Yerel seçim öncesi çalışmanın ne kadar zahmetli olduğunu en iyi bilenlerden biri olarak CHP Genel Başkanı’ndan ne isterim?

Kılıçdaroğlu’ndan ne beklenmeli?
Fotoğraf: AA

Sanırım Kılıçdaroğlu dahil herkes “değişim şart” diyor. Ayrışma bu değişimin yerel seçimden önce mi yoksa sonra mı yapılması gerektiği konusunda. Önemli oranda seçmen Kılıçdaroğlu’nun hemen istifa edip gitmesini bekliyor. Görünüşe göre de onun böyle bir niyeti yok. Ayrıca bu konuda Twitter’da esen ve estirilen rüzgar kadar keskin bir netlik de yok. Kılıçdaroğlu gitse bile bunun yerel seçimden sonra yapılması gerektiğini düşünenler de bolca var.

Böyle bir durumda ne yapılır? “Hemen istfa etmeli” diyenlerin baskısıyla kurultaya gidilir, kurultayda bir aday çıkar ve Kılıçdaroğlu’nu yener. Güneş batar, kızla oğlan öpüşür ve her şey çok güzel olur.

Tabii bu da sanıldığı kadar kolay bir iş değil ve daha önemlisi, yerel seçim için aday seçimine 4, yerel seçime 7 ay kalmışken pek de hayırlı bir uğraş değil. Ve son olarak tüm bunlar bu yazının konusu da değil.

Ben de değişimden yanayım ama kurultayda kılıçların çekileceğini, klasör savaşlarının başlayacağını ve yerel seçime bu kadar az süre kala bunun CHP’nin çökmesi anlamına geleceğini de biliyorum. Aslında bunu şu an “Hemen değişim” diyen CHP yöneticileri de biliyor, çünkü 2018’de hepsi birden Muharrem İnce’ye karşı birleşmişti ve “Yerel seçim öncesi kurultay olmaz” demişlerdi.

Aşağıda okuyacağınız yazı CHP’nin bu tartışmasıyla ilgilenmiyor. Bu yazının konusu önümüzdeki 7 ayda (Kılıçdaroğlu veya değil) CHP’nin başında kim olacaksa, o kişiye yapacağım anımsatmalar ve istekleri içeriyor. Mevcut durumu baz alarak direkt Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum.

Yerel seçim öncesi çalışmanın ne kadar zahmetli, zaman ve emek isteyen bir süreç olduğunu en iyi bilen bir insanlardan biri olarak CHP Genel Başkanı’ndan ne isterim, ne beklerim. İşte yazının konusu bu:

1 – Mevcut tüm belediye başkanlarının karnesi çıkartılsın. Bunun yöntemi şu: Her seçim bölgesindeki son 10 yılda yapılan tüm seçimlerin sonuçları alınır. Mevcut belediye başkanının seçim bölgesindeki oylara etkisini hesaplanır. Bir yandan da o bölgedeki halka (Sadece CHP üyesine, delegesine, seçmenine değil, bölgede yaşayan herkese) mevcut belediye başkanını nasıl değerlendirdiği sorulur. Elde edilen verilerin toplum segmentlerine göre çapraz sonuçları alınır, bunlar geçen seçimlerdeki sonuçlarla yan yana getirilir ve belediye başkanının skoru tespit edilir. Bu skor, o bölgenin genel siyasi eğiliminin altındaysa o belediye başkanına veda edilir, üstündeyse başkan devam eder. Bu kadar basit. Her şey sayısal verilere ve halkın kararlarına dayalı olduğu için kimse çıkıp itiraz edemez.

