Google Play Store
App Store

2017 yılıydı. Okan Buruk, Akhisar’ın hocasıydı. Bir Galatasaray maçından sonra Okan Buruk’un açıklamaları çok canımı sıkmıştı hatırlıyorum.

O dönem Galatasaray teknik direktörü olan Igor Tudor’a maç boyunca kendisine “laf attığı”, sürekli kendisine yönelik bir şeyler söylediği, söylediklerini de anlamayıp rahatsız olduğu için kızmıştı. Ben de “Haklı olabilir” diye düşünmüştüm, “Rahatsızlığını tabii ki dile getirebilir” diye eklemiştim. Buruk, Tudor’a “İşine baksın” filan bile diyebilirdi ki demişti ama “Bu rahatsızlık böyle ifade edilir mi?” diye yazmıştım.

Çünkü Okan Buruk “Bu kadar vasıfsız bir insan, Galatasaray kulübesinde duruyorsa gerçekten bundan eski Galatasaraylı olarak utanç duyuyorum… Böyle ikinci sınıf hocaların burada çalışması da üzücü” demişti.

“Tudor; maç boyunca sana laf attıysa, kulübede rahatsızlık yarattıysa, seni rencide ettiyse, konu, vasıfsızlık filan değil olsa olsa saygısızlık olur. ‘Maç boyunca saygısızlık etti’ dersin, anlarız. Oturur onu konuşuruz. Onu ayıplarız. Vasıfsızlık filan nerden çıkıyor?” demiştim.

Fakat esas sıkıntı buradaydı. Vasıfsızlık şuradan çıkıyordu: Okan Buruk, Tudor’un maruz kaldığı tepkilerin, Galatasaray taraftarlarının Tudor’la ilgili sıkıntılarının, Tudor üzerine futbol kamuoyunda yapılan eleştirilerin yoğunluğunun rahatlığıyla yapıyordu bunu. O yüzden rahat rahat çıkıp “vasıfsız”, “ikinci sınıf”, “Galatasaray’da çalışması üzücü” filan diyebiliyordu. Başarısı, tekniği, taktiği sahiplenilen bir teknik direktöre bunu demez, diyemezdi.

Şimdi bu tatsız anıyı neden hatırladım, neden hatırlattım? Şundan. “Ligin boyu kısaldı” klişesini yaşadığımız şu günlerde Galatarasay, Fenerbahçe’yle olan puan farkını altıya çıkarmış durumda. Galatasaraylılar şampiyonluk hayallerine adım adım yaklaşırken Fenerbahçelilerde aynı hayalden yavaş yavaş uzaklaşıyor olmanın verdiği bir burukluk, hatta çok daha ötesi duygular hâkim. Canlar fena halde sıkkın. Fenerbahçe teknik direktörü İsmail Kartal eleştirilerin hedefinde, herkes Kartal hakkında olumsuz biçimde yazıyor, çiziyor, konuşuyor.

Fenerbahçe’nin yine puan kaybettiği, Galatasaray’ın da farkı biraz daha açtığı Konyaspor maçından sonra İsmail Kartal “Fenerbahçe’nin matematiksel olarak hala şansı var” dedi. Bunu her türlü eleştirebilirsiniz. Taraftar buna çok öfkelenebilir. Fenerbahçeliler çileden çıkabilir. Yorumcular da elbette fikirlerini söylerler.

“Ne matematiği hocam, bırak Allah aşkına?” bile denir. Fakat bir spor kanalına yorumcu olarak çıkıp “İsmaiiiil İsmaiiiil” diye alay ederek söz edemezsiniz bir hocadan. Size diyorum Erman Toroğlu. Bazı çok büyük hocalarınıza bir şey söyleyecekken hazırola geçip “Hocam hocam” diye hitap ederken; sırf hedefte olduğu için, sırf arkasında taraftar desteği olmadığı için, sırf zayıf günlerinde yakaladınız diye İsmail Hoca’ya üstten üstten “Ya İsmail senin matematik hocanın gözlerinden öperim” filan diyemezsiniz. Kimsiniz siz?

Karşısındaki de “Böyle konuşmasak” demek yerine “Matematik hocasının ne suçu var? Bence mantık hocasının gözlerinden öperim” diyor. Aman ne buluş. Ne tespit. Ne müthiş akıl yürütme. Böyle böyle adına spor programı dedikleri bir şeyler yapıyorlar işte.

Ben kimsenin avukatı değilim, İsmail Hoca’nın hiç değilim, kimsenin avukatlığıma filan ihtiyacı yok, onu da biliyorum. Ama azıcık güç kaybedenin üstüne böyle kibirli, sevimsiz ve hadsiz bir tondan yüklenmenize de susacak değilim. Haddinizi bilin.

Hadsizlik, kibir filan dedik, Hamit Altıntop adlı dünya çapında bulunmaz futbol dehasının, geçtiğimiz hafta ettiği “Benim Türk futboluna, Türk futbolunun bana ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacım yok” biçimindeki veciz cümlesini de hatırlayalım o halde. Ne zannediyor acaba kendisini? Ya da yazının geneli için doğru soru şu herhalde: Kimsiniz siz ya! Kimsiniz?