İnsan dünyasında hayvan olmak
COVID-19 dünya gündemine yerleşince ilk olarak mutfak kültürleri sıra dışı yemekleri barındırdığı gerekçesi ile Çinlilere öfke duyuldu. Yeme içme kültürü toplumdan topluma değişirdi. Zihinler yine kolaya kaçıp yargıladı. İnsan insanı yargılar da hayvanı es geçer mi? Ekosistemdeki yerleri gözetilmeksizin öfke okları bir de yarasalara doğrultuldu. Peki, ne olmuştu da yarasalar ile insanların yaşam alanı birbirine bu kadar yakınlaşmıştı? Etkileşimin ardındaki sebepler nelerdi? Mücadele etmekte zorlandığımız virüslerin ortaya çıkış sebepleri sanki biraz da bu sorulara verilecek dürüst cevaplarda gizli. İnsan yeryüzündeki varlığını sürdürmek için diğer canlılar üzerinde tahakküm kurdukça doğal düzen o ölçüde etkileniyor.
Evcilleştirdiğimiz, ana gıdalarımız olarak tükettiğimiz, bilimsel çalışmalarda kullandığımız, moda ve kozmetiğe kurban ettiğimiz, eğlence malzemesine dönüştürdüğümüz, istekle ya da geçici heveslerle yaşamlarımıza dahil ettiğimiz tüm hayvanlar mevcut düzen içinde çeşitli yaralar alıyorlar. Doğanın verdiği tehlike sinyalleri net bir biçimde duyuluyor. Dünyanın başka yerlerinde adı henüz konmamış tehlikeler insanlığı bekliyor. Yeni nesil kendilerine bırakılan dünyadan hoşnut değil. Çocuklar ve gençler iklim, doğa ve hayvanlara dair hak ve talepleri artık cesurca dile getiriyorlar. Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nin paylaştığı istatistikler düşündürücü. En büyük boşluğun ve ihmalin hukuk düzleminde olduğu görülüyor. Hakların etiği üzerine kafa yoran, öneriler sunan ve yasa koyuculardan destek bekleyen pek çok inisiyatif var. Devlet düzeyinde söz alınacak kürsüler aranıyor. Emeği sömürülen hayvanların sesi olmak, deneylerde alternatif yöntem arayışlarını talep etmek, bu alandaki vicdani retleri bir yasal zemine oturtmak için gösterilen çabalar büyük. Bir türü koruyup yaşatmak için değil de sermayeye hizmet etmesi için yapay ortamlarda alıkoymak günümüzde hepimizin itiraz etmesi gereken eğri bir zihniyet. Ekim ayı, Dünya Habitat Günü ile Hayvanları Koruma Günü’ne ev sahipliği yapan ay. Sihirli bir ilişkiler ağıyla varlığını sürdüren hayvanlar doğanın vicdanında özgür. Masallarda nice öğüdün sembolü. Varlıkları varlığımızın teminatı. Koyduğumuz yasalar onları kucaklarsa dünya daha güzel bir yer olacak. Hayvan hakları ile ilgili yazılmış çocuk kitapları da bu konudaki duyarlılığa desteğini sürdürecek. Resimli çocuk kitaplarımız arasından konu ile ilgili seçimi bu kez çocuklarıma bıraktım. İlginizi çekeceğini düşünüyorum.
VAR OLMAK HAKTIR, hayvan hakları savunucusu kimliği ile de tanıdığımız sanatçı Yonca Evcimik’in, 1978 yılında UNESCO tarafından ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden yola çıkarak hazırladığı kitap. Hayvanlara karşı sorumluluklarımızı hatırlatan kitapta ilkelerin her biri farklı bir illüstratör tarafından resimlenmiş. Yasal bir bildirgenin dönüşebileceği en renkli hal olabilir. Sahipli, sahipsiz, vahşi ya da evcil, tüm hayvanların haklarını kapsıyor. Çalıştırılan hayvanlar, gıda endüstrisinin yetiştirdiği hayvanlar, yaşama veda etmiş hayvanlar hepsi saygıyı ve onurlu bir yaklaşımı hak ediyorlar. Sırasıyla Volkan Akmeşe, Ceyhun Şen, Vaghar Aghaei, Çağrı Odabaşı, Nesibe Çelebi, Özlem Fedai Korçak, Cemre Arslan, Mavisu Demirağ, Elif Yemenici, Mert Tugen, Esra Kalay Dönmez, Gökçe Yavaş Önal, Büşra Ünverdi, Tunç Atalay ve Pelin Turgut’un çizgileriyle çocuklarla buluşan kitabın tüm telifi yardıma muhtaç sokak hayvanları yararına kullanılmakta. Kitap bu yönüyle “başını okşayıp yanından geçip gittiğimiz sahipsiz hayvanlar” için küçük gibi görünen büyük bir iyilik hareketi.
