İstanbul’un yeni büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu görevine, yerel seçimlerin üzerinden 18 gün geçtikten sonra, ancak başlayabildi. Memlekette bir bahar havası. İnsanlar mutlu, yarınları için umutlu. Mevsim de zaten buna uygun. Baharın coşkusu her yere yayılıyor. Tomurcuklar baş vermiş, daha güzel günlerin ufukta olduğuna işaret ediyor. Evet, bu bir başlangıç. Evet, bu bir dönemin kapanmaya […]

İstanbul’un yeni büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu görevine, yerel seçimlerin üzerinden 18 gün geçtikten sonra, ancak başlayabildi.

Memlekette bir bahar havası. İnsanlar mutlu, yarınları için umutlu. Mevsim de zaten buna uygun. Baharın coşkusu her yere yayılıyor. Tomurcuklar baş vermiş, daha güzel günlerin ufukta olduğuna işaret ediyor. Evet, bu bir başlangıç. Evet, bu bir dönemin kapanmaya başladığının bir göstergesi. Evet, bu tünelin ucundaki ışığın üzerimize gelen tren olmadığının bir işareti.

Bu coşku çarşamba günü piyasalara da yansıdı. Mazbatanın verileceği haberi üzerine dolar kuru inmeye, borsa yükselmeye, faizler bir miktar gerilemeye ve risk primi düşmeye başladı.

İstanbul’un daha adil, şeffaf ve kamu yararını gözetecek bir kadro tarafından yönetilecek olması yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından da ilgi ile karşılandı. Bu önemli. Ama yetmiyor.

Türkiye’nin sorunlarının çözülmesi için diğer kadroların da değişmesi lazım. Diğer kurumların da benzer amaçlar için çaba gösteren kadrolar tarafından yönetilmesi gerekiyor.

Değişim önemli bir sözcük. Yönetimde bulunan kadroların kendi yarattıkları sorunları düzeltilme imkânı olmadığını ortaya koyan bir kelime. Bu nedenle var olan sorunların çözülmesi için değişim talebi ortaya çıkıyor. Yerel seçimler bu talebin yüksek sesle dile getirilmesine imkân verdi. Mevcut siyasi anlayışla sürdürülen belediyeciliğin toplumsal fayda sağlamayı amaçladığını düşünen seçmenler belediye yönetimlerinde değişimi sağladı.

Şimdi bu değişimin yaygınlaşması gerekiyor.

Mesela Hazine ve Maliye Bakanlığı.

Yedi milyon işsizin iş bulmasına, enflasyonun düşürülmesine, ödenemeyen kredilerin ödenmesine, küçülen ekonominin yeniden büyümesine çözüm bulamayan kadroların da tasfiye edilmesi gerekir.

Detaylı bir program ortaya koyamadıkları için, dokuz sunum sayfasına geniş aralıklarla serpiştirilmiş, bir işe yaramayacağı herkes tarafından kabul edilen “adımları” “reform” diye yazanlar ve bu yazılanları kameralar önünde, yatırımcı toplantılarında dâhiyane fikirlermiş gibi anlatanların da değişmesi gerekir.

Mesela Merkez Bankası.

Mazbatanın verileceği haberiyle gerileyen dolar, merkez bankasının rezerv biriktirmek için kısa vadeli araçları kullandığı, bunun da TL’nin değerini korumaya yönelik doğru bir strateji olmadığına ilişkin haberler ortaya çıkınca dün yeniden yükselmeye başladı. Bu yazının yazıldığı saatlerde dolar yaklaşık %1,9 değer kazanarak 5,85 liranın üzerinde işlem görüyordu. İngiliz Financial Times gazetesi TCMB tarafından açıklanan 28,1 milyar dolarlık net rezerv rakamının bir kısmının kısa vadeli dış borçlanma ve swap işlemlerinden elde edildiğini, swapları düşünce, net rezervlerin 16 milyar dolar olduğunu yazdı. Merkez Bankası da rezervlerin swap işlemlerinden dolayı arttığını kabul ediyor ancak bunda bir sakınca olmadığını söylüyor. Hatırlatalım, swap bir takas işlemidir. Vadesi geldiğinde TL karşılığı bu dolarları vermiş olanlara iade edilmek zorunda. Yani Merkez Bankasının parası değil. Vakti geldiğinde dolarları sahibine vermek zorunda. Muhasebe oyunlarıyla TL’ye olan güvenin tesis edilmeyeceğini anlamayan kadroların da değişmesi gerekiyor.

Tabii bu kurumlarda değişimin olabilmesi için işe daha farklı bir yerde değişimi sağlayarak başlamak gerekiyor. Bunun için de çok çalışmak gerekiyor, çok.