Depremleri takip eden büyük yıkım süreçlerinde sivil toplum alanının rolü üzerine tartışma, hem alana dair literatüre katkı açısından, hem de felaketin üstesinden gelebilme çabalarında toplumsal dayanışma işlevleri açısından oldukça ilgi çekicidir. Ayrıca depremlerin yarattığı toplumsal tahribatın etkilerini azaltmak için verilen mücadelelerde devlet ve sivil alanın ilişki(sizlik)lerini anlamak ve karşılaştırmak açısından da önemlidir.

Genel olarak Alevi inanç kurumları, sivil toplum alanına görece geç dahil olmuş örneklerdir. Zira Türkiye nüfusunun ortalama yüzde 20’sini oluşturan bir inanç topluluğu olmasına karşın Aleviler, tasfiyeci politikalara muhatap oldukları veya görünmez bir alanda tutuldukları için uzun yıllar örgütlenme imkânı bulamamışlardır. Bugün de ibadethaneleri resmen tanınmış bir kimlik değiller ama yine de 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren kendi adıyla daha fazla ortaya çıkmış ve toplumsal dayanışma sürecinde önemli işlevler üstlenmişlerdir.

***

Sivil alanın bir parçası olarak bütün Alevi inanç kurumları öncelikle birer gündelik buluşma mekânlarıdır. Büyük bir bölümünde bu buluşmaların yanısıra yemek-çay gibi ihtiyaçlara yönelik hizmetler de verilmektedir. Bazı durumlarda eğitim amaçlı etkinliklerin dahil olduğu çok farklı kamusal hizmetler sunulmaktadır. Ayrıca küçük bir bölümünde konaklama gibi imkânları da mevcuttur. Dolayısıyla Alevi inanç kurumları, bütün özellikleriyle deprem gibi felaket üreten ortamlar ve zamanlar için çok önemli toplumsal dayanışma işlevleri üstlenmeye aday, ideal mekanlar olabilmektedir.

Bu bağlamda 6 Şubat 2023’te ve sonraki günlerde meydana gelen depremlerde, Alevi inanç kurumlarının üstlendikleri işlevlere dair deneyimler dikkate değerdir. Depremden doğrudan etkilenen bu coğrafyada il-ilçe merkezlerinde aktif biçimde işleyen otuz dolayında Cemevi vardı. Bunların dördü depremde yıkıldı fakat diğerleri kısmen hasarlı olarak hizmet vermeye devam etti. Bu kurumlar evsiz kalan, gıda bulamayan herkes için birer toplanma ve yaşama tutunma alanları oldular. Büyük bir kısmında günlük gıda ihtiyaçlarına yönelik hizmetler sunulabildi, Cemevleri bahçelerinde çadırlar kurmak suretiyle barınma ihtiyacına da kısmen cevap verilebildi. Mesela Elbistan cemevinde ilk günden ikibin kişinin konaklaması sağlandı. Ayrıca Adıyaman ve Hatay’da iki çadır kent kuruldu, revir oluşturuldu. Depremin etkilediği şehirlerde doğalgaz, su, elektrik akışının olmaması, bu hizmetleri elbette olumsuz bicimde etkiledi ama yine de bu kurumlar varolan imkanlarla iyi bir dayanışma ortamı sunabildiler.

***

Bölgedeki Alevi kurumlarının büyük kısmı bağlı bulundukları üst kurumların (Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Demokratik Alevi Dernekleri) kendi aralarında oluşturdukları koordinasyon aracılığıyla belli bir disiplin içerisinde hareket edebildi. Bu şekilde hızlıca deprem bölgelerinde ihtiyaçları belirledi, bunları tedarik etti ve ihtiyaç duyulan topluluklara ve kişilere ulaştırabildi. Bunu yaparken merkezi hükümetin tüm yardım girişimlerini kendi kontrolünde tutmaya çalışan politikasından etkilenmemeye de özen gösterdi.

Alevi inanç örgütlerinin bütün bu hizmetlerinden kuşkusuz sadece Alevi olan yurttaşlar değil, felaketten etkilenen ve bu kurumların ulaşabildiği herkes yararlanabildi. Aynı şekilde deprem bölgesine yoğun şekilde yardım kolileri gönderen Alevi kurumlara, Alevi olmayan yurttaşlar da ciddi destekler verdiler.

***

Bütün bu deneyimler böylesine felaket ortamlarında resmi kurumların yanı sıra sivil toplum alanı ve örgütlerinin de birer toplumsal dayanışma araçları olarak son derece önemli işlevler üstlendiklerini gösterdi. Siyasal ve toplumsal inşada sivil ve yerel örgütler alanının ne kadar büyük bir ihtiyaca denk geldiği yine bu deneyimler içinde ortaya çıktı. Dolayısıyla bu alanı görmezden gelen veya baskı altında tutan otoriter politikanın kamusal işlevsizliği de bir kez daha ortaya çıkmış oldu. O kadar ki sivil alanı oluşturan tüm güçler sadece geniş mağdur kitleleri değil, aynı zamanda ve adeta resmi kurumları da “enkazdan kurtarmaya” çalıştı.