Yazımın başlığına ilham veren STELLALUNA, kuşlar dünyasındaki bir meyve yarasasının öyküsü. Kitap, doğa bilimci Emrah Çoroman’ın ülkemizde Akdeniz Bölgesi’nde de görülen Mısır Meyve Yarasası’nı okura tanıttığı ve yaşadıkları doğal ortamın korunmasına dikkat çektiği önsöz ile başlıyor. Bir gece, göğsündeki yavrusuyla uçan yarasaya baykuş saldırıyor. Yavru yarasa Stellaluna bir kuş yuvasına düşüyor. Yuvadaki yavru kuşlar şaşkın. Benzer ve bir o kadar da farklı acayipliklerin öyküsü burada başlıyor. Kuş Ana yuvaya döndüğünde yuvanın kenarına tutunmuş sekiz minik ayak görüyor. Stellaluna ne için azar işitiyor? Yavruların uçma vakti geldiğinde neler olacak? Gece dalda uyurken Stellaluna’yı uyandıran şey ne? Kim olduğunu öğrenme sürecinde böcek yemesi dışında yarasanın hayatında değişen diğer şeyler neler? Koku alma duyusunun gücü, gece uçmanın güzelliği, Stellaluna’nın bir gece üç kuş kardeşi ile giriştiği macera sayfalar arasında. Kitapta “bilmediğimiz ne kadar çok şey var” diyen yavru kuşun sözüne kulak verebiliriz. 1400 kadar yarasa türünden biri olan ve tropikal ormanların yenilenmesindeki rolleriyle saygıyı hak eden bu türün hikayesini okuyarak çocuklarımızda güçlü bir farkındalık yaratabiliriz. Doğası farklı duygusu aynı olabilen canlıların anlaşma kudretini görmek güzel. Bir canlı için yanlış olan şeyin bir başka canlının doğrusu olabileceğini düşünebilmek de…
ASANSÖR KÖPEKLERİ’nin öyküsü denizin ortasında ters dönmüş dondurma külahını andıran, içinde iyi kalpli insanların yaşadığı Dikköy’de geçiyor. Köy dik olunca kitabın sayfaları sağdan sola değil aşağıdan yukarıya doğru açılıyor! Dikköy’de çok fazla merdiven var. Bu nedenle köyün en tepesinde yaşayan ve tekerlekli sandalyeye bağlı olan Cem’in hayatını kolaylaştırmak gerekiyor. Çözüm önerisi yaratıcı çocuk Mayka’dan geliyor. Bir asansör inşa ediyorlar. Elektrik olmayan köyde asansörü hareket ettirmek için Mayka’nın bulduğu çözüm ne? Köpekler bu çözümün neresinde? Emek ve güç sömürüsü olmadan herkesin mutlu olacağı yöntemler bulmak zannedildiği kadar zor mu? Köye bir gün tuhaf bir yabancı geliyor. Köpekler huzursuz.
Kırmızı Yabancı’nın köylülere sunduğu öneri ve arkasındaki niyet ne? Rüzgâr ve elektrik enerjisinin doğa karşısında etkisiz kalışına tanık olurken farklı bir enerjinin devreye girdiğini göreceksiniz. Yabancı köyü terk ederken öfkeyle haykırıyor. Köpeklerin bu haykırışa verdikleri karşılık, insanlara bir çeşit hayvanlık dersi! Kırmızı Yabancılar, bitmeyen enerjinin temelinde ne olduğunu nereden bilebilir ki?
Hayvan hakları bildirgesinde “Çok sayıda yabani hayvanın yok edilmesine yönelik her tür eylem, türlere karşı işlenmiş bir suçtur. Doğal çevrenin kirletilmesi ve yıkılıp yok edilmesi de türlerin devamlılığını tehlikeye soktuğu için suçtur.” ifadesi geçiyor. Yurdumuzun dört bir yanında süregiden tahribata bakınca söz bitiyor da suç bitmiyor!