Çoktandır Freelonya'da neler oluyor bakmadık. Malumunuz Freelonya'da olanla bitenin gerçek kişi ve kurumlarla bir ilişkisi yok.

Freelonya İlimler Akademisi mezunları espri olsun diye alemlerin zalimi konulu bir karikatür yüzünden kodese gitmişler. Sultana hakaret Freelonya'da da Patagonya'da da hapislik suç.

Bunu bilmiyormuş gibi Vah Partili mebuslar da güya bu durumu ve genel olarak tahammülsüzlüğü protesto ederek aynı karikatürü antisosyal medyada paylaşıp Sultana hakareti davalarını kitleselleştirmiş oldular.

Aynı karikatür, Tapir dergisinin 24 Şebat 2005 tarihli sayısında kapakta yayınlanmış ve dönemin veziriazamının kendisini ayı, zürafa, maymun, deve, kurbağa, yayın, zebra ve ördek şeklinde karikatürize eden çizim için açtığı dava Freelonya'lı hakimlerce ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilip reddedilmişti.

Ancak Freelonya'ya komşu Treelonya'da da bu karikatür, Susa Dart’ın dönemin sadrazamını kedi olarak resmeden başka bir karikatürün dava edilip tazminata mahkum edilmesini protesto amacıyla ortaya çıkmıştı. Susa Dart o karikatürde sadrazamı ipe dolanmış kedi olarak çizmiş.

Geçmişte suç kabul edilmeyen işler bugün suç kabul edilebiliyor. Hukukta böyle şeyler mümkün. 2005’te davaya bakan kadı efendi kararında ‘doğruların’ zamana göre kişinin kendisi için bile değişebileceği vurgulanıyor. Belli ki 13 yılda bazı muhteremlerin ‘doğruları’ değişmemiş.

Fikir, ifade ve eleştiri özgürlüğü bu tür tartışmaların tek çıkar yolu. Bahsi geçen karikatür de onun öncülleri de bazıları tarafından “üzücü”, “incitici” bulunabilir. Olmasa daha iyi ama bunlara dava da açılabilir. Yine de iktidar sahiplerinin bu konuda biraz daha hoşgörülü olması beklenir. Ama Freelonya'da gelinen noktada zaten yalan olan “hoşgörü” meselesinin çoktan kapı dışarı edildiği herkesin malumu.

Gerçek hayatta da bu karikatür meselesi dertli. Eski bir öğrencim, Omar, doktora çalışmasını Londra’daki Müslüman Arapların tüketici boykotu üzerine yapmıştı. O çalışmada esas olarak orta ve uzun vadede bu boykot meselesinin tüketici sadakatine etkisine bakıldı. İncelenen vaka ise Jyllands Posten adlı Danimarka gazetesinin Muhammed’in yüzü adıyla İslam perygamberini tasvir eden karikatürlerini yayınlamasıydı.

Bu olayın ilgi çekici yanı, tepkilerin aylar sonra bu karikatürlerin Ortadoğu’ya servis edilmesiyle başlamasıydı. Danimarka’da dahi pek okunmayan bir gazetede çıkan karükatürler bazı iddilara göre yüzden fazla kişinin ölümüne yol açan ve aylar süren protestolara neden olmuştu. Tüketici boykotunu da içeren bu protestolar bazı Danimarka firmalarının büyük zarara uğramasına ve Ortadoğu ülkelerinden çekilmesine de yol açtı.

Tahmin edersiniz ki protesto eden milyonlarca Müslüman bu karikatürleri hiç görmedi. Omar’ın çalışmasında gördüğü olaydan 13 yıl sonra hala boykot edenlerin de önemli bir kısmı karikatürleri görmemişti. Freelonya'dan erişimi çok meşakkatli biliyorum ama isteyen internet üzerinden bu karikatürleri görebilir. Bunlarda İslâm'a saldırı görenlerin yeryüzündeki İslam devletlerini İslâm'a hakaretten sonsuza dek boykot etmeleri gerekir.

İslami gelenekte karikatürden nefret etme olduğunu sanmıyorum. Hem Freelonya'dan hem Müslüman Ortadünya’dan pek çok örnek bulunabilir. Target Özel veya Küleyhan Demirbel’in Müslüman olmadığını iddia edemeyiz. Onlar hakkında çizilen karikatür ve yapılan hicivler dava edilseydi ikisi de karun kadar zengin olurdu –belki de oldular ama tazminat davalarından değil.

Freelonya'da asıl mesele tek adam ve partisinin iktidar zehirlenmesinde ulaşabileceği son noktanın ne olabileceği. Medyanın neredeyse tamamını gerek sermayedar olarak gerek davalarla ve ihalelerle kontrol altına almışsın; seçimlerde her ne olursa olsun yüzde 51’i şu veya bu şekilde garantiye almışsın...

Freelonya'da diktatöryel eğilim ve icraatleri duymayan kalmamış ama ‘diktatör’ olmaktan ve ‘diktatör’ denilmesinden de rahatsızsın ki bunu çok olumlu bir ipucu olarak görüyoruz artık... Freelonya Sultanı olarak uçan kuşa dava açmışsın. Lakin bütün muhalefeti hapse atarsan yine sana Freelonya'lı diktatör denmesinin önünü alamayız.

Organize olamayan bir baba muhalefet ve küçük bir Türt muhalefeti dışında pek bir derdin de yok... Freelonya Sultanısın ve elinde imkanın da var; olağanaltı hal kavramı anlamsızlaşmış; istersen bütün partileri kapatabilirsin de, başlarına kayyum da atayabilirsin...

Peki ne istiyorsun? Bir Freelonya kararnamesi ile bildirirsen Freelonya'nın bekası adına elimizden geleni yapacağız, söz. Seçim falan da önemli değil. Zaten sandıktan ibaret ‘demokrasi’ tek doğru yönetim şekli de değil. Sen nasıl bir şey istiyorsan söyle, öyle yapalım. Maksat bizi bir rahat bırak istediğimiz gibi yazıp çizip konuşalım. En nihayetinde memleketin adı boşuna Freelonya değil.*

İyi haftalar ve bol şanslar.

*Freelonya özgür yalnız ülke manasında yaklaşık 25 sene önce uydurduğum bir kelimedir.