2012’de 4+4+4 yasasına karşı mücadelenin en yoğun olduğu günlerde AKP milletvekillerinden biri “Bu yasa ile tüm okulları imam hatipleştirme fırsatı elimize geçti.” cümlesini kurmuştu. Torununun bir kolejde okuduğunu öğrenen muhabirler “Sizin torununuz neden imam hatipte okumuyor?” diye sorduğunda cevabı “Benim torunum büyükelçi çocuğu.” olmuştu.

4+4+4 yasasının temel gerekçesi, yirmi iki yıldır attıkları her adımda olduğu gibi sınıfsaldı. Eğitimin dinselleştirilmesi ve piyasalaştırılması hedeflendi. Laik ve kamusal eğitim hakkı için elde ettiğimiz her kazanım yok edildi.

Onların çocuklarının yeri çocukların patronlar için ucuz hatta bedava iş gücü haline getirildiği meslek liseleri, yoksulluğun artışı ile birlikte sayıları yüz binleri bulan, okuldan koparılan iş cinayetlerinde 14, 15 yaşlarında birer birer kaybettiğimiz çocukların çalıştırıldığı MESEM’ler, imam hatipler olamazdı. Paran varsa eğitim o da yetmez paran kadar eğitimdi ideolojileri, kutsalları piyasa tanrısıydı. Haklarımıza ilişkin ne varsa satılığa çıkarmaktı.

∗∗

4+4+4 sonrasında ortaokul ve liseleri velilerin tüm itirazlarına rağmen adım adım imam hatipleştirdiler. Çoğu mahallede çocukların ortaokulda imam hatip dışında gideceği bir okul seçeneği bırakılmadı. Sınav sistemi değişiklikleri ve okullaşma politikası ile liselerin yarısından fazlası imam hatip ve meslek liseleri haline getirildi. Sınavda belirli bir dilime giremeyen öğrenciler için gidilebilecek okul türü yalnızca imam hatip ve meslek liseleriydi. İstediği okul türüne yerleşemeyen öğrenciler komisyonlar eliyle imam hatiplere, meslek liselerine yerleştirildi veya örgün eğitim dışına çıktı ya da özel okullara mecbur bırakıldı.

Din Öğretimi Genel Müdürlüğü özerkliğini ilan etti. Tüm okul türlerini imam hatipleştirmenin adımlarını attılar. Ülkenin her yerinde yasalara da aykırı bir şekilde fen, Anadolu imam hatip, sosyal bilimler Anadolu imam hatip, güzel sanatlar imam hatip, yabancı diller imam hatip vb liseleri açıldı.

2021 Milli Eğitim Şurası sonrası 4-6 yaş Kuran kurslarının yaygınlaştırılması kararıyla okul öncesi eğitim çağındaki çocukları Diyanete ve STK’lar, toplum temelli kurumlar diyerek tarikatlara teslim ettiler.

Şirketleşmiş tarikatlar, sermaye ile onlarca protokol ve işbirliği imzaladılar.

Şimdi de Diyanet İşleri Başkanı ortaokul, lise, üniversite düzeyindeki öğrencilere yönelik gerçekleştirdikleri çalışmalara ilkokul öğrencilerini de ekleyeceklerini söyleyerek “Genç Gönüller, Çocuk Gönüllerle Buluşuyor Projesi” ni duyurdu.

Bu proje ile ikinci bir ÇEDES’le karşı karşıyayız.

İlk aşamada pilot olarak seçilen 10 ilde 2 bin öğrenciye ulaşmayı hedefliyorlar. Pilot olarak seçilen yerler Adana, Afyonkarahisar, Bursa, Konya, Manisa, Samsun, Şırnak, Tekirdağ il merkezleriyle, İstanbul’un Ümraniye, Beykoz, Sarıyer ve Ankara’nın Yenimahalle, Keçiören ilçeleri.2024-2025 eğitim öğretim yılında ise ülke genelinde yaygınlaştırılacak. ÇEDES ’te uyguladıkları yöntemin benzerini hayata geçiriyorlar. ÇEDES te önce 48 ilde pilot olarak uygulanıp devamında tüm ülkeye ve tüm kademelere yaygınlaştırılmıştı.

İkinci benzer yöntem ise memlekete en karanlık günlerini yaşatan 15 Temmuz öncesinin abileri, ablaları yöntemi. Aynı yöntem ÇEDES projesinde de var.

Üçüncü benzer yöntem de manevi danışmanların bu projede de yer alması.

ÇEDES protokolü ile gündemleşen manevi danışmanlık meselesi aslında yeni değildi, 2017 yılındaki yönetmelikle öğretmenlerin psikolojik danışmanlık vasıfları ellerinden alınmış ve psikolojik danışmanlığın farklı kurumlar ve STK’ler eliyle yürütülebileceği düzenlenmiş ve hem öğretmenlik mesleği, hem de çocukların laik, kamusal eğitim hakkı hedef alınmıştı.

∗∗

Üniversitelerde “manevi danışmanlık ve tezsiz yüksek lisans” programları açılarak bu programlara ilahiyat mezunları, imam hatip mezunu ve adayları, Kuran kursu öğreticileri ve adayları, müezzin-i kayyum ve adayları, vaiz ve vaizelerin de başvurabileceği düzenlemesi ile yeni bir evreye geçilmişti.

Her geçen gün eğitim kurumlarında, üniversitelerde, yurtlarda, rehabilitasyon merkezlerinde, sağlık kurumlarında, sığınaklarda, cezaevlerinde, sosyal hizmet kurumlarında vb. toplumsal yaşamın her alanında manevi danışmanlık hızla yaygınlaştırıldı. ÇEDES ve Diyanet’in bu projesiyle manevi danışmanlığın dolayısıyla siyasal kadrolaşmanın daha da hızlandırılacağı çok açık.

Dördüncü benzer adım ise ikisi de önceki protokollerden, projelerden farklı olarak ülke genelinde uygulanacak ve kalıcı hale getirilecek.

4+4+4 döneminde söylediklerini başardılar. Artık tüm okullar imam hatip ve tüm okullar Diyanet, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve tarikatların elinde.

ÇEDES de, Diyanet’in son projesi de ne ilk ne de son olacak. Artık kısmi süreli, lokal protokoller, iş birlikleri, projelerle değil sürekli ve kalıcı hale getirilmiş laik, kamusal eğitim saldırıları ile karşı karşıyayız.