Memleketin en tarihi seçimini, seçimden de öte bir referandumu yaşayacağımız günlerde siyasetsiz, ideolojisiz hangi adayın ne kadar ünlü olduğu tartışmalarının, yirmi bir yıllık karanlığın suç ortakları olan aday isimlerinin listelerde yer aldığı günleri yaşıyoruz.

21 yıllık enkaz nasıl kaldırılacak, yeni bir ülkeyi nasıl ve hangi ilkeler üzerinden kuracağız? En temel, en yakıcı sorunlara ilişkin iktidarından muhalefetine apolitik bir düzlemde günler geçiyor.

SOL Parti olarak iki yılı aşkın zamandır Devrimci Demokratik Cumhuriyet çağrımızla laikliğin, kamuculuğun, antiemperyalizmin, emeğin ülkesini kuracağız diyerek Trabzon’dan, İstanbul, İzmir’e, Fatsa’dan Uşak’a halkla buluştuk. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiğimiz Bursa’dan, Balıkesir’e, Zonguldak’tan Edirne’ye halk yürüyüşlerine tek çarenin halkın muhalefeti, sokak muhalefeti olduğunu örmeye, örgütlemeye çalışıyoruz.

Memleketin yüzde 99’unun açlıkla, yoksullukla baş başa bırakıldığı günlerde halkın “30 lira patates, soğan artık yeter Erdoğan” diyerek haykırdığı anlara tanıklık ediyoruz. Ve artık bu karanlık dönemin son bulmasına çok yaklaştık.

***

Acılarıyla, kayıplarıyla her gün katlanarak devam eden sorunlarıyla bir deprem yaşadık biz.

İktidar daha ölenlerimizi toprağa veremeden SOL Parti Kent ve Ekoloji Çalışma Grubu’nun raporunda tüm ayrıntıları ile açıklandığı gibi rant ilişkileri üzerinden kentleri yandaşlara, sermayeye peşkeş çekme hesabı yapıyordu. Rant düzenini kesintisiz sürdürüyor. Antakya’nın kentsel kültürel mirasına el konuluyor, Antakya’nın tarihi, geçmişi daha fazla rant uğruna yapılaşmaya açılıyor.

5 Nisan tarihli Cumhurbaşkanı kararı ile Hatay ili Antakya ilçesinde 307 hektarlık tarihi kent merkezini ve Kurtuluş caddesini de içeren alan riskli alan ilan edildi.

Arkeolojik ve kentsel sit alanı ve çok sayıda anıtsal yapının yanı sıra bölgeye özgü sivil mimari yapı örneklerini, tescilli taşınmaz kültür varlıklarını barındıran Antakya’da deprem yıkımı gerekçesiyle rantsal dönüşümü gündem getirdiler.

Bunu OHAL’e dayanarak yapacaklar. Kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu kapsamında kentsel mirasın korunmasına katılım hakkı ve yapılmaya çalışanın kentsel koruma odaklı kültürel miras haklarının ihlal edilmesi anlamına geldiği çok açık. Olağan hukuk varken hakları ve yargısal denetimi ilga eden OHAL düzenlemesinin Anayasa’ya da aykırı olmasına rağmen hukuk bir kez daha yok sayılmaktadır.

***

Kentsel ve arkeolojik sit alanında gerçekleştirilmeye başlanan bu uygulama ile Antakya kent merkezinin riskli alan ilan edilerek, acele kamulaştırmaya tabi tutulacak. Benzerleri İstanbul Sulukule’de, Diyarbakır Sur’da, Ankara Ulus’ta, Antalya Balbey’de da tanık olmuştuk. Antakyaport projesi olarak Antakya’nın sosyal, kültürel mirasına bir avuç şirketin el koyma süreci olduğu çok açıktır. 5 Nisan tarihli kararın içeriği atılacak tüm adımların nasıl işleyeceğini göstermektedir.

Depremin ilk gününden bugüne Hatay’ı, yıkılan kentleri yeniden kurmak, memleketi yeniden kurmanın umududur dedik. Hatay halkı ile birlikte bu kadim toprakların yağmalanmasına izin vermeyeceğiz.

***

SOL Parti olarak 9 Nisan’da Haliç’te seçim bildirgemizi açıkladığımız buluşmada Dayanışma Gönüllüleri adına konuşan sevgili Cengiz Bozkurt’un “Yerel yönetimde Fatsa, işçi mücadelesinde Tariş, öğrenci mücadelesinde ODTÜ ÖTK, basında Demokrat, faşizme karşı direniş komiteleri neyse Dayanışma Gönüllüleri odur” cümleleri umudumuzun kararlılığıdır.

Ve bu topraklarda tarih boyunca her zaman ve yıkılan kentlerde devrimcilerin varlığı bir kez daha göstermiştir ki; devrimcilerin hayalleri meclis aritmetiklerine sığmaz, devrimcilere verilen her oy yeniden kurulacak bir memleket umududur.