Ülke, özellikle Mayıs 2023 seçimlerinden sonra, yalnız siyasette değil, hukuktan eğitime, basın-yayından üniversiteye giderek kültür ve sanata, hemen her konuda hızla geriliyor. Bunun ana nedeni AKP iktidarının ülkeyi Cumhuriyet değerlerinden her gün daha fazla uzaklaştırmasıdır. Bu gerilemenin daha fazla derinleşmemesi için yerel yönetim seçimlerini olabildiğince, “düşünce ve eylemleriyle Cumhuriyet değerlerini özümsemiş” adayların kazanmasına çalışılması, ülkenin geleceği yönünden gerçekten yaşamsal bir önem taşıyor. Bu nedenle, CHP’nin yeni yönetimi, özellikle de Genel Başkan Özel ve İstanbul BB Başkanı İmamoğlu, adayların, hem ülke hem de kendileri için bu ölçüye göre belirlenmesini gerçekleştirmelidir. 

İZMİR ÖZELİNDE 

İzmir, tarihsel, toplumsal ve ekonomik olarak Cumhuriyet’in değerlerinin en güçlü bir biçimde uygulama olanağı bulunduğu kenttir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin “çağdaşlaşma köprüsü” olan İzmir, Kurtuluş Savaşı’nın hemen sonrasında, daha Cumhuriyet kurulmadan 1922’de 17 Şubat-4 Mart tarihleri arasında ülke ekonomisinin dört ana toplumsal öğesini tüccar, çiftçi, sanayici ve işçi kesimlerini,  temsilen seçilen 1.135 delegenin katılımıyla toplanan Türkiye İktisat Kongresine ev sahipliği yapmış; Mustafa Kemal’in ünlü “siyasal bağımsızlık ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılmalı” vurgusu ile bir tür “ekonomik başkent” görevi görmüştür. 

İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun yüzüncü yılı kutlamalarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Nutuk’ta yer alan Vahdettin ile ilgili sözleri nedeniyle hakkında soruşturma açılan BB Başkanı Tunç Soyer, bu değerleri özümsediğini her eylemiyle kanıtlıyor. 

Soyer, geçen yıl II. Yüzyılın Kongresi adıyla, aylar süren ön hazırlık çalışmalarından sonra topladığı İzmir İktisat Kongresi ile Cumhuriyet’in II. yüzyılına aktarılabilecek ekonomik yaklaşımların, uluslararası katılımlarla,  bilimsel bir düzlemde ve günümüzün küreselleşme gelişmeleri bağlamında ele alınmasını sağladı. Kongrede işçi, çiftçi, sanayici, tüccar ve esnaf temsilcileri, belirledikleri ilkeler ve aldıkları kararlarla, sürece “döngüsel” olduğu gerçeğiyle  “doğayı” da katarak ve dayanışmayı öne çıkararak yalnız ülkemize değil, tüm insanlığa bir “bütüncül bir yenileşme çağrısı” yaptı. 

Eklemekte yarar var. Ülkeyi 1934 İzmir Enternasyonal Fuarı ile dünyaya açan Cumhuriyet’in İzmir birikimi, Soyer tarafından “uluslararası” özellikle de sol/sosyal demokrat yapılara başarı ile taşınıyor; uluslararası düzeyde İzmir “güvenilirliği en yüksek” kurumlardan biridir ve bu önemli sürecin bundan sonra da İzmir’e ve ülkemize katabileceği çok değer vardır. 

Köy enstitülerine gelince, 1950’de Beşikdüzü’nde ucundan yakalama olanağı bulduğum, sürekli “beni ben yapan” dediğim ve benim gibi binlerce yoksul köy çocuğuna parasız yatılı eğitim olanağı sağlayan köy enstitülerinin, Türkçenin en doğru kullanımı ve halk kültürünü ulusal ve evrensel kültüre taşıyan, her türlü “üretimi bilimselliğe yerleştirme” niteliğiyle de önemi çok büyüktür. 

Bu arada, kulağınıza bir yeni gelişmeyi fısıldayayım: Son zamanlarda Yapay Zekâ adıyla küresel bir teknoloji yarışına dönüşen büyük devrimin temeli olan eğitim, “çocuğun ve gencin yaratıcı yeteneklerinin özgürlük ortamında geliştirilmesine” esas olarak, köy enstitülerinin “bilime dayalı üretim” anlayışına dayanıyor. 

İzmir, Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği’nin (YKKED) genel merkezine ev sahipliği ev sahipliği yapıyor. Kemal Kocabaş ve arkadaşlarının yoğun çabalarıyla güçlenen YKKED’in çeyrek yüzyıllık etkinliklerinde özellikle Balçova, (Mehmet Ali ve Fatma Çalkaya) ve Konak belediyelerinin önemli katkıları olduğunu belirtmemek haksızlık olur. 

Geçen aylarda  “Köy Enstitüleri Kültür ve Anı Evi” açan Soyer, bununla da yetinmedi,  çok önemli bir girişimle, enstitülerin yaratıcılığa ve  “bilime dayalı üretim”  eğitimini “Cumhuriyet’in II. yüzyılında yaşama geçirmek amacıyla”,  “Başka Bir Tarım Okulu” adıyla kurduğu okulun bugünlerde temelini atıyor.  

Önemle eklemekte yarar var; Tunç Soyer’in Seferihisar’da başlattığı “ata” ya da yerli tohuma dayalı ve kooperatif örgütlenmesiyle tarımsal üretimi eşi Neptün Soyer, İzmir Köy Koop. Birlik Başkanı olarak başarı ile sürdürüyor.  

Sonuç olarak, Cumhuriyet değerlerinin benimsenmesinde öncülük etmiş olan İzmir halkı, hiç kuşku yok ki bu değerlerin “daha ileri aşamalara taşınmasına çalışan”  Soyer’i yeniden aday yapacak ve seçecektir.