Kiev’de sığınakta ağlayan bir bebeğin çığlığı bile aslında bomba seslerini bastırıyor, insanlıktan nasibini alanlar bu çığlığı duyuyor. Saraylılar duymuyor.
Kremlin Sarayı’nda, Beyaz Saray’da yaşayanlar duymuyor. Farkındaysanız medyada artık Rusya ve Moskova değil, Putin ve Kremlin Sarayı öne çıkıyor. ABD ve Washington değil, Biden ve Beyaz Saray öne çıkıyor.

Sarayların savaşını izliyoruz. Savaş meydanı şimdi Ukrayna’dır. Sarayların savaşına Beştepe Sarayı da kıyısından kenarından katılıyor. Ama hem NATO savaşçısı, hem S-400 savaşçısı olunca savaşın kıyısında durmak dahi bıçak sırtında durmak halini alıyor. Bakın işte, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski bile NATO’ya tepki gösterdi ve “Yeni saldırıların ve kayıpların kaçınılmaz olduğunu bilen NATO, bilinçli bir kararla Ukrayna’nın hava sahasını kapatmama kararı aldı. Bugünden itibaren ölenlerin hepsi sizin yüzünüzden ölecek!” dedi. Ölenler tabii ki Saraylılar yüzünden ölüyor. Ve Zelenski “NATO artık bugün, 21. yüzyılda aynı zamanda demokrasinin de bir güvencesi” diyebilen Kılıçdaroğlu’nun da kulaklarını çınlatıyor. Bakın işte, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, S-400’lerle ilgili olarak, “Belki artık bu sorunu çözmenin, farklı bir yolunu aramanın zamanı gelmiş olabilir” dedi. Beyaz Saray, Beştepe Sarayı’nı da hizaya gelmeye davet etti. İki Saray’a birden bağımlı olamayacağını hatırlattı. Saraylılar saraylardan saray beğenmek zorundaymış. Oysa Kremlin Sarayı ve Beyaz Saray duvarları dışındaki çare apaçık ortada ve Hayri Kozanoğlu arkadaşımız o talepleri bir çırpıda sıralıyor: “Acilen ateşkes ilan edilsin, bombalamalar durdurulsun, daha fazla kan dökülmesin. Rus birlikleri Ukrayna’dan çekilsin. Geciktirilmeden diplomatik bir çözüm için müzakere masasına oturulsun.”

***

Savaşmadığımız bir savaşın etkilerini şimdiden hissetmeye başladık. Savaş olmasa bile zaten dibe gidiyorken, şimdi dibin de altına doğru iniyoruz. Ukrayna’da patlayan bombalara burada enflasyon patlaması eşlik ediyor. Benzin, mazot zamlarını takip etmek artık mümkün değil. Ukrayna’nın para birimi Ukrayna Grivnası bile Türk Lirası’ndan daha değerli. Savaş nedeniyle ayçiçeği yağı ve buğday da bulunmayacakmış. Yaz aylarında ekmek fiyatları daha da artacakmış. Bombalardan korunmak için sığınaklarda titreyenlere, karda kışta ucuz ekmek kuyruğunda titreyenlerimiz eşlik ediyor. Elektrik faturası korkusuyla evlerde paltoyla oturuyor insanlarımız. İyi ki savaşta değilmişiz.

***

İstanbul’da soğuk bir odada açlıktan ağlayan bir bebeğin feryadı bile aslında saraylıların kibirli seslerini bastırıyor, insanlıktan nasibini alanlar bu feryadı duyuyor. Saraylılar duymuyor.

***

İyi ki savaşta değilmişiz. Ama savaşa girmeden her bakımdan savaş sonrası hallerini yaşıyoruz. Ormanlar yanıp bitip kül olduktan sonra, zeytinlikler tarumar ediliyor. Saraylılar şimdi de savaşı hakikaten Allah’ın bir lütfu olarak görüyor, savaş hengâmesinde Resmi Gazete’de yayımlanan yeni bir yönetmelikle zeytinliklerin maden projelerine açılması mümkün hale getiriliyor.

***

Ege’de kırılan bir zeytin dalının çıtırtısı bile aslında maden sahiplerinin para şıkırtılarını bastırıyor, insanlıktan nasibini alanlar bu çıtırtıyı duyuyor. Saraylılar duymuyor.

Hani Zülfü Livaneli bir şarkısında, “Susarlar sesini boğmak isterler/ Yarımdır kırıktır sırça yüreğim/ Çığlık çığlığa yar geceler” der ve “Kardeşin duymaz eloğlu duyar” diye devam eder ya, şimdi o şarkıyı “Kardeşin de duyar, eloğlu da duyar” diye değiştirmeliyiz.

Ekmek kuyruklarında bekleyenler, soğuktan titreyenler, üç kuruş için direnen emekçiler kardeştir. Bombalara maruz kalanlar eloğlu değildir, kardeştir.
Bütün halklar kardeştir.