‘Fedailer Mangası’
İstanbul Erkek Lisesi’nden bir delikanlı, Nazım’ın şiirlerini defterine yazdığı için tutuklanır. Genç öğrenci Rıfat Ilgaz’la aynı koğuşa düşer. Bir gece geç saatlerde hapisanedeki herkesi uyandırıp bahçeye çıkarırlar. “Ne oldu?” demeye kalmadan kocaman bir zincir çıkar ortaya. Üstünde de sağlı sollu kelepçeler. Lise öğrencisi, Rıfat Ilgaz’la karşılıklı kelepçelenir bu defa. Büyük usta o kapkara geceyi şöyle yazar: “Bugün de vaktinde çıktı gazeteler / Geçti ilk sayfalara Beşiktaş cinayeti / Ismarlama yazıları üstad kalemlerin / Taksim’deki ziyaretten resimler / Çeyrek saat uzaktasın çok değil / O meşhur Babıâli’den / Tek satır yok sayfalarda / Bu zincirleme tutsaklık üstüne.” ( Ne çok anıştırıyor günümüzü!)
Rıfat Ilgaz’ın edebiyata vurulduğu yıllar, belalı yıllardı. Dünya Hitler’le boğuşurken memlekette de deyim yerindeyse ırkçı bir saldırganlıkla, tamamlanamamış cumhuriyet projesinin var olan kazanımları bir bir ortadan kaldırılmaya çalışılmaktaydı. Aydınların sürülmesi, hapisanelere konulması ise cabası… Bu nedenle bir bakıma onların kuşağı, savaş kuşağıydı. Bilmezdi elde silah dövüşmeyi. Ama düzenin pisliklerini duyumsayan bir anlayıştan geliyorlardı. Tevfik Fikret geleneğini sürdüren çağdaş hümanist bir yaklaşımla yakın çevre ilişkilerinin yarattığı duyarlılıkları kaleme alıyorlardı. Belki Nazım etkisi, Nazım’ın onların omuzlarına bıraktığı yüktendi. Bu nedenle onun şiirlerini okuyarak bile cezaevine girmeyi göze alan bir anlayışın izini sürdürüyor, böyle böyle büyük yaratılarına koşuyorlardı. Bu zaman aralığında Ilgaz, kendi kişiliğini de yazdıklarına ekleyerek kolunu makinaya kaptıran bir işçinin dramını, “Alişim”i yazdı: “Sağ yanın yastık ister Alişim/ Sol yanın sevdiğini/ Kızlar da emektar sazın gibi / çifte kol ister saracak” Kentin göbeğinde yaşayan yoksul insanların günlük yaşamlarından izler, lirik bir anlatımla bütünleşiverdi onun yazdıklarında. Çok geçmeden de “Sınıf” kitabının kendi deyimiyle “mimli ozanı” oluverdi. Siyasal iktidar ona 142. maddeyi uygulamış, kitaplarını toplatmış, öğretmenlikten de atmıştı. Ilgaz tam bir aydın olarak elbette yılmadı. Yazmaya devam etti, kitapları da toplatılmaya… Hayatını dergicilikle kazanmak için adım attı. Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’le birlikte çıkarttığı dergiler bugün bile hâlâ etkisini sürdüren süreli yayınlar arasına girdi: Marko Paşa… Süreç içinde ad değiştirerek Malum Paşa’dan Yedisekiz Paşa’ya kadar dönüştü. Bize armağan olarak Pijamalılar’dan Karartma Geceleri’ne, Yıldız Karayel’den Hababam Sınıfı’na kadar bir sürü roman, yüzlerce öykü kitabı bıraktı.
Küçük bir çocukken sürekli Rıfat Ilgaz okurdum. Birgün annem bana, “Bu yaz nereye gidelim?” diye sorduğunda hiç düşünmeden “Cide” demiştim. Çünkü orası Ilgaz’ın yazdıklarıyla bütünleşiyordu. Tabi, annemin kara gözlerindeki şaşkınlığı hâlâ aklımda ellenmeden durur. Rıfat Ilgaz’ı üç kez gördüm. Mayıs 93’te ODTÜ’de Nazım Hikmet Anması’nda. Konuşmacılar: Rıfat Ilgaz, Şükran Kurdakul, Nazım’ın kardeşi Samiye Yaltırım hatırladıklarım. Babam Behçet Aysan da sunucu. O gün Nazım’ı anarken, bir grup çokca can sıksa da Şükran Kurdakul, verdiği tarihi dersle oturtmuştu hepsini bir kenara. Sonrasında Kızılırmak Sineması’nda düzenlenen Rıfat Ilgaz’a Saygı Gecesi’nde hatırlıyorum. Kendi için söylenen, fazlasıyla hak edilmiş sözlere gözleri dolu dolu karşılık veren, ileri yaşına rağmen hâlâ çok yakışıklı bir adam. Sevecen. Başımı okşuyor. Gelecek biziz ona göre. O yüzden umutlu! Bir ay kadar sonra ise o zaman Ankara’da etkin olan Edebiyatçılar Derneği’nin Genel Kurulu var, şimdi yıkılan Yeni Sahne’de. Rıfat Ilgaz bir köşede. İleride Aziz Nesin. İkisi yıllardır küs birbirine. Babam, “Bu adamların öfkelerine bile aşığım” diyor. Sonra 2 Temmuz ve bir ortaçağ yangını. Rıfat Ilgaz, tam beş gün sonra Sivas acısına dayanamayarak yitip gitti. Son sözleri Asım Bezirci ve Behçet’ti. Belki de iki ay önce yüzüme ışıkla bakan o ince yüz umudu kaybetmişti. O umut ki en zor zamanlarında onu yalnız bırakmamıştı. 40’lı yılların karartma gecelerinde, 51 tevkifatında, 60’larda, 70’lerde, 80 sonrasında hapisanede yer kalmadığı için kasaphanenin buzdolabına konulduğunda bile umudu vardı. Ama o umut Sivas’ta bitti. Asım Bezirci’nin yanına gömdüler onu. Rıfat Ilgaz’ı canım Öner Yağcı’nın yayına hazırladığı, Attila İlhan’ın 40 kuşağı için söylediği ‘Fedailer Mangası’ ile anıyorum. Biz Rıfat Ilgaz’ın yazarlığının yanında, öfkesine, kavgasına ve diğerkâmlığına aşığız hâlâ. Dünya durdukça yaşayacak, inadına!