Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutlamaya hazırlanıyoruz. Dünya ve ülke gündemi kutlama sevinçlerine gölge düşürür mahiyette, yine de moralimizi yüksek tutmaya çalışıyoruz. Sayısı gün geçtikçe artan medya üretimlerini izliyorum. Çok azını samimi buluyorum. Aralarında Mustafa Kemal ve dava arkadaşlarına minnet niteliğinde olan, Cumhuriyet'in kazanımlarını klişe olmayan güçlü metinlerle gayet net ifade eden etkileyici çalışmalar var. İzlediğim bazı içerikler ise görev icabı hissi veriyor. Kimi çalışmalar -mış gibi, sentetik. Bazıları bütünüyle fırsatçı. Geride bıraktığımız yüzyıla, özgürlüğümüze sarılarak ama hatalarımızdan da dersler çıkararak ilerici tavırla bakarsak gelecek yüz yılı Atatürk ilke ve devrimlerinden kopmadan yapılandırabileceğimizi düşünüyorum. Yeter ki toplumumuzun her ferdi kendisini cumhuriyetin biricik evladı hissedebilsin. Bir çiftçinin toprağını sürerek 100. yılı kutlaması da kıymetli, bir resim öğretmeninin Nemrut’un eteklerinde öğrencileriyle Cumhuriyet resimleri çizmesi de… Görkemli korolarda çok sesli şarkılar söylemek de anlamlı, ortak hafıza mekanlarını ziyaret etmek de… Cumhuriyet balosu geleneğini koruma gayreti de anlaşılır bir gayret. Bu kutlamaları sermayedar bir zümrenin gösteriş merasimine dönüştürmek ise bir o kadar yersiz.

Görsel sanatlar öğretmeni Meltem Oğuzlar'ın öğrencileri,
Cumhuriyetin 100. yaşını 100 resimle kutluyor.

∗∗∗

Cumhuriyetin gençleri, genç Cumhuriyet'i ileriye taşımak için hayaller kurabilmeli ancak ülkemiz hayallere ket vuran korkunç bir ekonomik darboğazın içinde. Cinnet ve intihar haberleri her geçen gün artıyor. Gençlerimiz Cumhuriyetin ikinci yüzyılına yüzleri asık, umutları tükenmiş olarak adım atmak istemiyorlar. Yaşam koşulları öyle zorlayıcı, gelir dengeleri öyle çarpık ki milyonların harcandığı gösterişli reklamlardaki gibi kudretli bir bilinç içinde miyiz emin değilim. Biliyoruz ki ilkeler lafla değil eylem ile korunabiliyor. Cumhuriyete, dürüst, adil ve çalışma ahlakı yüksek insanlar yakışıyor keza merak edenler, araştıranlar, öğrenenler, keşfe çıkanlar onlar arasında yer alıyor... Kendi benliğini, ailesini, çevresini, köyünü, mahallesini cehaletten, kötülüklerden, yanlışlardan arındırmaya çabalayanlar da cumhuriyetin kıymetli fertleri; çocuklarını gözeten kişi ve kurumlar,  sosyal mevkiinin gücünden zehirlenmeyenler, görevini suistimal etmeyenler ve her koşulda barış yanlısı olanlar da…

Gençlerimiz canlarına kıymasın. Ruhları boşluğa düşmesin. Yürekleri çaresizlik katranına bulanmasın. Hayata tutunabildikleri kökleri, meyve verebildikleri dalları, çetin mevsimleri karşılayan umutları, yaşamayı yücelten bağları olsun. Bugün bahsedeceğim iki kitabın içinde çocukluğun ve gençliğin ruhuna çok yakışan sonsuzluk kavramı dolanıyor. İki güçlü yazar edebiyatın büyüsüyle ‘sonsuzluğun ne zaman başladığına’ dair özgün ipuçları veriyor.

TUDEM
Yazan: Miyase Sertbarut
Resimleyen: Zülal Öztürk
Editör: Burhan Düzçay

YUAN HUAN’IN KULÜBESİ, zamanın ruhunu çok iyi yakalamış,  hikâye içinde hikâyeler anlatan ve “Yapay zeka edebiyatı reddetmez, yeter ki edebiyat onu reddetmesin.” ifadesiyle okurunda hayranlık uyandıran bir kitap.

