Cemevleri Gerçeği - I
Madem yerel yönetimlerde, Cemevi’nin hukuki tanınması gerçeğini tartışıyoruz, o zaman bizde gerçeğin kendisini, biraz arka planı ile birlikte konuşalım.
Alevilerin ibadet yeri olan Cem Evi, Danimarka, Almanya, Britanya, İsveç, İsviçre ve Avusturya’da resmi olarak tanındı. Çünkü hukukun evrensel kuralı bu tanınmayı sağlıyordu.
Tuhaf olan ise, Türkiye bu evrensel hukuk normlarına uymak bir tarafa, Alevilerin en temel hukuksal haklarını, mezhepçi ve inkara dayalı tarihsel reflekslerini koruyarak yok sayıyor.
Aleviler kendilerine yönelik süregelen ayrımcılık uygulamaların son bulması, Cem Evlerinin tanınması için, AKP hükümeti üzerinden devlete başvurdu. Bunun için Türkiye’de Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Avrupa’da Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) “Cemevi Alevilerin İnanç Merkezidir” talebinin tanınması için bir 30 Ekim 2004 tarihinde birimza kampanyası düzenlendi.
6 Haftada 600 bin imza toplandı!
Türkiye’de ABF topladığı 450 bin imzayı bir üst yazıyla birlikte 14 Aralık 2004 tarihinde T.C. Cumhurbaşkanı ve T.C. Başbakan’ına teslim etti.
Avrupa da toplanan 150 bin imza ise, AABK tarafından 15 Aralık 2004 tarihinde Avrupa Parlamentosu Başkanı’na sunuldu.
Ayrıca “Cemevi’nin İnanç Merkezi” olarak tanınmasına katkı için, TBMM içi ve dışındaki tüm siyasi partilere, sendikalara, meslek örgütlerine, demokratik kitle örgütlerine ve gazetelere ziyaretler yapılarak, Cemevi gerçeği ve Alevi Hak ve Talepleri üzerine hazırlanan dosya sunuldu. Toplumsal barış, laik ve demokratik bir Türkiye için, Alevilerin eşit haklar talebine destek istendi.
Sunulan imzaların karşısından AKP hükümeti susmuş ve 600 bin imzayı görmezden gelmişti.
Kendi hukuksal hakları için ülkelerinde çözüm bulamayan Aleviler, Aleviliğin bir inanç ve cemevlerinin de inanç merkezi olarak kabul edilmesine dair mücadelesi ulus ötesi bir anlam kazandı. Avrupa ülkelerinden resmen tanınan Alevilik ve Cem Evleri, AB İlerleme Raporların konusu ve istemleri haline geldi.
Fakat AKP iktidarı, Alevilerin inanç merkezi olan Cemevi gerçeğini kabul etmemekte ısrar etmeye devam ettiler. Hatta daha ileri giderek, Alevileri rencide eden açıklamalar yaptılar. AKP hükümetinin bir çok milletvekili, Bakanı ve hatta Başbakanı; “Cemevi caminin karşısına konulamaz!”,“Cemevi cümbüş evidir” ya da “Cemevleri terör yuvası” denilerek ötekileştirildi ve ayrımcılığa maruz bırakıldı.
Oysa Cemevi, Cami’nin, Klise’nin, Sinagog’un alternatifi olmadığı gibi terör yuvası ya da “cümbüş evi” değildir.
Aleviler Cemevini, Aleviliğin yaşandığı hak meydanı, muhabbet meydanı, ibadet yeri olarak görür. Cem erkanını ise görgülerin, sorguların, muhabbetler yapıldığı, ritüellerin yaşandığı, insanların kendini gerçekleştirdiği, aklını, yolunu ve gönülleri birlediği ve en önemli eğitimin mektebi gibi bilir.
Dolaysıyla cemevlerine dair ilk ve son söz hakkı Alevilere aittir. Alevilerin ibadet yeri konusundaki algısı ve yaklaşımı ile ortodoks dinlerdeki ibadet yeri algısı ve konusunda da farklıdır.
Aleviler günümüz dünyasında Cemevi’nin Alevilerin inanç merkezi ve ibadet yeri olarak tanımlamıştır.
Çünkü ‘Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne göre, din ve inanç özgürlüğü, hiçbir kişiye, kuruma ve devlete, bir inancın kapsamını, içeriğini ve inanç merkezini belirleme yetkisi vermez. İnanç ve inancın nasıl uygulanacağı, o inancın ibadet yerini belirleme, ancak o inancı oluşturan topluluklara ait olabilirdi. Ve 20 milyon Alevi bu belirlemeyi ve tanımı kendisi yapmıştır.
Dolaysıyla, Sünni Ulemanın, AKP iktidarının ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın; “Cemevi diye bir ibadet yeri yoktur”, Aleviliği “folklorik unsur”, Cemevlerini de “zikir evi” olarak tanımlamaya kalkması, hükmedici bir hak gaspıdır ve hukuk dışıdır.
Cemevleri’ni tanımayan, AKP hükümeti ve Diyanet İşleri Başkanlığı, bu yaklaşımlarıyla, inanç özgürlüğünü ve laiklik ilkesini ihlal ederek, milyonlarca Alevi’yi yok saymıştır.
Fakat, Cemevleri’ni Alevilerin inanç merkezi olarak tanınmasını, yasal ve kurumsal güvenceye kavuşturulması, laiklik, demokrasi ve inanç özgürlüğünün olmazsa olmaz koşulu olarak gören Alevi hareketi, AKP iktidarının bu kararına karşı eşit haklar mücadelesine devam ettiler.
Yarın “Cem Evlerinin tanınmasına dair hukuksal kararlar neden yerine getirilmiyor konusu ile devam edeceğiz.