İktidar partileri önünde milletvekili olmak için uzanan kuyruk seçime dair önemli bir işarettir. Meclis’e girmeyi hedefleyenlerin profili ve adres tercihi siyasi rüzgârın estiği yöne göre biçimlenir. 20 yılı aşkındır iktidarda olan AKP’nin kapısını daha önceki seçimlerde patronlar ve bürokratlar aşındırır, partinin ağır toplarıyla görüşme yaparak iyi bir yerden aday gösterilmek için büyük bir yarış verirlerdi. Bu trafik öylesine baş döndürücüydü ki AKP daha sandığa gitmeden zaferini ilân eder, makam ve mevki paylaşımı hızlanırdı. Fakat bu sefer durum epey farklı. Eski heyecan büyük ölçüde yerini belirsizliğe bırakmış vaziyette.


Milletvekili adayı olacak kamu görevlilerine istifa etmeleri için verilen süre 16 Mart’ta mesai saati bitiminde doldu. Bürokrasinin tepesinde çok sayıda ismin AKP’den milletvekili olmak maksadıyla görevlerinden ayrılması bekleniyordu. Zira birçok üst düzey bürokrat aylar önce kulis yapmış, nabız yoklamıştı. Ancak aday olacağının işaretini veren isimlerin büyük bir kısmı istifa dilekçesi vermedi. Hatay Valisi, Akar’ın özel kalem müdürü, Sağlık Bakanı yardımcısı gibi aday adayları listede yer alma umuduyla makamlarına veda etti, ancak bürokraside kilit mevkilerde olanlar büyük ölçüde koltuklarında oturmaya devam ediyor. Diken’den Altan Sancar’ın haberine göre bu sonuç, AKP’de de bir şaşkınlık yarattı. İş dünyasından da adaylık için AKP’ye eskisi kadar teveccüh olmadığı dillendiriliyor.

***

Bu tablo rejimin özelliklerine ve önümüzdeki seçime dair bize çok şey anlatıyor. Erdoğan’dan işaret almadan yüksek mevkideki bürokratlar adaylığa niyet etmiyor. AKP’nin siyasi ikbal sağlayan eski mekanizmalarının aksadığını ya da işlemediğini biliyorlar. Hem patronlar hem de bürokratlar Erdoğan’ın kaybetme ihtimalinin ilk defa bu kadar yüksek olduğunu fark ediyorlar. Olası bir iktidar değişikliğinde daha az risk almak adına bekle-gör taktiğini benimsiyorlar. “AKP milletvekili aday adaylığı” birçok kesim için artık cazip bir sıfat değil.

Erdoğan’ın Soylu, Akar, Koca, başta olmak üzere mevcut bakanları milletvekili adayı olarak göstereceğine dair kulis bilgisi de gazeteci Deniz Zeyrek tarafından AKP kaynaklarına referansla ifade edildi. Soylu gibi milliyetçi tabanda etkisi olan isimleri deprem sahası başta olmak üzere kritik bölgelerde aday hüviyetiyle sahaya sürme eğilimi güç kazanmış. Erdoğan’ın bu hamleyi AKP’nin oylarını arttırmak için düşündüğü söyleniyor. Fakat tek neden bu da olmayabilir. Muhalefetin hedefindeki bakanlar, milletvekili olduklarında dokunulmazlık zırhıyla donatılacaklar. Şu anki şartlarda bunun bir ödül olduğu inkâr edilemez.

***

Mevcut AKP milletvekillerinden hangilerinin yeniden aday gösterileceği ise belirsizliğini koruyor. Erdoğan’ın HÜDA PAR ve Yeniden Refah’ı Cumhur İttifakı’na dahil etme girişiminin sonuçları hem iktidar bloku içinde hem de AKP’de çoktan bir sarsıntıya neden oldu bile. Perinçek kanadı açıktan bu genişlemeye karşı çıktı, MHP’de de en azından bir kesimin HÜDA PAR ile birlikte anılmak istemediklerini Bahçeli’ye ima ettikleri tahmin ediliyor. AKP içinde de iki yönlü bir endişe var. İlki Yeniden Refah ve HÜDA PAR’a tahsis edilecek milletvekili kontenjanlarıyla ilgili. Dillendirilen sayıların söz konusu partilerin oy potansiyelinin üstünde olması AKP’de rahatsızlık yaratıyor. Fakat mesele bununla da sınırlı değil, ittifakın resmen en dinci uca doğru genişlemesinin, 2019’da deneyimlenen büyükşehirlerdeki erimeyi hızlandıracağını düşünen AKP’liler var. Erdoğan’ın hamlesi yarardan çok zarar getirebilir. Nitekim AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in Yeniden Refah Partisi’nin 6284 Sayılı Kanun’un kaldırılmasına yönelik talebine itiraz etmesi ve akabinde “tehdit mesajları” aldığını söylemesi işlerin kontrolden çıktığını gösteriyor.

***

İktidar cenahındaki tüm bu heyecansızlık, isteksizlik, dağınıklık ve karmaşaya rağmen 14 Mayıs seçimleri muhalefet için çantada keklik değil. Değişim isteyen milyonlarca insan Erdoğan’ın şapkadan her an bir tavşan çıkaracağı endişesiyle yaşamaya devam ediyor. Bu ruh hali, çoğu zaman komplo teorilerini besliyor, muhalefet içindeki soğukkanlılığın kaybolmasına yol açıyor. Şu anda en son isteyeceğimiz şey, tek adam rejimine alenen karşı olanların birbirlerinde güvensizlik hissi oluşturacak yaralar açması.
İnce’nin ya da Oğan’ın CB adaylığı Saray için elbette kullanışlıdır. İktidar cenahının bu adaylık süreçlerini manipüle etmeyi sonuna kadar denemesi etik olmasa da siyasetin doğal akışına aykırı değildir. Ancak bu tip tuzaklardan İnce ya da Oğan’ı şahsen hedef alarak, onları takip eden az ya da çok seçmeni itham edilerek kurtulunamaz. Kılıçdaroğlu ve de ittifakın diğer liderleri bunun farkında ancak alt kadroların aynı soğukkanlılığı gösterdiğini söylemek maalesef mümkün değil. Sadece Erdoğan’ın şapkasına bakmak, tüm tavşanları o şapkadan çıkmış gibi düşünmek yerine özgüvenli ama tedbirli, başaracağına inanan ama son ana kadar gece gündüz çalışan, kampanya heyecanı yüksek ama muhalefet içi dengelerde itidalli bir yol izlemek çok daha akıllıca.