Nurcan Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

CHP’nin ve genelde Millet İttifakı’nın 14/28 Mayıs seçimleri sonrası yaşadığı büyük psikolojik yıkımdan, bugüne kadar izlenen politikaların yanlışlığı ve yerine konulması gereken  yeni politik çizgiyi belirleyerek çıkmak mümkündü. Oysaki aradan geçen yaklaşık üç ayın sonunda muhalefetin ana omurgasını oluşturan CHP’de yaşananlar doğru teşhisin konulmadığı dolayısıyla da doğru çözümlerin belirlenmesinin güç olduğunu gösterdi.

Toplumsal taleplere yanıt verecek temel siyasi strateji değişikliği ve bunun hayata geçirilmesi konusunda inandırıcılık sağlanarak bu politik buhranın aşılması mümkünken yine kimin hangi koltuğa oturacağı tartışmaları CHP siyasetini kilitledi. Bu da zaten büyük bir sarsıntı geçiren CHP’nin var olan gücünü daha da zayıflatacak bir sonuç üretti. Yaklaşan yerel seçimler öncesi hem zamanı daralan hem de 2019 başarısını tekrarlamak için gücünü çoğaltmak zorunda olan CHP, parti içi tartışmalara yoğunlaştı.  

“CHP Genel Başkanı değişecek mi” sorusuna yanıt aranırken “Yerel seçim adayları kimler olacak”, hesapları da yapılmaya başlayınca, siyaset yine “Kim oturacak, kim kalkacak” kısır tartışmalarına indirgendi. 

CHP’de aralarında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun da olduğu liderlik mücadelesinin baş aktörlerinin “manifesto, yol haritası, program değişikliği” söylemlerini dillendirmesine karşın en basit deyimiyle “koltuk hesabı” bunları tamamen gölgede bıraktı. 

SAĞCILAŞMA ÇÖZÜM OLMADI 

CHP’deki ideolojisizleşme, merkeze hatta sağa yaklaşma politikaları, salt Mayıs seçimleri öncesinin bir gerçeği değil… 

Deniz Baykal’ın genel başkan seçilmesiyle başlayan, ‘SHP’den gelen sol çizgiyi merkeze çekme arayışları’, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı döneminde “CHP sağcılaşıyor” söylemlerine yol açan boyutlara ulaştı. Sağ hükümetlerde bakanlık koltuklarına oturan, sağ partilerin kurmay kadrolarında görev yapan isimleri CHP listelerinden aday gösterme tercihi bunun ilk adımı oldu. Ardından CHP dışında tümü sağ partilerden oluşan Altılı Masa’nın kurulması ve varlığını sürdürmesini sağlamaya yönelik politik tavizler, CHP’nin bir anlamda kimliksizleşmesi ve giderek daha çok sağa kaymasına neden oldu. 

“Helalleşme” çağrısı ile başlayan “Kanat önderleri görüşmeleri” adı altında “Siyasal İslam”ın temsilcisi olan çevrelerle yürütülen temaslar,  Ümit Özdağ’la görüşüldükten sonra yapılan “kayyum” açıklaması partinin geleneksel çizgisinden uzaklaştığının en önemli işaretleri olarak kabul edildi. 

OY GETİRMEDİ 

Sonuçta bu yaklaşım seçim başarısı getirmedi ve seçim öncesi “Kılıçdaroğlu siyaset dehası” övgülerinde bulunanlar başta olmak üzere, CHP Genel Başkanlığı büyük bir tepkinin hedefi oldu. 

Millet İttifakı bileşenlerinin seçim sonrası yaptıkları ve bir bölümü de yandaş medya tarafından abartılarak yansıtılan değerlendirmeler de Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirileri daha da arttırdı. 

En tehlikelisi de seçim öncesi yapılanlara kuşkuyla yaklaşan muhalif seçmenler arasında büyük bir umutsuzluk ve küskünlük yayıldı. 

Bu politik buhrandan yeni bir siyaset tanımı, partinin yüzünü döneceği kesimlerin sorunlarını önceleyen yaklaşımlar ve bunun için yeni yol arkadaşları belirlenerek çıkmak mümkünken CHP siyaseti yine genel başkan değişimi, kadro değişimi tartışmalarına odaklandı. 

ADAYLIK STRATEJİLERİ 

Bütün bu tespitlere karşın “Adaylık kulislerinde neler oluyor?” sorusunun yanıtını vermemenin yazının tamamlanmadığı hissi yaratacağı da bir gerçek maalesef… 

İlk günlerin heyecanı geçtikten ve İmamoğlu kendi konumunu tanımlayan açıklamayı yaptıktan sonra CHP’de genel başkan adayı olarak Kılıçdaroğlu ve Özel’in isimleri kaldı. 

ÖZEL NE YAPACAK? 

Değişim yanlılarının devam etmekte olan ilçe kongrelerinde üstünlüğü sağlayamadığı tespitiyle Özel’in bir karar aşamasında olduğunu biliyoruz. Kurultayda kaybetme pahasına Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmak ve yerel seçimlerde yaşanması olası bir başarısızlıktan sonra olağanüstü kurultayda genel başkan seçilmeyi başarmak bir seçenek olarak ortada duruyor. Buna da Deniz Baykal’ın Erdal İnönü karşısında üç kez kaybettiği liderlik mücadelesi örnek olarak gösteriliyor. 

Ancak kaybedileceği çok belli bir genel başkanlık yarışının Özel’i ve dolayısıyla değişim yanlılarını zayıflatacağı görüşünü savunanlar yarışın yerel seçim sonrasına ertelenmesinden yana. 

Bir manifesto hazırladığı bilinen Özel’in il kongreleri sürecinde kararını açıklaması bekleniyor. 

KILIÇDAROĞLU ÇEKİLİR Mİ? 

Kılıçdaroğlu’nun “Gemiyi limana yanaştırma” söylemiyle seçim yenilgisi nedeniyle genel başkanlıktan çekilmeyeceği ve kurultayda da yeniden aday olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak yaklaşan yerel seçimler nedeniyle partinin gücünün azalmasına neden olacak bir liderlik mücadelesi dolayısıyla kurultayda aday olmayabileceği de bir beklenti olarak dillendiriliyor. 

CHP’nin 16 Eylül’de başlayacak il kongrelerine kadar bu belirsizlik sürecek gibi görünüyor. Ondan sonra CHP’nin 38. Büyük Kurultayı’nın tek adaylı bir seçime mi, iki adaylı bir yarışa mı sahne olacağı görülebilecek.