“Yoklama defterinden öğrenmedim sizi,/ benim haylaz çocuklarım!/ Sınıfın en devamsızını/ bir sinema dönüşü tanıdım,/ koltuğunda satılmamış gazeteler…/ (…)!/ İsterken adam olmanızı/ çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun/ palto, ayakkabı yüzünden./ (…)”

‘Sınıf’ın mücadelesi Rıfat Ilgaz’ın yaşamıdır, yazdıklarıdır. Sınıfın ozanıdır.

Rıfat Ilgaz 40’lı yıllarda savaştan çıkmış bir ülkenin yine bir dünya savaşı karanlığını yaşadığı yıllarda yazmıştı bu dizeleri.

Bugünlerde 2000’li yıllarda ise sınıfın çocukları palto, ayakkabı yüzünden, yoksulluk yüzünden okulları kitleler halinde terk etmek zorunda bırakılıyor.

5-17 yaş grubunda 1 milyon 200 bin 892 çocuk, açıköğretimde kayıtlı 1 milyon 738 bin 198 çocuk, mesleki eğitim merkezlerindeki yaklaşık 1 milyon çocuk örgün eğitim dışında, okullarını yoksulluk nedeniyle terk etmek zorunda bırakıldı.

Tüm çocukların eğitim hakkından sorumlu olan MEB için gündem dahi olmadı çocuklar.

Yer yerinden oynamalıydı.

Bu çocuklar neredeydi? Bu çocuklar ne yaşıyordu? Salgın ve ekonomik krizle derinleşen bu soruna MEB bir çözüm üretmek için adım atsaydı Fidan ve Dicle Nur şimdi yaşıyor olacaktı.

9 ve 10 Kasım’da okulda olmaları gereken günlerde rakamların içinde saklı kalan iki yaşamı Fidan’ı ve Dicle Nur’u kaybettik.

Fidan Tunç 14 yaşındaydı. Ailesiyle birlikte portakal ve limon toplamak için Şanlıurfa’dan Hatay’a gelmişti. Çalışırken kaybolmasının ardından bir bahçede cansız bedeni bulundu.

Dicle Nur Selçuk 14 yaşındaydı. Ailesiyle çalışmak için Diyarbakır’dan Hatay’a gelmişti. Mevsimlik işçi olarak çalıştığı narenciye fabrikasında gece 22:00 civarında bir çocuğun yatağında olması gereken saatlerde meyve paketlerken kıyafetini makineye kaptırması sonucunda yaşamını kaybetti.

Bir iş cinayetinde katledildi.

Yer yerinden oynamalıydı. Sağır edici bir sessizlikti yaşanılan.

MEB çocukların ailelerinin acısını paylaşmak için bile bir açıklama yapmadı. Görmedi, duymadı, konuşmadı.

Çalıştırılan çocuklarla ilgili MEB’in son açıklaması çalıştırıldıkları bilgisine sahip olduğu 440 bin çocuğa ulaşamadığıydı. Herkese günün, gecenin her saatinde, dakikasında ulaşabilenler nasıl oluyor da yüzbinlerce çocuğa ulaşamıyor? Mesleki Eğitim Merkezleri eliyle sayıları 1 milyona ulaşan çocukları neden bedava iş gücü, ”çocuk işçi” haline getiriliyor? TÜİK 2019’da 146 bini 14 yaş altı,574 bini 15-17 yaş aralığında olan 720 bin çocuğun çalıştırıldığı verilerini 2022 verileri ile neden güncellemiyor?

İSİG meclisi verilerine göre son 10 yılda en az 611 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmişken SGK kayıtlarına göre neden 2013-2021 yıllarında yalnızca 102 çocuğun çalışırken yaşamını kaybettiği açıklanıyor?

Hangi gerçek saklanmaya çalışılıyor?

Öğrenci Veli Derneği ara tatil öncesi “Kitlesel Okul Teki Yaşanıyor! Eğitimde Alarm Zilleri Çalıyor!” diyerek sokaklardaydı.

Veli-Der salgından bugüne aylardır uyarıyor, mücadele ediyor ve kamusal eğitimin çocuklar ve ülkenin geleceği için yaşamsal olduğunu haykırıyor. Yapılması gerekenleri tek tek sıralıyor.

Dünya genelinde ücretsiz okul yemeğinin uygulandığı ülkelerde ücretsiz okul yemeğinin çocukların fiziksel gelişimindeki yetersizliğin önüne geçilmesi, akademik başarının artırılması, yoksulluğun etkisinin, okul terkinin, devamsızlığın azaltılması başta olmak üzere en önemli önlem başlığı olduğu verilerle açıkça belirtilmektedir. Ücretsiz okul yemeği bir an önce başlatılmalıdır.

Okula geri dönüşlerin sağlanması, okul terkinin artışının önüne geçilmesi için yoksulluk sınırı altında yaşayan tüm çocuklar tespit edilmelidir. İhtiyacı olan tüm çocuklara acilen eğitim desteği/bursu verilmelidir.

2022’de MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı %10,79 iken bu oran 2023 bütçesinde %9,64’e gerilemiştir. Eğitime ayrılan bütçede artış değil, ciddi bir gerileme söz konusudur. Eğitime acilen yeterli bütçe ayrılmalıdır.

MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) uygulamasına son verilmelidir.

Sayıları 1 milyona ulaşan ve 13 yaşından itibaren çalıştırılan çocuklara çıraklık adı altında verilen 1658 TL, kalfalık adı altında verilen 2763 TL eğitim desteği olarak verilmeli, bir an önce okullarına geri dönüşü sağlanmalıdır.

Sınıfın, halkın çocukları için mücadele edenlerdendi Rıfat Ilgaz. Sınıfın çocukları için mücadele eden bir öğretmen, bir aydındı.

”Tüccar değil, öğretmenim” diyen Mahmut Hoca’lardandı.

Hakları ve öğrencilerinin eğitim hakkı için Öğretmenlik Meslek Kanunu’na karşı çıkan, öğrencilerinin ücretsiz yemek, ulaşım, barınma hakkı ve insanca yaşam hakkı için mücadele eden öğretmenlere, Mahmut Hoca’lara “trol” diyenlerin, ataması yapılmayan bir öğretmenin sesine yüz çevirenlerin olduğu bir ülkede yaratılan karanlığı değiştirecek olan tek güç halktan, sınıftan yana bir mücadeledeki kararlılıktır.

“Sınıf”ın çocuklarını, sınıflarına, okullarına kavuşturma mücadelesidir.