Günaydın kentim, mahallem, günaydın komşum...

‘Yeni Türkiye’nin korku sinmiş, selamsız sokakları ve gergin bakışları canınızı sıkıyor. İktidarın kutuplaştırıcı, ayrımcı nefret söylemi canınıza tak etti. İnsan ve toplum psikolojisini tahrip eden tehditlerle, tek adamlık rejim yaratma hırsı yalanlarıyla kabusa ve kaosa dönmüş hayatlarınızdan memnun değilsiniz.

Memlekette ne huzur kaldı ne barışçıl tutumlar. Ne hoşgörü ne saygı... Gücü tek elde toplamak isteyenler ve onlara tapanlar var. Bir de demokrasi, barış ve huzur için tek adamlığa 'HAYIR' diyenler.

Tek adam rejiminden yana olanlar “ya biz ya kaos” diyerek, gündelik hayatı zehirleyen şiddet diline sığınıyor.

En demokratik hakkı olan HAYIR gibi tercih hakkını kullanmak isteyenler tutuklanıyor, dövülüyor.

Hepimiz bundan rahatsızız.

Lafı evelemeye ve gevelemeye gerek yok.

Tek şey istiyorlar; 80 milyonun ve hatta doğmamış çocuklarımızın hakkını tek adamın insafına terk etmek.

16 Nisan’da, “demokrasi mi yoksa tek adama dayalı vesayet rejimi mi” diye soracaklar.

Yani, yasama, yürütme ve yargı, tek adama bağlansın isteniyor. “Tüm güçler o şahısta toplansın, o adam hakkımızda ne karar verecekse ona uyalım” diyorlar.

Oysa, “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” hakkı demokratik, katılımcı, çoğulcu, şeffaf ve denetlenebilir Anayasal organlar ve bu organları doğrudan seçmek zorunda olacak halk tarafından kullanılmalıdır.

Meclis, hükümet, adliye Tek Adama
Sevgili komşum; devletin üç fonksiyonu olan yasamayı meclise, yürütmeyi hükümete ve yargıyı adliye teslim ederek, kuvvetler ayrılığını her türlü (kişisel, dinsel ve askeri) vesayetten bağımsız konumlanmasını demokratik ilkelerle sağlanıyor.

Bu üç gücün halkın doğrudan iradesiyle belirlenmesi en demokratik olanıdır. Özgürlüklerimizi korumak için, söz, yetki ve karar sahibi halka ait olmalıdır.

Bu sistemi demokratikleştirmek ve halkın yönetime katılım kanallarını açmak yerine, siyaseti ve devleti halka kapatıyorlar.

Tüm haklarımız ve ülke tapusu tek adama teslim ediliyor.

Bir düşün; devletin bu üç fonksiyonu ve kuvvetler ayrılığına neden gerek duyulur? Devleti, siyaseti, yürütme, yasama ve yargı erkini despotizmden uzak tutmak ve özgürlükleri korumak içindir. Halkın lehine, insan hakları odaklı siyaset ile laik yaşam, laik düzen ve laik siyaset içindir.

Bu kuvvetler ayrılığı ilkesi, halkın doğrudan söz sahibi olması, seçme seçilme hakkının yanı sıra, kuvvetler ayrılığı arasındaki kontrol ve denge mekanizması ise denetlemeyle şeffaf kılınması gerekir.

Tek adamlık rejimler, despotluk rejimi olduğu için, kuvvetlerin ayrılığını değil, kuvvetlerin tek elde toplanması benimser.

Tek adamlık tüm despot rejimlerde;

Katılımcılık yoktur!

Çoğulculuk yoktur!

Demokrasi ve laiklik yoktur!

Özgürlükler ve insan hakları yoktur!

Şeffaflık ve denetim yoktur!

Hanedanlık rejimi vardır! Azerbaycan’da olduğu gibi, Başkan bir sabah kalkıp eşini kendisinden sonraki tek yetkili Başkan yardımcısı yapabilme yetkisi vardır.

Özetle sınırsız ve denetimsiz iktidar vardır!

Arızalı zihniyet
Sevgili komşum; Türkiye’de yaşanan arızaların varlığı zihniyet ve anti demokratik yasalar ve uygulamalar alakalıdır. Arıza, egemenlerin bencillik, hırs ve güç zehirlenmesinden kaynaklı zihniyeti ve huyundadır.

Arızalı olan olağan ve demokratik ortamda, halkın doğrudan katıldığı değil de, darbe ve OHAL dönemlerinde anayasayı yapmaktır.

Arıza, 35 yıllık 12 Eylül’ün faşist bir darbe anayasasından rahatsız olmamaktır.

Arıza, 12 Eylül’ün otoriterlik, tekçilik üreten ırkçı ve gerici siyasi partiler ve seçim kanununun varlığıdır.

Arıza 12 Eylül rejimini, tek adamla kalıcı kılmaktır.

Çözüm de bellidir; Siyaseti tek adamların tekelinden kurtararak toplumsallaştırmak. Siyasal alanı, yargıyı, yasamayı ve cumhuriyeti demokratikleştirmekten geçiyor.

Devleti, siyaseti, eğitimi, hukuku ve sermayeyi dinselleştirmekten vazgeçmek ve gerçek laikliği yaşamsal, kurumsal ve siyasal seçenek haline getirmektir.

Bunların derdi sistemle alakalı arızları düzeltmek değil, arızaları tek adamlık rejimle kalıcı hale getirmek ve kurumsallaştırmak istedikleri için, demokratik çözüm önerilerine kapalılar.

Sevgili komşum; Türkiye tarihinde ilke kez, solcusu, sosyal demokratı, sağcısı, muhafazakarı, laikçisi, tüm etnik ve dinsel kimlikler siyaset üstü bir refleksle tek adamlık rejime HAYIR tutumu ile sandığa gidecekler.

Gecenin zifirinde aydınlığı arayanlar, zifiri karanlığın ve kabusun kalıcı olmasına itiraz edenler HAYIR diyecekler. Aşksız mahallelerde, komşusuz binalarda selamsız ve güvensiz sokaklarda yaşamaktan sıkılanlar, HUZUR için bu kabusa HAYIR diyecekler.

Toplumsal kutuplaşma tohumları ekenlere HAYIR diyecekler.

Farklı ama bir arada olmak isteyenler, vicdani bir tavırla HAYIR diyecekler.

Onbeş yıldır aşk ve merhamet fukarası mahalleler yaratanlara, ruhsuz, sessiz, konuşmayan ve duymayan yaşama mahkûm olmuş, tek adamlık rejimlere biat nesiller isteyenlere hep birlikte HAYIR diyecekler.

Tek adam hırslarına ve hikayelerine ortak olma! Orada insana dair bir şey yoktur. Başkalarının rüyalarında, mutluluğu görmen mümkün değildir.

Aklımızı, ruhumuzu ve irademizi tek adam olma hikayelerine teslim etmemek ve çocuklarımıza özgür ve onurlu bir gelecek bırakmak için HAYIR demeliyiz.

Korkuya ve menfaate teslim olmamalı. Cesaretle geleceğimiz, çocuklarımız, mahallemiz ve memleketimiz için HAYIR’lı komşular olalım.