Bu sistemi CHP’de ilk kez Gökhan Günaydın uyguladı, Seyit Torun da devam etti. Yerel seçimlerde bir başarı kazanıldıysa, bu sisteme uyulduğu oranda kazanıldı. Daha fazla uyulsa daha fazla kazanılırdı. Bazılarının Gökhan Günaydın’dan nefret etmesinin ve Seyit Torun’un üç yılda otuz yaş yaşlanmasının nedeni, siyaset ağalarının bu matematiksel veri analizine karşı gösterdikleri direnç. Çünkü kendine iki yazar, üç çizer bağlayan herkes, adayların halk tarafından değil, kulisler tarafından belirlenmesini ister. Böyle üçkağıtça insanlar da Günaydın ve Torun gibi isimlerden nefret ederler.

2 – Aşiretçilik, akrabacılık, mezhepçilik, ahbaplık, “idare et”çilik işlemesin. Maalesef hala kısmen işliyor. Zaten veriye dayalı aday belirleme işine en çok bu insanlar karşı çıkıyor. Bir seçim bölgesinin mevcut belediye başkanının “en müthiş Kılıçdaroğlucu” olması yukarıda bahsedilen karneleme sistemini zerre ilgilendirmiyor. Ortamlarda “Ben Kılıçdaroğlu’nu köylüsüyüm, aşiretindenim, kankasıyım” diye dolaşan (ve çoğu da yalan atan) insanların bu “meziyetleri”, aday belirlemede bir kriter olmamalı... Adayı sadece ve sadece o seçim bölgesindeki halk belirlemeli.

Halk nasıl bir belediye başkanı hayal ediyorsa, öyle bir insan aday gösterilsin. 2019 seçiminde İmamoğlu, Yavaş, Böcek, Karalar, Seçer böyle tespit edildi. Ama ilçeler bazında ne yazık ki kayırmalar ve nepotizm işleyen yerler oldu. O bölgedeki halk da bu durumdan mutlu olmadığını sandıklarda ve araştırmalarda gösterdi.

Bir de “idare et” zihniyetiyle belediye başkanı olanlar (veya kendi adamlarını belediye başkanı yaptıranlar) var. “Hatırlı bir insansın, seni istediğin makama getiremedik ama şu üç ilçeye kendi adamlarını yerleştirip idare edersin.” Bu cümleyi hissetmek ve sonuçlarına katlanmak artık hiçbir yerde mümkün olmayacak, olmamalı.

3 – Ballı belediyelere özel önlem alın. CHP’nin elinde yaklaşık 65 adet ballı belediye var. Bu belediyelere CHP ceket assa, ceket seçimi kazanır. CHP bu bölgelerde seçimi kazanmak için hiçbir partiyi ikna etmek, ittifak yapmak zorunda değil. Bu durumda sadece bir büyükşehir var: İzmir. Diğerlerinin tamamı ilçeler... İşte bu seçim bölgelerinin çoğundaki atalet, başkanlarındaki anlamsız kibir, meclis çoğunluğunun getirdiği rahatlık ve pervasızlık bir vatandaş olarak benim tepemi attırıyor.

İyilerle açıklayayım: Örneğin İstanbul’da Avcılar “ballı belediye” değil, seçim bu ilçede çantada keklik değil. Ama İstanbul’un en başarılı ilçe belediye başkanı kesinlikle Turan Hançerli. Kişisel fikrimi söylemiyorum, somut veri durum bu... Peki en başarılı ilçe belediye başkanı neden %60-%70 ile kazanılan, çantada keklik, ballı bir belediyeden çıkmıyor? Çoğu nepotizmle o göreve “atanan” veya “ödüllendirilen” veya halk diliyle “kıyak geçilen” ballı başkanlardan neden bir tanesi bile efsanevi bir başarı göstermiyor?

İyi örneklerden devam edeyim: Çankaya... Başarı skoru en yüksek ilçe belediyesi. Halk böyle sevdikçe Başkan yüz yıl daha devam edebilir. Muratpaşa bir başka örnek... (Öte yandan Odunpazarı, Efeler, Merkezefendi gibi şaşırtıcı biçimde başarılı ilçeler de var ama bunlar pek ballı sayılmaz, hatta yanlış adayla riskli olabilecek, bulundukları ilde Büyükşehir Belediyesi’nin durumunu da etkileyebilecek yerler.) 65 ballı belediyenin aşağı yukarı 15 tanesinde, seçim bölgelerinde mevcut oyun üstünde oy alan gayretli belediye başkanları var. Geçtiğimiz dört buçuk yılı çalışarak geçirmiş, ona verilen bu rahat seçim bölgesinde yan gelip yatmamış, artı değer yaratmış başkanlara diyecek sözüm yok.

