Fatih Nurullah 4 çocuk sahibi ve güreşçi. Aynı zamandan Uşşaki tarikatı şeyhi. Adam çoklu fonksiyona sahip, ama dükkanını en karlı pazara açmış; Din!

Tarikatını bir işletme gibi yönetiyor.

14 Mart 2017 tarihli Nuranitv kanalındaki konuşması, tarikatı bir işletme, müritleri işçi, kendisini şirket sahibi gibi sunuyor.

Uşşaki tarikatı Türkiye’de 19 ilde ve Almanya’da dernekler, vakıf ve zikir evleri üzerinden örgütlüler. “10 hizmet binası”, “49 zikir evleri”, vakıf, dernek ve federasyonları var. Okul öncesi eğitim adı altında Kreş, Anaokulları ve Kuran Kursları mevcut.

Haysiyetsiz ve sapık bir şeyh olan Fatih Nurullah, kendisine bu dünyayı cennet kılıp, han hamam dikerken, müritlerini de soyup soğana çevirip din, iman ve cennet pazarlamış.

Sakarya Akyazı’da üç katlı bir malikane kurmuş.

Giriş katta el öptürüp din satıyor.

İkinci katta müritlerini uyutuyor.

Üçüncü katında ise torunu sayılabilecek ve evinde hizmetçilik yapan 12 yaşındaki kız çocuğunu aylarca bu kata çağırarak taciz ediyor!

İğrenç rezillikleri, etrafa saçtıkları pislikleri ortaya dökülünce, mehdiliğinin kerametsizliğini ve çaresizliğini, kızın babasına rüşvet teklif ederek örtmeye çalışıyor. Kendisini aklamak için “beni anne ile kızı yoldan çıkardı” demeye getiriyor lafı, yol gösterici Şeyh! Yani hem dinbaz, hem düzenbaz, hem de ahlaksız!

Şeyhin rezilliği ve sapıklığı kamuoyunun gündemine oturunca, tarikatın sosyal medya sayfaları uçkur düşkünü şeyhlerinin rezilliklerine inanılmaması için, yine din istismarına sığınıp, Hucurât Süresi 6.Ayet’i ile “Ey iman edenler, eğer bir fasık, (harama ve yalana meyilli şahıslar, oluşumlar ve yayın organları) size bir haber getirip (verirse), onu 'etraflıca araştırın' (her anlatılana hemen inanıp kanmayın) . Yoksa bilmeden (ve yanlış yönlendirme sonucu), bir kavme (ve kesime) kötülükle sataşıp (haklarına tecavüz etmiş duruma düşersiniz) de ardından bu işlediklerinize pişman oluverirsiniz” diyerek, müritlerin dağılmasını engellemek istiyorlar.

Oysa Fatih Nurullah Şağban isimli şeyhlerinin ‘küçük yaşta çocuğa cinsel istismar’ suçu kendi sesi ile itiraf edilmiş ve sabittir. Yani Akyazı Başsavcılığı’nın soruşturması sonucu 28 Ağustos günü düzenlenen operasyonla gözaltına alınmıştır.

Çocuk istismarını savunan ve buna göz yumulmasını isteyen alçaklık, ceza yerine, çocuk istismarını korumak, insanlık adına, akıl tutulmasının, haysiyetsizliğin ve vicdansızlığın daniskasıdır.

Sadece Uçkuru Değil, Zihni Haritasıda Arızalı

Cumhuriyet düşmanı bir hain.. Önce müritlerine hilafete dayalı şeriat devleti özlemini anlatıyor.Laik ve hukuk düzeni yıkmak ve İslami rejimi kurma hesaplarını, Ayasofya camisinin açılmasının ardından daha da yüksek bir sesle dile getiriyor. Devlet, iktidar ve Belediye başkanlarıyla fotoğraflar çektiriyor. Yani “beni öyle hafife almayın, devlet içinde müritlerim bile var” demek istiyor.

