Sercan Meriç

sercanmeric@birgun.net

“Sorun şu ki gazeteler haberleri yaymaya değil, örtmeye yarıyorlar” 

Bu cümle, Umberto Eco’nun 2015 yılında okurlarla buluşturduğu Sıfır Sayı romanında geçer.  

Sıfır Sayı, asla çıkmayacak bir günlük gazetenin hazırlanış öyküsünü anlatır. Gazetecilik üzerinden İtalya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında NATO tarafından kurulan Gladio eliyle nasıl bataklığa sürüklendiğine dair çarpıcı bir eserdir. Sıfır Sayı’da söz konusu gazete bir türlü çıkmaz, çünkü Patron Vimercate, gazete sayesinde finans ve politika dünyasının güzel salonuna adım atma hedefindedir.  

Gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, aydınlar katledilir, hapse atılır ya da sürgüne gitmek zorunda kalır. İşlenen suçların ise hesabı asla sorulmaz. Muhaliflere yönelik sürek avı hız kesmez. 

Sıfır Sayı, Eco’nun anlattığı İtalya ile Türkiye’nin bugünleri arasındaki benzerliğe her sayfada tanıklık ettiğimiz bir eser. 

Türkiye’de de ifade ve düşünce özgürlüğü yok edilmek istenirken rejime muhalif olanlara düşman ceza hukuku uygulanıyor. Belki sanatçılar sistematik bir şekilde katledilmiyor ama hakkında soruşturma başlatılmayan, cezalandırılmayan, sansüre uğramayan da neredeyse kalmadı. 

AKP’ye göbekten bağlı medya ise başta aktardığımız cümledeki gibi baskıları ve sansürü örtmeye yarıyor.  

İktidarın, son yıllarda muhalif ve muhalefete meyyal kamuoyunu sindirmek için özellikle kendisine itiraz eden, mesafeli duran sanatçılara ve sanat etkinliklerine yönelik özel bir baskı stratejisi geliştirdiğini söyleyebiliriz.  

Geçen yıl festival ve konser yasaklarında Müdafaa-i İslam Hareketi ve benzeri tarikatların nasıl etkili olduğunu hatırlıyoruz.  

2023 ise geçtiğimiz yılı çoktan aratmaya başladı.  

Sanat Özgürlüğünü İzleme Platformu’nun (SÖZ) periyodik olarak hazırladığı raporlar da buna işaret ediyor.  

Ocak-Haziran 2023 Raporu'na göre; yılın ilk 6 ayında 11 sansür, otosansür ve ceza verme yoluyla sansürleme olayı yaşandı. 27 kez sanatçılar hedef gösterildi. Sokak şarkıcısı Cihan Aymaz öldürüldü. 14 etkinlik, konser, festival yasaklandı. Sanatçılar 37 kez dava, soruşturma ve gözaltı kararlarıyla karşı karşıya kaldı. 

Geçen hafta yaşananlar ise baskının ve sansürün mahiyetini ortaya koyuyor… Sadece 24-31 Temmuz arasında şunlar yaşandı: 

• Yozgat’ta Yaz Konserleri etkinlikleri kapsamında sanatçı Cem Adrian’ın sahne alması duyurulan konser, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alınan eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in hedef göstermesi sonucu iptal edildi. 

• Sinop’ta 3- 6 Ağustos tarihleri arasında yapılması planlanan ve bu yıl dördüncüsü düzenlenecek Kuzey Fest Müzik Festivali, Sinop Valiliği tarafından gerekçe gösterilmeden iptal edildi.  

• Balıkesir’de yapılması planlanan Edremit Kitap Fuarı’nın Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri gerekçesiyle iptal edildiği duyuruldu.  

• RTÜK; Netflix, Disney+, Prime Video, MUBI, beIN ve BluTV’deki birçok yapıma “toplumsal ve kültürel değerlere ve Türk aile yapısına aykırı” olduğu gerekçesiyle para cezası verdi. 

Bundan daha fazlası için SÖZ Platformu’nun sosyal medya hesapları takip edilebilir. 

Görülüyor ki, sansürde ve yasaklamalarda artık tarikatlar ön planda… Tarikatların yönlendirmesi ile beraber AKP’nin kaymakamları ve valileri konserleri, sergileri, tiyatro oyunlarını anında yasaklıyor. Etkinlikler yapılması planlanan tarihten kısa bir süre önce iptal edildiği için fiilen hukuk yolu da kapatılıyor.  

Hakkında soruşturma başlatılan, cezalandırılan, ekmeğinden olan sanat emekçileri de cabası.  

Mülki idare amirlerinin Anayasa’yı ihlal etmek için birbiriyle yarıştığı bir dönemin içindeyiz. Çünkü Anayasa’nın 26. Maddesi’nin 1. Fıkrası şöyle diyor: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” 

Durumun gidişatı baskılara ve sansüre karşı yaratıcı itiraz yolları üzerine konuşmanın, meseleyi toplumsallaştırmanın ne kadar hayati olduğunu ortaya koyuyor.  

Eco ile başladık, Rus yazar Grigory Petrov’un “Bulut ancak elektrik yüklüyse şimşek çakar” cümlesiyle sona gelelim. Bulut yüklü, gecenin karanlığı şimşeği bekliyor.