Ama geriye kalan yaklaşık 50 ballı belediyede, değişim şart. Bu ballıların balı büyük oranda nepotizm ve “idare et”çilikten kaynaklandığı için, Kılıçdaroğlu’na vatandaş olarak özel ricam, üçüncü çeyrek yüzyılını yaşayacağı 2024’de bu baskılara eyvallah etmemesi, skoru düşük olan ballı başkanın üzerini tereddütsüz çizmesi... Bu konu heyetlere havale edilecek iş değil. Heyetlerin neler yaptığını 14 Mayıs’ta bir kez daha gördük. Kılıçdaroğlu bizzat ve tek tek, tüm seçim bölgelerinin skorlarına bakmalı ve o bölgede halk ne istiyorsa ona en uygun kişileri aday göstermeli. 2019’da büyük oranda başarılan bu iş, 2024’de en çok fire verilen yerlerde yani ballı belediyelerde de uygulanmalı.

4 – Ballı ve başarısız belediyeler başta, tüm seçim bölgelerinde kadın adaylar gösterilmeli... Ne zaman kadın adaydan bahsetsem, “Anadolu’nun bağrında kadınlar çocuk büyütmekten siyasete giremez, o nedenle zor bu iş” gibi bir cümle duyarım. İlk zamanlar bu cümleyle afallıyor, “Yoksa halk gerçeklerini mi ıskalıyorum?” diye düşünüyordum... Zamanla bu düşüncem değişti:

Kuzum sen Anadolu’nun bağrından oy alamıyorsun ki zaten... Niğde’nin Çamardı ilçesinde, siyasete vakit ayırabilen CHP’li bir kadın aday bulmak zor olabilir belki ama zaten orada erkek aday bulmak da zor.

Peki Beşiktaş ne? Anadolu’nun bağrı mı? Şişli, Kadıköy, Bakırköy, Sarıyer, İzmir’in büyükşehir dahil neredeyse tüm ilçeleri, Ege şeridinde çoğu beceriksiz (çünkü atanmış) onlarca ballı belediye, Trakya’nın tamamı... Tüm bu bölgelerde belediye başkanı olacak kadın aday mı yok? Bu saydığım bölgelerde taş taş üstüne koymuş, halkın beğenisini kazanmış, genel seçim oyu üzerine oy getirmiş, skoru artıda olan üç beş başkanı ayırın, gerisinin tamamında kadınlar aday olabilir ve hem daha iyi çalışırlar, hem de CHP’nin en ulaşamadığı kesim olan “muhafazakar kadın seçmen”e evine girerek ulaşırlar.

CHP’nin 250 belediyesinde 11 kadın başkan var, tamamı zorlu yerlerden. 65 ballı belediyeden bir tanesinde bile kadın belediye başkanı yok. Sonra “Atatürk kadına oy hakkı verdi, Büyük Atatürk vs vs”… Utanç tablosu bu. Beğenilmeyen AKP bile bu konuda CHP’den çok önde.

Büyük ihtimalle son seçimine girecek Kılıçdaroğlu’ndan vatandaş olarak özel ricam, elinde tuttuğu o güzelim “adalet” tabelasının hakkını, kadınlar lehine vermesi.

Sayın Başkan, “Kadın aday nereden bulurum?” diye düşünüyorsanız, belki komik gelecek ama tecrübeyle sabit bir öneri getireyim. Bu ballı belediyelerdeki özel kalemlerin neredeyse tamamı kadındır ve neredeyse tamamı başkandan daha fazla işe hakim, daha zeki ve daha çalışkan insanlardır. Hiç kadın aday bulamazsanız, mevcut başkanların özel kalemlerini başkan adayı yapın.

