Ekrem İmamoğlu’nun belediyenin veri tabanında inceleme yapılması talimatının mahkeme tarafından durdurulmasının asıl gerekçesini herkes biliyor. Merkezi iktidar yerel iktidarlara karşı elinden geleni ardına koymayacak. AKP belediyelerin yağmalanmasının ve vakıflarına-cemaatlerine dağıttığı ulufelerin açığa çıkmasından çok korkuyor. Bu korkularının üzerine gitmenin en etkili yolu şeffaflıktır ve teşhirdir. Ama bütün medya ve hatta kimi belediye meclislerinde çoğunluk ellerinde, […]

Ekrem İmamoğlu’nun belediyenin veri tabanında inceleme yapılması talimatının mahkeme tarafından durdurulmasının asıl gerekçesini herkes biliyor.

Merkezi iktidar yerel iktidarlara karşı elinden geleni ardına koymayacak. AKP belediyelerin yağmalanmasının ve vakıflarına-cemaatlerine dağıttığı ulufelerin açığa çıkmasından çok korkuyor.

Bu korkularının üzerine gitmenin en etkili yolu şeffaflıktır ve teşhirdir. Ama bütün medya ve hatta kimi belediye meclislerinde çoğunluk ellerinde, nasıl teşhir edilecekler? Somut konuşursak, genişletilmiş (halkın izlemesine açık ve gözlemci katılımını teşvik eden) belediye meclisleri ve en önemlisi meclislerden naklen yayın yapan kent televizyonu çare olamaz mı?

Bugüne dek cemaatlere, vakıflara gayrimeşru aktarılan milyarlarla gayet meşru bir kent televizyonu neden oluşturulmasın? İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin vb. büyükşehirlerin katkısıyla yandaş televizyonlara hem nitelik hem izleyici bakımından tur bindiren bir kent televizyon kanalı pekâlâ açılabilir.

TBMM televizyonu artık hiç işe yaramıyor, çünkü meclis çalışmıyor. Ama kent vizyonunun sergilendiği bir Kent Meclisi Televizyonunda Cumhur İttifakı’nın belediye meclislerindeki bütün engellemeleri anbean teşhir edilebilir.

Böyle bir kanal sadece meclis toplantılarını naklen yayınla yetinmez. Birçok işsiz gazeteci var, nitelikli haber ve tartışma programları yapılabilir. Sansüre uğrayan diziler yayınlanabilir. Ve kuşkusuz kısa sürede en çok izlenen bir kanal haline gelir. Çünkü bugüne dek vapurlarda, kamusal alanlarda hep yandaş kanallara mecbur edilen yurttaşlar, artık bu alanlarda kendi kent televizyonlarını izleyebilirler.

***

Seçimden hemen sonra kapsamlı bir değerlendirme yapmaya çalıştım. Uzun olduğu için sadece internet baskısında yer alan bölümünde şöyle demiştim: İkili iktidar mı ortaya çıktı? Muhalefetin yereldeki iktidarları karşısında merkezdeki Saray iktidarının muhalefeti! Kuraldır: İkili iktidar uzun süremez. Biri ötekini geçersiz kılar. Şimdi soru, hangisi hangisini geçersiz kılacak sorusudur. Hani AKP iktidar olurken “çevre merkezi kuşatıyor” diyorlardı ya, olup bitenler belki tarihin bir başka cilvesidir, şimdi de yerel merkezi kuşatıyordur. Artık parlamento bile devre dışı kaldığından yerel yönetimler ve belediye meclisleri, parlamento dışındaki yasal ve meşru mevzilerdir. Özellikle CHP belediyelerinin vaatlerinin takipçisi olmak şarttır: “Halk yönetecek, mahalle meclislerini esas alacağız, şeffaf olacağız.” Seçimcilik dönemi de bitti. Önümüzdeki fiili ikili iktidar sürecinde bütün muhalif güçlerin bu yerel iktidar mevzilerinde merkezi Saray iktidarına karşı güç birliği yapması mümkündür ve gereklidir.

***

Tuhaftır, hâlâ sistematik şekilde “ancak sağcı olursan kazanırsın” palavrası var. Abdülkadir Selvi “Merkez sağ kökenli Ekrem İmamoğlu çok başarılı bir seçim kampanyası yürüttü. İnsanlara dokundu. Yasin okuyan CHP adayını İstanbullular sevdiler” diyebiliyor.

Sahiden ve sadece Yasin okuduğu için mi sevdiler? Patates, soğan, patlıcanın hiç mi rolü yoktu AKP’nin kaybetmesinde? Neyse ki CHP yönetimi (‘Radikal Sevgi’ kampanyasını yürüten A. İlyas Başsoy sayesinde diyelim) az hata yaptı ve AKP de yoksulları hor görerek çok hata yaptı.

Şimdi asıl solculuk belediye meclislerini yoksul mahallelerine taşımak ve mahallelerden meclislere siyaset taşımaktır. Gerektiğinde kent/belediye meclislerinin altyapısı olarak mahalle dernekleri, meclis birlikleri kurmaktır. Çünkü ancak sınıf mücadelesinin dili, yoksullara neden yoksul olduklarını anlatabilir.

Kent Meclisi derken, mesela bir Kent Televizyonu da işte bu tür anlatıların sesi olsa, iyi olmaz mı?