Yoksulluktan en çok çocuklar, gençler etkileniyor. Gerçeğin üzerini örtme aracı haline gelen TÜİK 2022 verilerinde dahi en az üç çocuktan biri açlıkla, yetersiz beslenmeyle karşı karşıya. 

Son iki yılda yaklaşık 730 bin öğrenci üniversitelerini bırakmak zorunda kaldı. 

2022-23’te örgün eğitimde olması gereken 442 bin 643 öğrenci okuldan ayrıldı. Açık öğretim liselerine kayıtlı öğrenci sayısı 2 milyon 9 bin 480’e, açık öğretim ortaokuluna giden öğrencilerin tüm öğrencilere oranı ise bir önceki yıla göre 3,2’den 6,1’e yükselmiş durumda. Bedava iş gücü haline getirilen, haftada bir gün okula gidiyor gösterilerek fiilen tamamen okullarından koparılan, ücretleri kamu kaynaklarınca karşılanan mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısı ise 1 milyon 264 bin. 

Çocuklar, gençler yoksulluktan kaynaklı akın akın okullarını, üniversitelerini terk etmek zorunda bırakılıyor. 

Ücretsiz okul yemeği hakkı, kamusal, eşit, ücretsiz barınma, beslenme, ulaşım hakkı için yok denilen kamu kaynakları, bütçe, kamu taşınmazları ise tarikatlara devrediliyor. 

*2014’te Resmi Gazete’ de yayımlanan düzenleme ile özel okullara eğitim ve öğretim desteği yapılacağı açıklandı. Kamusal eğitim için ayrılmayan kaynaklar, vakıf ve dernek adıyla faaliyet yürüten ve çok sayıda özel okula sahip olan tarikatlara aktarıldı. Son süreçte  özel meslek liseleri ile sınırlanan bu kaynak aktarımını Milli Eğitim Bakanı özel okullaşmayı %20’ye çıkarmayı hedeflediklerini söyleyerek tekrar tüm özel okullar için eğitim öğretim desteğine devam edecekleri düzenleme yapacaklarını açıkladı. 

2017’de yayımlanan yönetmelikle, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflardan öğrencilere yönelik eğitim ve yurt temini faaliyeti bulunanlar için mülkiyeti Hazineye veya kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde 49 yıl süre ile bedelsiz kullanım hakkı tesis edilmesi, devletin hüküm ve  tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde ise bedelsiz kullanma izni verilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlendi. 

Çocuklar, gençler barınma hakkı olmadığı için Ensarlarda, Aladağlarda yaşamlarını, umutlarını kaybederken, yeterli yurt olmadığı için öğrenciler üniversitelerinden ayrılırken ve can güvenliğine ilişkin alınması gereken önlemler  piyasaya terk edildiği için Zerenler yaşamını kaybederken, binlerce genç can güvenliği riski ile karşı karşıya bırakılırken kamu yurdu açması gerekenler kamu taşınmazlarını, halka ait olanı tarikatlara devretti. 

Yine 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ile vergi muafiyeti tanınan vakıf ve kamu yararına çalışan derneklere ait yurtlarda kalan öğrencilere aylık yaklaşık 2500-3000 lira “barınma ve beslenme” yardımı yapılması adımı atıldı. 

2018’de yayımlanan yönetmelikle “kamu yararına” dernekler denilerek okul, üniversite, Kuran kursu gibi eğitim faaliyetleri ve yurt için Hazine arazileri ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazların tarikatlara 49 yıllığına bedava verilmesi düzenlendi. Ayrıca tabiat varlıkları ve doğal sit alanları ile özel çevre koruma bölgelerinin de tarikatların “eğitim faaliyetleri” ve yurt için bedelsiz kullanabilmesinin önü açıldı. 

2019 tarihinde Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğinde yapılan değişiklik ile sivil toplum kuruluşlarının “her tür ve seviyedeki resmî ve özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında” sosyal etkinlik yapabileceği düzenlendi. Bu düzenleme STK adıyla faaliyet yürüten tarikatların okul öncesinden üniversitelere, örgün eğitimden yaygın eğitime tüm eğitim kurumlarında protokol yapmaya gerek kalmaksızın her tür faaliyeti yürütmesinin önünü açtı. 

2021 Şura sonrası 4-6 yaş Kuran kursu açıklamasının yaygınlaştırılması kararı sonrası STK adı altındaki tarikatlara kamu taşınmazlarının Kuran kursu açmaları durumunda bedelsiz kullandırılması kararına ek olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 4-6 yaş Kuran kurslarına giden öğrencilere ücret ödeyeceği düzenlendi. 

Son seçim sonrası Ağustos ayında özel okulların belediyeler ile “Örgün eğitim programlarına destek amaçlı ücretsiz kurs” açılabilmesine yönelik protokol açıklandı. Bu değişiklikle halkın vergilerinin, kamu kaynaklarının sermayeye, tarikatlara ait okullar için hafta sonu kursları adı altında belediyeler eliyle aktarılması düzenlendi. 

Bu protokollerin "il milli eğitim müdürlükleri" onayından geçecek olması da hangi materyallerin kullanılacağından hangi okullara ne kadar kaynak aktarılacağı konusuna kadar tarikatlara, sermayeye sonsuz bir alan açmış oldu. 

ÇEDES ile de ataması yapılmayan binlerce öğretmen, psikolojik danışman ve rehber öğretmen varken manevi  danışman denilerek imam, vaiz, vaize, müezzin vb isimler adıyla kişilerin, tarikatların öğretmenlik mesleğinin karşısına konularak, önceki protokollerden farklı olarak süresiz, kalıcı bir şekilde önceki yıl 48 ilde sonrasında 81 ilde, tüm eğitim kurumlarında faaliyet yürütebilmesi yetkisini verdi. 

Özetle her şey holdingleşmiş tarikatlar için. 

Çocuklar, gençler, laik, kamusal eğitim hakkı Milli Eğitim Bakanı’nın açıkladığı protokol sayısının çok ötesinde bir abluka ile karşı karşıya. Bu ablukaya karşı laik, kamusal eğitim için mücadele sorumluluğu ise hepimizin omuzlarında.