5 – Enerjinizin çoğunu Altılı Masa ve Kürt seçmeni ikna etmeye harcayın... Bu seçmenlerin oy verdiği parti yöneticileri çok sekter açıklamalar yapsa da, seçmenleri tamamen onlar gibi düşünmüyor. Milliyetçilerin ve Kürtlerin kentli olanları yerel seçimde asla “maraba” gibi davranmıyor. İyi Parti ve HDP’nin muazzam bilinçli seçmeni var ve bu seçmenlerin neredeyse tamamı büyük kentlerde birbirlerini saygıyla yaşayan üçüncü nesil kentliler veya kasabalardaki okumuş eşraf aileleri. Bu seçmen size oy verdi. Sanılanın aksine, size CHP seçmeni kadar tepkili de değiller. Bu seçmenden hareketle, onların oy verdiği partilerin liderleriyle de dostluğu yeniden inşa etmek ve bir yerel seçim olsa, “asrın zaferi” denilecek 28 Mayıs’daki seçim koalisyonunu tekrar oluşturmak en önemli göreviniz.

6 – Şehir rantı kavramını görmezden gelip, bir kez daha maliye müfettişi kimliğine bürünmeyin. Çünkü böyle yapınca Deva Partisi’ne gelebilecek AKP seçmeni başta, tüm muhafazakar seçmeni AKP’de kutuplaştırıyorsunuz. Siz böyle konuşunca reklamcınız ağzıyla kuş tutsa, altılı masayı geçtim Erdoğan sizi desteklese, yine de siyasetsiz AKP seçmeninden oy alamazsınız… Neden her seçimde son turda bu söylem öne çıkıyor zerre anlamıyorum…

Beşli çeteler suç işlemişse cezalarını bağımsız yargı verir ama siz seçim vaadi olarak “beşli çeteleri yargılayacağız” demeyin... Siz yargıç değilsiniz, seçmenin de derdi geçmişi yargılamak değil, seçmen geleceği seçer… Siz böyle deyince işgücünün yarısından fazlasını istihdam eden inşaat sektörü emekçilerine, şehir rantıyla ayakta duran kentli muhafazakarlara “Benim derdim Türkiye değil, benim derdim bolluk bereket umut değil, benim derdim yargıçlık yapmak siz de bana oy vermeyin” diyorsunuz. Sizin sözleriniz onların kulaklarına böyle geliyor. Hiçbir faydası olmayan şaşalı mitinglerde gaza gelindiği için, her seçim öncesi bu felç edici söylem öne çıkıyor ve bu tip her söylev Erdoğan’ın işine geliyor.

7 – MHP’yi neden sevmiyorsunuz? İyi Parti, MHP’den kopan bir parti. Bunun için haklı insani gerekçeleri olabilir ama ideolojik bir gerekçeleri yok. Yani Bahçeli ne kadar ülkücüyse Akşener de o kadar ülkücü. Onların ayrışması onları ilgilendirir. Peki siz niye MHP liderine ve seçmenine mesafelisiniz? Akşener’i seviyorsanız, Bahçeli’yi niye sevmiyorsunuz? Erdoğan’la ve AKP ile bir kavganız, rekabetiniz var, bunu biliyoruz; Bahçeli de Erdoğan’ın ortağı buna da kabul...

Ama bunun dışında, ideolojik olarak İyi Parti ile buluşuyorsanız, MHP ile niye buluşmuyorsunuz? Ortak payda dediğiniz konularda İyi Parti ve MHP’nin farkı ne? İyi Parti dilediği zaman gri bir alanda rekabet gücünü yükseltebiliyor, masadan kalkabiliyor... Peki siz niye böyle “çelik gibi dümdüz”sünüz? Bahçeli de okul arkadaşınız değil mi? Siyaset biraz da böyle yapılmaz mı? Size MHP’yi sevin demiyorum, “İyi Parti’yi bu kadar severken, Akşener’in çıkışlarını “ülkücü damarı tuttu” diye sevimlileştirirken, İyi Parti’den ideolojik olarak hiç farkı olmayan MHP’yi neden sevmiyorsunuz?” diyorum. Bir düşünün lütfen, yabana atılacak konu değil bu...