Dernek ve vakıfları adına açtıkları merkezler için belediyelerden aldıkları desteklere dair teşekkür konuşmalarını dinlediğinizde, tek suçlunun tutuklu şeyh olmadığını söyleyebiliriz. Din istismarcılıkları sabit olan bir şok tarikat şeyhinin holdingleşmesi, menfaat odaklı siyasal ilişkilerinden nemalanmaları ve onların bu kar amaçlı dincilikliklerine göz yumulması da göz ardı edilmemesi gereken bir boyuttur.

Türkiye'de dini dayalı düzen kurmak ya da sağ muhafazakar iktidarların oy ihtiyacı adına, kar ve statü yaratma amacıyla kurulmuş, şeyh merkezli müritlerin tarikat örgütlenmesi teşvik edilmiştir. 1950’den sonra bu teşvik, sistematik bir siyasi hedef haline getirilmiştir. Dini, her türlü çıkarlarına alet eden, sahte, dinbaz, düzenbaz ve gerici şeyhlerin, devlet içine kadar kollarını sokması ve nemalanması için kanallar açılmıştır.

Kimileri darbeci olurken, kimileri en önemli pozisyonlara kadar çıkabilmiştir. Bazılarının açığa çıkan rezillikleri, üstü örtülemeyecek kadar olunca, tutuklanmak zorunda kalmıştır.

Tarikat ve Cemaat Şeyhi Deyip Geçmeyin..

Bugün cemaat ve tarikat şeyhleri arasında tek bir dindar olduğunu inanmıyorum. Sadece din pazarında sömüren din tüccarları olduğu kanısındayım.

Şeyhler kurbanlık müritlerini özellikle varoşlarda yaşayan eğitimsiz, yoksullar ve sorunları karşısında çaresiz kalmış insanlar arasından seçiyor. Bu dünyadaki yoksunluklarını, “öbür dünyada” şeylerinin yardımı ve torpili ile giderilmek suretiyle kurtarıcaklarına inandırılıyorlar.

Şeyhler kendilerini mehdi olarak görüp, kurtarıcı bekleyen çaresiz insanları tarikatlarının ücretsiz “hizmet” eden kölesi, kendisinin de müridi haline sokuyor.

Hurafeler, dogmalar ve yalanlarla insanların manevi duygularını kandırmak suretiyle, paralarına ve mallarını çöküyorlar.

Rüyalarında, kız çocuklarıyla evlenmeyi görüyorlar. Gecelik nikahlar kıyıyorlar!

Allah ve Kuran ile aldatıp, peygamber ile konuştuklarına dair yalanlarını, vaaz verir gibi anlatıyorlar.

Müritlerini “Allah’a hizmet” adına evlerinde, derneklerinde, vakıflarında, inşaatlarında, özel işlerinde bedava çalıştırıp sömürüyorlar. Şeyhler yeryüzünü kendilerine cennetleştirmek için, müritlerini cehennem ile korkutuyorlar. Dinine değil, şeyhlerine bağlılığı zorunlu hale getirmek için biat için yemin istiyorlar.

Fatih Nurullah olayı ilk değil, sonda olmayacak. Dinci gericiliğin vakıflarında, kurslarında ve yurtlarında yaşanan bir dizi utanç verici ve hukuk dışı olaylar tanık olduk.

Eğer bu ülkede, cemaat ve tarikat şeyhlerine gösterilen saygının, yüzde 10’u laikliğe gösterilseydi, bu türden rezillikler yaşanmayacaktı. Çünkü laiklik din istismarını ve sömürüsünü imkansızlaştıran ve gerçek anlamda, din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğü ile “kulun kula kulluğuna” son veren özgürlüğün güvencesi olacaktı.

Din istismarcılarını ve sömürücülerini eleştirenleri, “dindarlara ve dine karşı” göstermeye çalışanlar, kendi mahalllerinde ortaya çıkan rezillikleri manipüle etmeye çalışıyor. Oysa gerçek başkadır. Eleştirenler, dini değil, dinciliği, dindarı değil, dinbaz ve düzenbazları deşifre ediyor.

“Bi kereden bir şey olmaz” diyerek, tarikat yuvalarında gündeme gelen tecavüz ve istismarları aklayanlara ve kollayanlara inat, çocuklarımızı her türlü din istismarı ve sömürüsüne dayalı kötülüklerden koruyan laik, demokratik ve hukuk düzenini savunmalıyız.