6 yaşında çocuklara gelinlik giydiren karanlık memlekete bir gecede gelmedi.

1980’den bu yana, genel olarak laiklik özel olarak da laik eğitim talebi politik bir tercih olarak “muhalefetin” önemli bir bölümü tarafından emekçilerden, sınıf meselesinden bağımsız bir mesele olarak gösterilerek, tartıştırılarak yürütüldü.

Bir kesim tarihsel okumalarını hilafetin kaldırılmasından değil Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasından başlattı. Ve bunu bilerek, isteyerek ve bugünlerdeki karanlığın örgütlenmesinde yaşamlarımızdaki başrol oyunculuklarını asla unutamayacağımız 2010 referandum örneği başta olmak üzere insan hakları, demokrasi maskesini takarak yaptılar. Laikçi teyzeler diye kullandıkları ifadelerle, o üsttenci, küçümseyici dilleriyle laikliği dar, ”elit” bir grubun talebi olarak gösteren bir algı yarattılar.

Diğer bir kesim ise laikliği emekçilerin aydınlanma, eşitlik mücadelesinden soyutlayarak “devleti”, varolan iktidarı, iktidar ilişkilerini korumak olarak kodladı. Birbirine tamamen karşıt görünen iki kesimin yolları ortak bir yerde birleşiyordu.

İnsana, yaşama dair ne varsa satılığa çıkarılmasının, sömürünün hükümranlığının tek koşulu da buydu.

Tersanelerde, madenlerde, inşaatlarda güvencesiz, üç kuruşa çalıştırılmaya, iş cinayetlerinde katledilmeye itirazı, isyanı susturmanın yolu patronla aynı secdeye baş koyduğu için ortak “kaderi” yaşadığına ikna kitleler yaratmaktı. Sendikalarda örgütlenmek, kurtuluşunu, insanca yaşam hakkını birlikte mücadelede aramak yerine şeyhlerinin rantlarına rant kattıkları tarikatların gücüne biat ettirmekti. Kamusal, bilimsel eğitim hakkını çocukların, gençlerin ellerinden alarak onları Ensarlara, Türgevlere mecbur bırakmaktı.

Çocuklara gelinlik giydiren, yaşamına, bedenine, hayallerine, umutlarına yıllarca tecavüz eden bu karanlık bir gecede gelmedi.

2011 yılında Kuran kurslarına kaydolmak için var olan yaş sınırlaması kaldırıldı ve bu yolla,bu yaşta çocuklara verilen soyut bilgiler tartışması çocukların zihinsel gelişim düzeylerinden bağımsızlaştırılarak yürütüldü. Son Şura sonrası ise okul öncesi dini eğitimin yaygınlaştırılması kararı ile 4-6 yaşlarındaki on binlerce çocuğun saçlarının, bedenlerinin kapatıldığı fotoğraflar eşliğinde ziyaretler paylaşılıyor Diyanet İşleri Başkanlığı sayfalarında.

2012 yılında çıkarılan 6287 sayılı yasa 4+4+4 ile, “kesintisiz ve zorunlu eğitim” ortadan kaldırıldı.Yüz binlerce çocuk örgün eğitim dışına çıkarıldı, çocuk işçiliğinin, çocuk evliliklerinin ülkesi yaratıldı.Çocuklar cemaatlere mecbur bırakıldı. Hafızlık eğitimi altında çocukların okulla bağı koparıldı.Nişanlanan/evlenen çocukların örgün eğitim dışına çıkarılması, çocuk evliliği devlet eliyle yasallaştırıldı. Velilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin itirazlarına rağmen mahallelerin tek ortaokulu/lisesi olan binalar imam hatiplere dönüştürüldü. Zorunlu okul dönüşümleri, sınav sistemi değişiklikleri ile her yolun imam hatiplere çıktığı bir düzen kuruldu. İmam hatipler eliyle önce fiilen sonrasında ortaöğretim kurumlarında yapılan yönetmelik değişikliği ile yasallaştırılarak karma eğitim kaldırıldı. Okullarda 9 yaşından itibaren çocukların saçları,bedenleri kapatıldı. Binalar, sınıflar, koridorlar hatta okulların giriş çıkışları kız/erkek diye ayrıştırıldı. Kamusal eğitim için ayrılmayan kaynaklar, halka ait olan ne varsa cemaatlere, tarikatlara aktarıldı.

Bugün bir “kadının” cesareti bir şamar gibi çarpıyor bu gericiliği örgütleyen ve örgütlenmesinde payı olanların yüzüne.

Yaşanılan bu gerçekliği yok sayarak laiklik demekten imtina ederek açıklamalar yapanlar ise suç ortaklığına devam ediyor.

80 darbesinden bugüne ve son 20 yılda bu suça ortak olmamanın onurunu yaşayan okul okul, mahalle mahalle kazanılacak bir laiklik mücadelesini yürütenler umududur memleketin.