8 – Radikal sevgiden vazgeçmeyin… Mitinginize gelen ve sizi zaten seven seçmene kalp işareti yapmanın “radikal sevgi” ile ilgisi yok. Radikal sevgi, seni seveni sevmek değil, seni sevmeyeni anlamaya ve sevmeye çalışmak.

Canlı yayınlarda bir sürü hata yapabiliyor. Sizi çok iyi tanıdığım için böyle düşünmediğinizi de iyi biliyorum ama Uğur Dündar’ların karşısına çıktığınız canlı yayında, nedense kimsenin ilgisini çekmeyen bir hata yaptınız: “Demek ki bu ülkenin %48’i demokrasiye inanıyor” dediniz. Bu sözünüzden ötürü AKP seçmeninden özür dilemelisiniz. Bu söz 2009’daki felaket “organize dürüstlük” sloganınızla aynı hatalı düşünsel altyapıya sahip.

AKP’ye oy verenler de demokrasiye inanıyor ve AKP’ye oy verenler de dürüst. Bir yerde arsız hırsız kötü insanlar varsa, bunlar partilere göre ayrışmıyor. CHP seçmeninin içinde de her türlü insan var, tepeden bakanı var, avanta kovalayanı var. Bizi birbirimizden partiler ayırmıyor, düşünce ve eylemlerimiz ayırıyor. Bu seçimde alavare dalavere olsa da, hala azımsanmayacak sayıda seçmen bilinçli biçimde AKP’ye oy veriyor ve Erdoğan’a güveniyorsa, bunu küçümseyemeyiz. Bu seçmeni anlamak ve dinlemek zorundayız.

Sayın Başkan, siz 13 yılda bu partiyi çok değiştirdiniz, siz zaten bir “değişim” figürüsünüz. Bugün sizin kuyunuzu kazmaya çalışanların tamamını göreve getiren ve onları statükoculara karşı koruyan da sizsiniz. Bu seçim yenilgisinin sonucunda üretilen karamsarlık havasında, halkımıza ve ülkemize olan inancın örselenmesine izin vermeyin. Bir arada yaşama gayretimizi ve gayretinizi unutmayın. Bizi sevmeyenler başta, herkesi sevmek için çaba göstermeye devam edin ve seçmeninizden de bunu talep edin.

9- Sosyal Demokrat olun… Tüm sağ partilere kucak açarken, CHP seçmenini ve CHP’den de daha solda olan seçmeni ihmal etmemek gerek. İdeolojisi olmayan bir parti, havası olmayan bir balon gibidir. SHP döneminin, yetmişlerdeki efsane belediye başkanlarının ve solcu Ecevit’in mirasına daha kuvvetle sahip çıkılmalı. Altılı masada TİP, TKP ve Sol Parti de olmalı. %0,1 oyu olan Demokrat Parti’ye Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı verilmişse, bu ülkenin devrimci mirasını taşımaya çalışan sosyalist partilere de en azından kulak verilmeli.

Türkiye’nin sorun listesinin demirbaşı olan yoksulluk, Kürt sorunu, şimdilerde sığınmacı sorunu gibi konularda solun söylemlerini duymanıza ve duyurmanıza ihtiyaç var. Bu kadar sağa çeken bir aracın yoldan çıkması an meselesi, buna izin verilmemeli. Yerel seçimlerde sol, sosyalist partilerle daha verimli işbirlikleri yapmak, büyük kentlerin merkezinde bu düşünceleri savunup CHP’ye mecburen oy veren muhalif seçmeni de görmek ve onurlandırmak anlamına gelecek.