Yerel seçimlere dört ay kala TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEMOKRATİK BİR HUKUK DEVLETİDİR (md.2) kuralı bağlamında başlıca dört sorun öne çıkıyor:

“Demokratik” sıfatının kapsamı, “Devlet Başkanı”nın konumu, demokratik toplum ve demokratik muhalefetin izleyeceği yol ve yöntem.

DEMOKRASİ KAPSAMI

Demokratik Devlet, yasama ve yürütmenin yanı sıra, yerel yönetimleri de kapsar.  

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (KKNMK) (md. 135) da aynı kapsamda yer alır.

Siyasal partiler, demokratik toplumu ve demokratik devleti eklemleme işlevi görür (md. 68-69).

Dernekler, sendikalar ve vakıflar da demokratik toplumun (md.13) aktörleri olarak  ‘demokratik  devlet’in altyapısını oluşturur.

“DEVLET BAŞKANI”

2017 kurgusuna göre Devlet başkanı, aynı zamanda Yürütmedir; buna, uygulamada parti genel başkanlığı da eklendi. Haliyle, 14 ve 28 mayıs seçimlerinde Anayasa md. 67, 68, 69 gerekleri zedelendiği için “siyasal yarışma eşit koşullarda gerçekleşmedi”.

Seçimler sonuçlanmadan Devlet Başkanı, 31 Mart 2024 yerel seçimlerine odaklandı. Yasama seçimlerindeki Anayasa’ya aykırılıklar zincirine milletvekili adayı gösterilen Bakanların görevlerinden çekilmemesi eklendi. Yerel seçimlerde ise Anayasa’ya aykırı olarak bakanları bu kez devlet olanaklarını seferber etmek ve AKP-MHP adaylarını desteklemek amacıyla seçim alanlarına yönlendirme olasılığı güçlü. Bu da seçim yarışmalarındaki eşitsizliği daha da derinleştirecek.

DEMOKRATİK TOPLUM

Yürütme’yi tek başına elinde tutan Devlet Başkanı ve Parti Genel Başkanı, TBMM’de Cumhur İttifakı çoğunluğu ile yetinmeksizin bütün belediyeleri de almak için çalışıyor.

KKNMK yönetimleri de hep Cumhur İttifakının hedefinde oldu.  Nitekim, covid-19’un zirve yaptığı bir sırada Baroları parçalayan yasa dayatması, büyük Baroların AKP-MHP çizgisinde olmayan avukatlarca yönetiliyor olması nedeniyle idi. Yine, Covid-19 kıyımının neden olduğu ölü sayısını bile hesaplayamayan yönetim, TTB sırf Saray yanlısı olmadığı için Örgütü ve tabipleri dışlamaya çalıştı.

Sorun şu: 2017’de merkezi yönetim üzerindeki demokratik denge-denetim düzenekleri kaldırıldı. (Şimdi sıra, denetimi etkisiz kılınan Anayasa Mahkemesi’ne el atmaya geldi).

Yerel yönetimlere çökme seferberliği, Merkez-çevre ilişkisinde demokratik denge işlevini de sonlandırmaya yönelik.

KKNMK üzerindeki baskı, Cumhur İttifakı karşısında demokratik denge işlevi de görmesinden.

Sivil toplumumun çekirdek örgütleri vakıf ve derneklere yönelik ayrımcılığın nedeni de aynı. “Vakıf ve dernek cumhuriyeti” olarak nitelenen yandaş STÖ’lerin akçasal varlıkları bile denetlenmiyor (BirGün, 26 Kasım, s.6).

Yasama ve Yürütmeyi elinde tutan Cumhur ittifakının, yerel ve mikro-demokrasi birimlerini ele geçirmeye çalışması, aksi halde nefes aldırmaması, demokrasiyi sönümlendirme çabasıdır.

MUHALEFETİN GÖREVİ

Demokrasiyi boğma girişimi karşısında başta CHP, HEDEP, İYİ Parti, TİP, Demokrat, Deva, Gelecek ve Saadet Partileri; öncelikle “demokrasi kapsamı” üzerine kamuoyu oluşturmaya yönelik ortak söylem oluşturabilmeli.

Sonra, süreci hukuki kuşatma altına almalı ve 14-28 Mayıs aymazlığından sürekli ders çıkararak önleyici başvuruları eksik etmemeli.

Nihayet, Anayasa’ya aykırı yerel yönetimler mevzuatı karşısında “yerel demokrasi” önerilerini sunabilmeli.

2017 Anayasa değişikliği, dar anlamda “demokratik devlet” üzerine ‘ya hep ya hiç’ kurgusunu hedefliyordu. Benzer kurgu, geniş anlamında “demokrasi” için tasarlanıyor.

Yerel seçimleri genel seçimlere çevirme stratejisi ötesinde demokrasiyi boğma iştahı, siyasal ve toplumsal egemenlik üzerinden totaliter (toptancı) rejim iradesini dışa vurmakta.

Bu nedenle demokratik devlet savunucuları, “Kişi+Parti+Devlet” birleşmesi ürünü entrikalar karşısında ortak değerlere bütünlüklü bakış gereğini sürekli gözetmeli: insan hakları ve demokrasi, ancak eşit yurttaşlığı güvenceleyen dünveyi hukuk düzeninde, ülkenin tarihsel, kültürel ve doğal varlıklarının korunduğu bir ortamda saygı görür.  Dahası, eğer hukuk ve Anayasa üzerinde oydaşma yoksa demokrasi umudu, yanılsamanın ötesine geçemez.