaşında bir kız çocuğunun Sakarya'da 34 kişinin cinsel istismarına uğramasıyla ilgili dava dün başladı. Bu davayı hatırlamamızı sağlayan ise ne manşetler, ne sürmanşetler ne de kamuoyu baskısı oldu... Bu davayı bir grup kadın gazetecinin yayınladığı imza metniyle hatırladık dün. Oysa dava, aylar önce tüm kamuoyunun tartıştığı, N.Ç. isimli bir başka çocuğun mağduru olduğu "Utanç Davası"na çok benziyor. Acaba Burak Yılmaz'ın tartışmalı penaltı pozisyonu kadar konuşulacak mı? Daha önceki utanç davalarında hiç de iyi sınav vermeyen erkek egemen yargının kararı, acaba derbinin hakemi Bülent Yıldırım'ın kararı kadar tartışılacak mı? Hiç sanmıyorum. Hükümete yakın gazeteler 5 yaşında okula zorlanan koskaca bir kuşağı bile görmezden gelirken bir kız çocuğunun derdiyle mi uğraşacaklar? Ne kadar samimi olacaklar? Bütün bunlar olurken elbette herkes bir futbolcunun, Burak Yılmaz'ın iş ahlâkını tartışma açacak. Hepimiz çok tutarlı, ahlâklıyız da bir Burak Yılmaz ahlâksız öyle mi? Demagojiyse demagoji. "Burak Yılmaz'ın pozisyonu açık penaltı!" Bir kız çocuğunun düşüşüne seyirci kalmaya teşne yargının ve kalabalıkların ülkesinde penaltı da ancak o kadar olur.  Bu başlığı atmasaydım böyle bir yazıyı hayatta okumayacak olanları ne kadar kızdırdıysam o kadar mutlu olurum.