Dün, 9 Eylül, İzmir’in kurtuluşunun 101.; CHP’nin kuruluşunun 100. yıldönümüydü. 

Ülke siyaseti, bu parti bağlamında, bugünlerde köklü bir dönüşüme tanıklık ediyor. 

Ülke tarihinin uzak ara en önemli seçimini, 2023’ü kaybeden Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve destekçileri, kurultaya giden CHP’de yerlerini korumak için çırpınıyorlar. 

Şu kazanma-kaybetme olgusuna daha yakından bakalım. 

KAYBEDENLER 

Parti, önce kimliğini yitirdi. CHP’nin kimliği, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşu yıllarında oluşturulan  “insanlığın çağdaşlaşma değerlerinin” özetidir. 

Unutanlara bir kez daha anımsatalım. 

CHP milliyetçiliği, yerinde bir deyimle olumludur; çatışmacı değil, dayanışmacıdır, etnik değildir; ırkçı bir özellik taşımaz; dahası, eşitlikçidir; yabancı dilin/dillerin değil, Türkçe’nin kullanılmasını iş edinir; yerli üretimi ve onun kullanımını önceler; “yurtta barış, dünyada barış” yaklaşımını ve tüm ulusların eşitliğini de içeren evrensel değerdir. 

CHP, halkçıdır. Mustafa Kemal, daha Kurtuluş Savaşı başlamadan 1 Aralık 1921’de TBMM’ye sunduğu “Halkçılık Programı” ile ilgili konuşmasında şöyle diyor: 

“…Çalışmak sayesinde bir hakkı iktisap ederiz… Yoksa hayatını saydan muarra geçirmek isteyen insanların (çalışmadan yaşamak isteyenlerin) bizim heyet-i içtimaiyemizde (toplumuzda) yeri yoktur, hakkı yoktur.” 

Kadın-erkek eşitliğini toplumsal yaşamın her alanında öngören yasal düzenleme; izleyen yıllarda uygulanan okuma-yazma seferberliği, Harf Devrimi, Halkevleri ve Halk Odaları ile “dokuz dalda” sanat ve kültürün halk ile bütünleştirilmesi, Cumhuriyet’in kazanımlarının bir bütün olarak kırsal kesimde de yaşama geçirilmesi olan Köy Enstitüleri, birlikte, halkçılığın somut uygulamalarıdır. 

Devletçilik, kazanılan siyasal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılması amacının; biz de “yaparız ve üretiriz” kararlılığının ve sanayileşme ile azgelişmişlikten kurtulmanın girişimidir; örnek çiftliklerle tarıma da önem verilmesiyle tamamlanan ekonomik ve toplumsal kalkınma atılımıdır. 

CHP’nin kuruluşunda sahiplendiği laiklik, yerinde deyimiyle Cumhuriyet’in “olmazsa olmazıdır”,  çünkü “birey için” özgür düşünmenin ve yaşamanın, “düşünüyorum, öyleyse varım” diyebilmenin; toplum için de “bilimsel bilginin yol göstericiliğinde gelişebilmenin” temelidir. Türkiye’yi, Alman faşizminden kaçan bilim insanlarının sığınağı yapan kavramdır. 

Bu niteliklerin tutarlı bir “bütünlük” içinde, “hukuk devleti, hukukun üstünlüğü”  ve “kurumlaşma” ile temellendirilerek; devletin tüm sermaye kesimlerine “eşit uzaklık” olması ve bunun sağladığı doğruluk, dürüstlük ve ahlakın yaşama geçirilmesi ve değişen iç ve dış koşullara göre geliştirilmesi, tanımı gereği, devrimdir ve Cumhuriyet devrimcidir. 

Bu beşli birlikte olunca, egemenliğin kaynağının halkın olduğu anlamına gelen cumhuriyet oluşuyor. Bunlar olmayınca Cumhuriyetin yalnızca adı kalıyor. 

Bilinen ve bilinmeyen çevrelerin alkışları arasında, üstelik bir milletvekili yaptığı bir “okumuş” tarafından “doktrini” ve bir başkası tarafından “modeli” oluşturulan Kılıçdaroğlu, bu değerlerin yok edilmesine var gücüyle destek oluyor. 

YA KAZANANLAR? 

Meclis’te Diyanet Medresesine evet diyen; NATO’yu demokrasinin güvencesi sayan, “laiklik tehlikede değil” diyebilen; Cumhurbaşkanlığı adayı olabilmek için sağcı partilere aday yapılması için 38 milletvekili rüşvet veren; Cumhuriyetin değerlerinin düşmanlarını yanından ayırmayan, danışman atayan Kılıçdaroğlu ile birlikte kazananlar kimler olacaktı; elbette, Cumhuriyet değerlerinin açık düşmanları oluyor. 

Milliyetçilik Arap milliyetçiliğine doğru evriliyor, daha ne olsun, Türkçe, Arapça ve Farsça ile boğuluyor. Ulusa ait ne varsa, son Zeytinburnu’nda yaşanan AK Zirve örneğinde görüldüğü gibi Osmanlı benzeri kapitülasyon uygulamasıyla Arap sermayesi tarafından yağmalanıyor. Halkçılığın yerini çoktandır sermayecilik almış bulunuyor. Devletçilik unutuldu; CHP ile işbirliği içinde yürütülen AOÇ talanının sonu gelmiyor. Laikliğin adı anılmıyor; Madımak’ta laikliği savundukları için diri diri yakılan 33 aydını yakanlardan biri, yaşam boyu hapis cezası almış olmasına karşın, geçtiğimiz günlerde   affediliyor. Devrimcilik, geleceğe yöneliş, kültür ve sanatta bile yerini gericiliğe bırakmış bulunuyor; sanat etkinlikleri engelleniyor. Feshane’de açılan çağdaş resim sergisi “halkı ve düşmanlığa alenen tahrik ve aşağılama” gerekçesiyle savcılık tarafından soruşturma açılıyor. 

Mayıs 2023 seçimlerinde Cumhuriyet’in değerleri kaybetti.  100.kuruluş gününü de, sözcüğün gerçek anlamıyla, çok ama çok sönük ya da  “ölgün” kutlayan; Cumhuriyetin de CHP’nin de kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, ilke ve devrimleriyle ya da aklıyla anamayan;  yalnızca mavi gözleri yüzeyselliğine indiren CHP’de Kılıçdaroğlu ve arkadaşları kazandıkça, ülkede de Siyasi İslam kazanıyor. 

Yine de, Avrupa Şampiyonu olan Kadın Milli Voleybol Takımının oyuncuları ve uluslararası yarışlarda büyük başarılara ulaşan kadın sporcu, sanat ve bilim insanları bir kez daha kanıtlıyor ki, Türkiye, Cumhuriyetin çağdaşlaşma değerlerini içselleştirecek, güncelleştirecek ve ilerleyecektir.