Hani bazı önemli tarihlerde okunan eski yazılar vardır. Arşivlerden çıkartılıp insanların önüne getiriliverilirler. Öyle yazılar veya...

Hani bazı önemli tarihlerde okunan eski yazılar vardır. Arşivlerden çıkartılıp insanların önüne getiriliverilirler. Öyle yazılar veya haberlerdir ki, yazarı bile savunamaz. 12 Eylül'de yazılmış darbeyi destekleyen kimi yazılar öyledir mesela, 28 Şubat sürecinde yazılmış orduya koltuk çıkan yazılar öyledir, "Hayata Dönüş" Operasyonu'na destek veren yazılar da öyledir. Kimisi o yazılar için samimiyetle özür diler, kimisi "konjonktür farklıydı"  gibi mahcup bahaneler öne sürer, kimisiyse işi pişkinliğe vurur. Özellikle son bir hafta içinde o yazılardan ve haberlerden bolcasına şahit olduk. Gündemde iki önemli konu var birincisi bugün 50. gününü dolduran ve en kritik sürecini geçiren açlık grevleri, diğer yanda ise Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında yaşananlar. İşte bu iki önemli süreçle ilgili, gelecekte çok utanılacak bazı yazı ve haberlere ayırmak istiyorum bu haftaki Köşe Vuruşu'nu.


»AÇLIK GREVİ NASIL MANİPÜLE EDİLİR?
Cezaevlerinde süren ve bugün 50. gününe giren yüzlerce tutuklunun katıldığı açlık grevleri malum. Geçmişte "Hayata Dönüş" medyası nasıl bir işlev üstlendiyse, yeni iktidar medyası da aynı işleve talip. Bugün, Sabah, Star ve Yeni Şafak gazeteleri ise sanki bir elden çıkmış manşetlerle manipülasyona katılıyor. Özellikle Sabah gazetesinin "Devlet yaşatıyor, örgüt 'öl' diyor" manşeti gelecekte "hayata dönüş" döneminde atılan "Sahte oruç, kanlı iftar" başlığı gibi anılmaya aday. Sabah'ın 112, Habertürk'ün 305 mahkûmun açlık grevinden vazgeçtiği iddiaları ise kanıtlanmaya oldukça muhtaç. Mahkûmların bir an önce açlık grevinden vazgeçmesi ve sağlıklarına kavuşmaları elbette her şeyden önemli, ama davası için canını ortaya koymuş insanların yalan ve manipülasyonla ikna edilemeyeceği de açık. Yapmak istedikleri tek şey, kamuoyuna karşı durumu önemsizleştirmek bu da yeterince utanç verici.


»DEVLETİN SUÇU YOK, TEK SUÇLU CHP
29 Ekim kutlamalarında yaşananlar malum. İster Kemalist olsun, ister sosyalist ya da liberal, ister Cumhuriyet kutlamalarını saçma bulun, ister kutsal. Bayramı herkesin dilediği gibi kutlamasına yasak koymanın ve üzerlerine biber gazı sıkmanın hiçbir mantıklı açıklaması yok, ama buna girişinle bolca var. Örneğin; Zaman'da Mümtaz'er Türköne, “CHP, marjinal sol-Kemalist bir örgütün kuyruğuna takılıp Ankara’yı savaş alanına çevirdi. Başta genel başkan, yanında 50 milletvekili barikatı aşarak, polise karşı girdikleri savaşı kazandılar” diyerek Ankara'da olan bitende devletin ve polisin hiçbir kusuru olmadığını açıkça ilan etti. Örneğin; Radikal'de Akif Beki, "CHP'nin dahiyane muhalefet planı sayesinde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bin parçaya bölündü" sözleriyle olan bitenin tüm sorumluluğunu CHP'ye yükleyiverdi. Müdahalenin yanlışlığına ancak yazının sonlarına doğru çekingence değinen Beki, "sertleşme onların istediği bir şeydi" diyerek, bir de biber gazı yiyenleri kârlı çıkardı.


»SOKAKTAKİ ADAM HEDEFTE
Dünya mizah tarihine muhalefete muhalefet etme vasfıyla tersinden giren Salih Memecan; "Gaza gelenler" başlıklı bir karikatürle Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında biber gazı yiyenlerle dalga geçme cüretine gösterebildi. Örneğin; Star'da Fehmi Koru önce "Tepkiciler arasında önemli bir kesimi Silivri'de yargılananlar ile yakınlarının teşkil ettiği anlaşılıyor" sözleriyle sokaktakileri kategorize etti. Sonra "kızgın sokaklar kızdığıyla kalmaya mahkum" cümlesiyle alttan altta devletin sopasını da gösterdi.


»KOMİKLİKLER
Örneğin; Star'da Mehmet Ocaktan'ın "Bazıları hâlâ eli sopalı Cumhuriyet hayalinde" baştan sona okumanızı tavsiye ediyorum. Sokakta Cumhuriyet Bayramı kutlamak isteyenlere biber gazının boca edildiği bir günün ardından yazılabilecek en komik yazı olabilir. Aynı şekilde yine Star'da Yiğit Bulut'un AKP ulusalcılığının bir manifestosu olarak da okunabilecek "Ertuğrul'un ‘Tahrir Meydanı’ deneniyor" başlıklı yazısı, aynı ölçüde bir komedi denemesi olarak matbuat tarihine geçer.
 Bu yazı bol bol alıntı içeriyor. Bugün okuyanlara biraz sıkıcı gelebilir, çünkü daha çok geleceğe yazıldı. Gelecekte "o günlerde neler yazılmıştı?" diye merak edip arşivlere dalacaklar için kısa bir özet. Gün gelir, devran dönerse hep birlikte hatırlarız belki de.