Kara bir yıl: 2023
Kara değil, aslında, “kapkara” bir yılı bugün geride bırakıyoruz.
Çok ağır depremi ve yoksullaştıran ekonomisi ile birlikte, 2013’ü daha çok karartan Cumhuriyet’in değerlerinin, bir bütün olarak tamamıyla yok olma noktasına taşınmasıdır. Bunun nedeni de mayıs seçim sonuçlarıdır.
Seçim sonuçlarıyla birlikte, 2023’te hukuk, eşitlik, bilim, özgürlük ve barış bu topraklardan daha da uzaklaştı.
YİTİRDİKLERİMİZ
Hukuk yıkımı o kadar ağırlaştı ki Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasını sağlayan ve bir zamanlar, Gazi, Büyük ve Yüce diye nitelenen Meclis, 28 Mayıs 2023’ten bu yana bir üyesini, Hatay Milletvekili Can Atalay’ı bir türlü hapisten çıkaramıyor. Yargıtay üstelik ikinci kez AYM kararını, giderek Anayasa’yı yok sayıyor; böylelikle şeriata dayalı bir anayasaya kapı açılıyor.
Seçimlerde “tek kişi” rejiminin bir kez daha kazanmasıyla, 2023’te “kurumsal yıkım” da tamamlandı; asgari ücret bile AKP genel merkezinde saptandı; eğitim, tarikat ve cemaatlere teslim edildi; ülke, bilimsel araştırma özgürlüğünü unuttu; dışarıya “beyin göçü” hızlandı. Futbolda önceki gün oynanacak olan Süper Kupa maçının yapılamaması, diğer büyük yanlışlıkları yanında çok ağır bir kurumsal yıkımdır.
Cumhuriyet’in temel direklerinden biri olan “kadın-erkek eşitliği”, artan kadın cinayetleri, çocuklara cinsel saldırlar, dahası Diyanet’in, tarikat ve cemaatlerin eşitlik karşıtı çalışmaları ve bu görüşleri açıkça savunan parti ve partilerin Meclis’e girmesiyle “sizlere ömür” denilebilecek duruma geldi.
Yıl boyunca birçok konser, tarikat ve cemaat baskılarıyla acımasızca yasaklandı. Yine 2023’te çok büyük bir kayıp daha var: 1963’ten bu yana 60 yıldır yapılmakta olan Antalya Altın Portakal Filim Şenliği bu yıl yapılamadı. Böylece, bu ülkenin kültürel birikimine, sanatsal yaratıcılığına çok ağır bir kör kılıç daha indirildi. Sonrasında, bir taraftan açıkça yapılan şeriat ve hilafet çağrılarına göz yumulurken, diğer taraftan tarikat içi ilişkileri konu alan TV dizileri sokak saldırısına uğruyor ve RTÜK cezasına çarptırılıyor; Diyanet Noel’e saldırıyor; özgürce, ağız tadıyla bir yılbaşı bile kutlanamıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurtta barış, dünyada barış” sözleriyle simgelenen; Süper Kupa sürecinde “toplumsallaştığı” görülen ve Cumhuriyet’in çok önemli bir değeri olan barış, son iki günde 12 şehit ile de kanıtlandığı gibi giderek yok oluyor. Terör, 12 Eylül faşizmiyle 1984’te başladığına göre bu yıl, 2024’te 40. yılına girilirken de bir barışçıl çözüm ufukta gözükmüyor. AKP-MHP iktidarı ve destekçileri, önceki seçimlerde ve 2023’te yaptıkları gibi, Mart 2024 yerel seçimlerinde de bu korkunç savaş ortamını oya dönüştürmeye çalışıyor.
DÖNÜŞEN SİYASET
Mayıs 2023 seçimlerinin en önemli sonuçlarından biri de siyasette yeniden yapılanmalara yol açmasıdır.
Ülkenin bu noktaya gelmesinin, hiç kuşkusuz, tarihsel, toplumsal, ekonomik ve siyasal nedenleri olmakla birlikte, “en büyük ve gerçek suçlusu”, CHP’nin önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Doğru incelenirse kolayca anlaşılır ki 2023, bir “Kara Kemal” yılıydı. CHP’yi yıllarca, Siyasi İslamcı AKP’nin kuyrukçusu yapan, dahası bunu Altılı Masa kurgusuyla genişleten ve başkanlık seçimini kazanabilecek adayı ya da adayları engelleyerek “kazanamayacağını bile bile” “nedense ve nasılsa aday olan” ve toplumu yıkıma taşıyan ondan başkası değildi. Ülkeyi yıkıma götüren adaylık süreci ile ilgili hiçbir açıklama yapmayan Kılıçdaroğlu’nun “hiçbir şey olmamış gibi” ofisler tutarak, hiç utanmadan dönüş hazırlıkları yapması da siyasal çürümüşlüğün dışavurumudur.
Altılı Masa ile kendine gelmeye çalışan merkez sağ partiler, içlerinde en büyüğü olan İYİ Parti’nin içine sürüklendiği çok ağır kargaşanın da kanıtladığı gibi, ülke siyasetini etkileyecek nitelik ve nicelikten çok uzaktır. Geçen günlerde CHP, teröre karşı tutumunu bağımsız açıklamakla çok olumlu bir kişilik sergiledi; aynı tutum NATO konusunda da sergilenmeliydi. Yapılması gereken, bu bağımsız tutumu, yerel seçimlere hazırlığın da önemli bir parçası olarak, somut ve kapsamlı bir “barış programına” yerleştirmektir. Özgürleşen CHP, yerel yönetim seçimlerini hukuk, eşitlik ve özgürlük ekseninde yürütmelidir.
2023 bir kez daha kanıtlıyor ki Türkiye solu, yalnız ve ancak insanlığın tarihsel gelişmesinin de temelini oluşturan Cumhuriyet değerleriyle var olabilir. Bu gerçek, yerel seçimlerden başlayan bir “özgürlük, emek ve barış” temelli sürecin, tıpkı 1960’larda TİP’in kurulması sırasında yaşandığı gibi oluşmasının, sonrasında da kalıcı olmasının çok sağlam bir başlangıcı olabilir. Ülkenin gerçekten çilekeş deneyim ve birikimleri, böyle bir umutlu geleceğe kapı aralayabilir.
Hepinize daha aydınlık bir yıl diliyorum.