Boş bir telefon kulübesine oynamak için giren çocuk telefonun diğer tarafından gelen ses aracılığıyla hikâyeler dinlemeye başlıyor ve bu hikâyeleri Türkçe ödevinde kullanmaya karar veriyor. Sınıftakileri evde okuduğu bir kitabın varlığına inandırmak için Çinli bir yazar adı uyduruyor. Bu adın kulübe ve onun telefonun ucundaki sesle ilgisi nedir? Yazar bir okulun koridorlarında dolaşan gececi çocukların hikâyesi ile ülkemiz tarihi ve eğitimde fırsat eşitsizliği konusundaki yarasına dokunup okuru silkelerken tünel kazan çocukların hikâyesiyle günümüzde hala üstü çizilen çocuklar olabildiğine dikkat çekiyor. “Siz isterseniz zaman genişler” diyenler, zaman makinesine ihtiyaç duymadan hikâyelerle her yere gidebilenler ve doğru kitaplarla henüz karşılaşamamış olsa da  okumaya devam ederek onları arayıp bulabileceğimizi söyleyen kararlı sesler kitapta karşımıza çıkıyor. Kendi hikayelerini yazmadan bindikleri asansörün çıktığı ara kattan kurutulamayacak olanlar okuru ayrı bir farkındalık boyutuna taşıyor.  Dinlediği hikâyeler bazen çocuğu üzse de iyiliğinin gözetildiği aşikar. Herkesin bir hikâyesinin olduğu dünyada,  Dünya’nın da hikâyesi devam edebilsin diye bilincini makinaya aktarıp giden biri var!  “İyi bir kitap, tüm bağlantılardan değerlidir” diyebilenler de... Ölümsüzlüğü kovalayan insanlığın büyük bir yol ayrımına geldiği günümüzde Yuan Huan’ın Kulübesi sağlam kurgusuyla övgüyü hak ediyor.

Günışığı Kitaplığı
Yazan: Çiğdem Sezer
Kapak Resmi: Mustafa Delioğlu
Editör: Semih Gümüş

HAYAT PASTANESİ, üniversiteye hazırlanan bir gencin özgürlük arayışının, kaybettiği dedesiyle arasındaki güçlü bağın, dedesinin yakın arkadaşının dükkanında gün yüzüne çıkan eski gizemlerin hikâyesi. Şiirleriyle pek çok prestijli ödüle layık görülen Sezer, büyük şairlerin etkileyici dizelerini, bestekârları ve şarkı sözü yazarlarını hikâyesindeki dönemeçlere özenle yerleştirmiş. Hayat pastanesi sadece genç adamın aşka ilk düştüğü yer değil, ardında gönül kırıklıkları ve hüzünlü yazgılar barındıran ve bir ucuyla da çocuğun yaşamına dokunan bir mekân. Sezer, okurlarına insanlık hallerini, alkış sesi çıkabilmesi için iki elin birbirine değmesi gerektiği, insanın unutmak için sevmediğini hatırlatıyor. Burnunun dibinde olup biteni fark etmeden dünyaya açılmak hevesini gencin bir öz eleştirisi olarak metne dahil eden yazarın hikâyesinde gelmiş geçmiş tüm anlatılanları hatırda tutan derin bir kavrayış hakim.  Dünyayı kısacık bir ana sığdırabilmek kıymetli. Kitapta her karakterin “akrebi ve yelkovanı başka türlü işliyor”. Yazar  “varlığında sessiz yokluğunda konuşkan” olan insanları da unutmuyor. ‘Bazı ayrılıkların bazı kavuşmalar için olduğunu’ hatırlatıp sancılı yüreklere su serpiyor. Unutmadan, yazarın Cumhuriyet’in 100. yaşına özel kaleme aldığı Yüz Yaşında Bir Çınar adlı lirik anlatısını kitaplığınıza eklemenizi tavsiye ederim.

∗∗∗

Sistematik olarak duyarsızlaştırıldığımız günümüzde depresyon, kaygı, duygu durum bozuklukları çığ gibi büyürken pozitif psikolojinin mutluluk tariflerine göz atmak yerinde olabilir. Kronik Kitap’ın yayımladığı Dakikalar İçinde Psikoloji adlı kitapta “Sosyalleşme ve bedensel zevklere dayanan ‘keyifli hayat’, kendinden öte bir şeyler için çaba gösterilen ‘anlamlı hayat’, kişisel gelişim açısından potansiyelini gerçekleştirme ile elde edilen ‘iyi hayat’” pozitif psikolojinin formülleri arasında yer alıyor. Cumhuriyet gençleri bu tariflerden yalnızca birine tutunmak yerine başarı hissi ile desteklenmiş üç tarifi de kapsayan bir yaşam akışı içinde mutluluğu deneyimleyebilseler… Onlara bu motivasyonu sağlayacak ortamı yaratabilsek… Cumhuriyetimizin 100. yaşında temennimiz bu olsun. Çağ yapay zekâ çağı olsa da analitik, yaratıcı ve pratik zekasını yitirmemiş özgür ve mutlu nesiller yetiştirebileceğimiz nice yüz yıllara…