Cumhur İttifakı’nın, yerel seçim öncesi ve sonrası verdikleri mesajları, bana Pir Sultan Abdal’ın “Demiri, demirle dövdüler; Biri sıcak, biri soğuktu…” sözlerini hatırlatmaya devam ediyor. Seçimlere “Bir Aşk Hikayesi” ile başlayıp, bunun bir “Gönül Belediyeciliği” olduğunu söylemişlerdi. Yaptırdıkları anketler alarm verince, AKP’nin “Bir Aşk Hikayesi”, kızgın demirle muhalafeti kırmaya başladı. Dillerindeki “aşk hikayesi” bu kez toplumsal huzuru zehirleyen […]

Cumhur İttifakı’nın, yerel seçim öncesi ve sonrası verdikleri mesajları, bana Pir Sultan Abdal’ın “Demiri, demirle dövdüler; Biri sıcak, biri soğuktu…” sözlerini hatırlatmaya devam ediyor.

Seçimlere “Bir Aşk Hikayesi” ile başlayıp, bunun bir “Gönül Belediyeciliği” olduğunu söylemişlerdi.

Yaptırdıkları anketler alarm verince, AKP’nin “Bir Aşk Hikayesi”, kızgın demirle muhalafeti kırmaya başladı. Dillerindeki “aşk hikayesi” bu kez toplumsal huzuru zehirleyen şiddet diline dönüştü. Kendileri dışında olan tüm meşru siyasi yapıları “gayrimeşru” gösterip, “illet-zillet” olarak damgaladılar. Demokratik muhalefet siyaset hakkını kızgın bir demirle “terörist” olarak damgaladılar.

Yandaş, pelikancı medya, “İşte İttiFARK” gibi kızgın manşetler atmaya başladı.

Millet İttifakını “Kandil ve Pensilvanya’nın güdümünde, amacı terör örgütlerinin uzantılarını, belediye meclislerine ve bürokrasisine taşıyan Zillet İttifakı” olarak tanımladılar.

Halk ise AKP’nin elindeki Büyükşehir belediyelerini alıp “Zillet İttifakı”na verdi!

Şimdi deniliyor ki, “Dönem kızgın demiri soğutma dönemidir.”

Ne yani, insan dediğimiz varlığı, istediğiniz zaman hakaret edilecek, insanlara kırdırılacak, istediğiniz zaman sıcak demiri döver gibi şekil verilecek, istediğiniz zaman demire su verilip soğutulacak, ruhsuz, hafızasız, paslanmış hurda demir mi sandınız?

Ne yapalım? Bir kez daha, bu güzelim ülkede ve 80 milyon insanın mutsuz, huzursuz kılan, kültürel, düşünsel, yurttaşlık haklarını kutuplaştıran, insanları düşmanlaştıran siyasal kirlenmişliği, Pir Sultan Abdal’ın sözü ile hatırlatmayalım mı?

Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç saldırısına yol açan şiddet ve nefret siyasetinizi görmeyelim mi?

Ekrem İmamoğlu ile Maltepe’de bahar şarkıları söylerken, o devasa mitinge gölge düşürmek Çubuk’ta linç örgütlenmesini görmemeli mi?

Çubuk’ta görünenler, sadece karanlıkta olanın dışa vuran kısmı değildir. Ekilmiş siyasi kin ve nefret tohumlarının ürünüdür.

İktidar blokunun ve yandaşlarının yerel yönetimlerde etkisi ve iktidar alanı daraldıkça, rantlardan beslenenler ortada kalınca, toplumsal fay hatlarında kutuplaşmayı daha çok körüklenmek ve gerilimi artırmak, bu ülkeye ve ülkemiz insanlarına yapılacak en büyük siyasi kötülüktür.

Toplumun kültürel, düşünsel, ruhsal ve kalpte bölmeye yönelik her adım ve siyaset, halkı kin ve düşmanlığa davettir.

İnsanı insanla kırdıranlar, emirlerindeki güruhu, toplumsal kutuplaşma, farklı olanı dışlama, şeytanlaştırma, düşmanlaştırma ve ötekileştirme için kullanmaya devam edecektir.

Bir dizi hukuk dışı oluşumlar, ellerini ve kollarını sallayarak yaşam alanlarımızda ve sosyal medyada dolaşıyor, cenaze basıyor, devlet protokolünün ilk beşinde yer alan Ana muhalefet liderine linç girişiminde bulunuyor.

Uyuşturulmuş beyinler dün olduğu gibi bugün de “vur de vuralım, öl de ölelim” diyerek, kendilerini ülkenin sahibi yerine koyup kan istiyorlar. Bu kesimler menfaat ve çıkar ilişkilerini “kutsal davalar” maskesiyle örtüyorlar.

“İnsanı insanla kırdıran” strateji, iktidarların sığınacağı siyaset olamaz. İnsanı insanla kırdıran iktidar anlayışları sürdükçe, linç saldırıları bir kısırdöngü olarak devam edecektir.

Hatırlatmazsak, yazmazsak, bu kutuplaştırma siyaseti insanı insanla, kültürü kültürle, açı tokla, mazlumu zalimle kırmaya devam edecek ve karanlık geleceğe tanık olmaya devam edeceğiz.

Ya da Yunus’un dediği gibi
“Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim 
Bu dünya kimseye kalmaz” diyerek farklı ama bir arada, eşit koşullarda, eşit haklarla ve barış içinde yaşıyacağımız bir ülke kuracağız.