Eurovision’un başına gelenler
Bugün rahmetli Bülent Özveren’in sevgili eşi Sebla Özveren’in bir tweet’i beni yıllar öncesine götürdü. Bülent Özveren “Eurovison şarkı yarışması” ile özdeşleşmiş bir isimdi. 1975 yılından 2012 yılına kadar bu yarışmayı -aralıklı da olsa- bizlere sunmuştu. Çok değerli bir prodüktör ve spikerdi. Saygıyla anıyoruz. Tam on senedir bu yarışmaya katılmıyoruz. En son yanlış hatırlamıyorsam Can Bonomo ülkemizi temsil etmişti ve 7’nci olmuştu. TRT aynı zamanda Türkiye’den Avrupa Yayın Birliği(EBU)’ne üye olan ilk ve tek yayıncı. Ama TRT Genel Müdürlüğü’nün aldığı bir kararla 2013 yılından bugüne kadar Eurovision’da yokuz. Niye katılmadığımızı tam olarak bilen var mı?
***
Türkiye Eurovision’da oylamaların 2000’li yıllarda izleyici oylamasıyla yapıldığını ve bunun Türkiye’nin başarı kazanmasında etkili olduğunu ifade etmişti. 2011’den itibaren ise izleyici oylarının etkisinin yarıya indirilmesini (yüzde 50 izleyici, yüzde 50 jüri) ayrıcalıklı ülkeler Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalya’nın lehine bir karar olarak yorumlayarak yarışmaya katılmama kararı almıştı. Bendeki bilgi bu.
Değerli yöneticiler bu bir şarkı yarışması. Dansıyla, sahne gösterisiyle, kostümleriyle birçok kişiyi ilgilendiren, eğlenceli, heyecan verici bir olay. Öyle çok da ciddiye alınacak bir şey değil. Bu puanlama sistemini beğenmiyorsanız bunun için mücadele eder, bunun adil olmadığını anlatırsınız.
Biz yarışmadan çekildik diye puanlama sistemi değişmedi ki. Ayrıca madem bu kadar hak, hukuk, adalet peşindesiniz tüm vatandaşların ödediği vergilerle bir kurumu nasıl bu kadar yanlı yönetirsiniz? Sadece iktidarın sesi olmayı nasıl içinize sindirirsiniz? Ülkemizin çok değerli yorumcularına sırf siyasi görüşleri yüzünden nasıl ekran yasağı koyarsınız? Yine aynı gerekçeyle çok değerli oyunculara dizilerinizde nasıl yer vermezsiniz?
1 Mayıs 1964 tarihinde özel bir yasa ile devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını yeterli, doğru ve tarafsız biçimde gerçekleştirmek üzere, tüzel kişiliğe sahip özerk bir kamu iktisadi teşebbüsü olarak kuruldu TRT. Bakın ne diyor doğru ve tarafsız biçimde. Virgülden sonra da özerklik vurgusu var. Ne demek özerklik? ‘Bir topluluğun, bir kuruluşun kendi kendini, oluşturduğu yasalara göre, özgürce yönetme hakkı ve durumu.’
Ben kuruluş amaçlarında iktidarın borazanı olmak gibi bir bilgiyle karşılaşmadım. Orada yönetici olarak bulunan hiç birinizin ülkenin yarısından fazlasını yok sayma lüksünüz yok. Hakkınız hiç yok. Kanuni olarak da yok, vicdani olarak da olmaması gerekir ama. Neyse…
***
Neler anlatacaktım ama nerelere geldik. Biz Gündoğarken olarak Türkiye elemelerine bir kez katıldık 1987 yılında. O zaman TRT yaklaşık 15 sanatçıya birer şarkı yapma görevi vermişti. Bu şarkılar yapıldıktan sonra Ankara Stad Oteli’nde -acaba hâlâ var mı?- 10 gün süren bir prova süreci oluyordu büyük orkestrayla. Şarkılar 4 dakikayı geçmeyecek ve mutlaka bir modülasyon (ton değişimi) bölümü olacaktı.
Bütün müzisyenler bir arada adeta bir kamp dönemi geçirirdik. Her gün yoğun geçen provaların ardından TRT yapımcılarıyla da ışık, koreografi, akış konusunda toplantılar yapılırdı. Sonrasında otelin lobisinde ya da barında günün ilk ışıklarına kadar süren sohbetler. Güzel günlerdi. Yine bu güzel günlerin gelmesi için çabalamaya devam edeceğiz. Bu sefer gençler için. Ülkemizin geleceği için…