Toplum yıllardır ilkelleşiyor; daha doğrusu, bilerek ve isteyerek ilkelleştiriliyor.
Geçmişte orada burada görülen ya da bölük pörçük olan ilkelleşme günümüzde bütüncül bir özellik kazanmış bulunuyor.

Ülke yönetimi toplumun ilkelleşmesi için var gücüyle uğraşıyor: ekonomi boğuluyor;  kamu düzeni düzensizliğe dönüşmüş bulunuyor; hukuk, çoktan hukuk olmaktan çıkmış; toplumsal dokunun iplikleri olan dayanışma, yardımlaşma ve dostluk iyice unutulmuş; her alanda şiddet barışın yerini almış. Göçmenler “ilkelleştirme aracına” dönüşüyor. Yıllardır süregelen doğa talanı Akbelen ormanına dayanıyor. 

***

İktidar izlediği politikada o kadar başarılı (!) ki, bir sendika, Memur Sen kendisinden:

“Kamu kurum ve kuruluşlarının yemek hizmetlerinde, helal gıda sertifikası bulunan ürünlerin kullanılmasını” dahası “yemek ihale şartnamelerine helal gıda sertifikasına sahip ürün zorunluluğu getirilmesini” istiyor. Bununla da yetinmeyen sendika, kurada “hac hakkı” kazanan ve yasal izni kalmayan kamu görevlisinin ücretsiz izinli sayılmasını dile getiriyor (Basın).

Ana muhalefet iktidardan geri kalır mı? O da iki koldan, bir yandan yerleşik Japonca sözle “harakiri” yapıyor; kendini yiyor; adalet ve değişim vurgusuyla Bolu’dan Ankara’ya yürüyen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ı partiden uzaklaştırıyor. Ek baskıcı uygulamalarla hukuk CHP’den de uçup gidiyor. O kadar ki üç yılını tamamladığı için yasallığı ya da “meşruiyeti” tartışılan Genel Başkan’ın kendisini iktidarın etkisindeki yargı ile kurtaracağı söz konusu oluyor. Diğer yandan muhalefet olarak  “toplum için yapması gerekenleri yapmamakla” iktidarın az önce özetlenen ilkellik yönündeki dizginsiz gidişini, çok ama çok, kolaylaştırıyor.

Bütün bunların da ötesinde eğitimin getirildiği durum,  ilkelleşmeyi “derinleştiren, ağırlaştıran ve kalıcılaştıran” bir özellik gösteriyor.

EĞİTİM ÇÖKMÜŞSE

Çok anlatılan bir öykücük vardır. Bir yenilgiden sonra başkomutan savaşı yöneten komutana “Neden kaybettik?” diye sorar.  Komutan “Bunun 20 nedeni var” diye yanıtlar ve “Birincisi barut yoktu” diye başlar. Bunun üzerine başkomutan “bu yeter”, der “diğer nedenleri sıralamanıza gerek yok!”

Bir gerçektir ki,  çöken eğitim, yalnız kendisinin değil, tüm toplumun bedeniyle ve ruhuyla ilkelleşmesine neden olur.

Bu köşede de sıkça vurgulandığı gibi AKP iktidarı, eğitimi, örneğin ortaöğretim ders programından evrim kuramını çıkararak çökertti.

Eğitimin bir bütün olarak “Bilimsellikten ne kadar uzaklaştığının” çok önemli bir göstergesi, geçtiğimiz günlerde su yüzüne çıktı. Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın-YKS 2023 sonuçları açıklandı.

***

Temel Yetenek Testi (TYT) ile Alan Yetenek Testi (AYT)’den oluşan YKS, çocuğun ve gencin anaokulundan başlayan, ilk ve ortaöğretimi kapsayan basamaklarda elde ettiği “Bilgi kazanım ve birikimlerini” ölçer;  tüm eğitim düzeninin fotoğrafıdır. Sonuçlara yakından bakalım: 

Önce, “Başvuru yapmasına karşın sınava katılmayan” öğrenci sayısı geçen yıla göre neredeyse katlanmış; 226 binden bu yıl 531,8 bine çıkmış. Yalnızca bu sayı bile, ortaöğretimlerini tamamlayan gençlerin nasıl bir çıkmazla karşı karşıya kaldıklarını, üstelik bu çıkmazın büyüdüğünü kanıtlar. Ayrıca, sınava giren 3,5 milyonu aşkın öğrencinin yalnızca 900 bini bu yılın mezunu.

İkincisi, 100 bin dolayında adayın “sıfır çektiği” gerçeği bir yana, “test sonuçları” da, eğitimin ne kadar yetersiz olduğunu kanıtlıyor.

YKS-2023’ün “daha kapsamlı” sayılan Temel Yetenek Testi (TYT)’de  “doğru yanıt sayısı/ kişi sayısı” ölçümüyle alınan sonuçlar şöyle: 

Türkçe (40 soru) testinde 20,021; sosyal bilimler (20 soru) testinde 8,688; temel matematik (40 soru) testinde 8,218 ve fen bilimleri (20 soru) testinde 3,546 oldu. Soruların niteliği bir yana, bunun anlamı,  her beş öğrenciden dördünün Türkçe bilmediği ya da okuduğunu anlamadığıdır. Sosyal bilimler ve matematikte durum çok daha olumsuzdur. Fen bilimleri ise 3,546 ile yerlerde sürünüyor. Alan Yetenek Testi-AYT sonuçları da daha parlak değil.

Özetle, okuduğunu anlamayan; sosyal bilimlerden çok uzak; matematik ve fen bilimlerinin temellerini bile kavrayamamış milyonlar yükseköğrenime başlıyor.

İlkelleşme öyle bir süreç ki, bu çok önemli sayısal yetersizlikler birikimli bir biçimde niteliksel çöküntüye dönüşüyor.

***

Bu büyük karanlık gidişe karşı umut kıvılcımları da eksik olmuyor. Örneğin, Akbelen bir toplumsal uyanışa yol açarken, ODTÜ’de Devrim’de yapılan mezuniyet töreninde, gençlerin sonlandırılamayan yaratıcılığı pankartlara yansıyor: “Ekonomik kriz değil, servet transferi”; “Biz ülkenin yüzde 52’sine kanalize olmak zorunda mıyız?” ve adresi belli bir istek: “Kalk git be adam.”