Sizin de dikkatinizi çekmiştir, her gün her saat eften püften nedenlerle çıkan sokak kavgası haberleri giderek çoğalıyor. Kadın cinayetleri devam ediyor. Sadece geçen ay 36 kadın katledildi. Sanki herkes elinde bir kılıçla dolaşıyor. Şiddet toplumun en ücra hücrelerine dek nüfuz etmeye yöneliyor.

Sıcaklardan diyebilirsiniz. Pandemi koşullarında herkesin asabı bozuldu diyebilirsiniz. Ekonomik sorunlar insanları çıldırtıyor diyebilirsiniz. Peki ya bu birikimler toplumsal bir cinnet halinde patlak verirse?

Sıcaklar bahsinde, Meteoroloji zaten eyyam-ı bahur günlerinde olduğumuzu açıkladı. Her şey gibi, her yeni yılda eyyam-ı bahur da şiddetini artırarak geliyor yaz mevsimine.

Bu yaz daha sıcak olacakmış!

Bayram vakti yazımı okuyan zaten az olur kurnazlığıyla işin kolayına kaçayım ve tam iki yıl önceki yine berbat bir Ağustos ayında yaptığım “bir siyasi analiz kavramı olarak eyyam-ı bahur”u nasıl kullanabileceğimize dair açıklamamı tekrarlayayım:

Eyyam-ı bahur, yaz mevsimindeki en sıcak ve boğucu günler için söylenen Arapça kökenli Osmanlıca bir tabir. Yani zamana ve zemine uygun! Ayrıca Batı ülkelerinde bu sıcak günler Latince diēs caniculārēs adıyla anılmaktaymış. Yani? Köpek Günleri! Demek ki şu sıralar her alanda köpekleşenlerin günleri de denilebilir. Ama gündelik dilde buna cehennem sıcakları diyoruz ki bu da yaşanılanlara denk düşüyor. Eyyam-ı bahur günlerinde kişilerde aşırı stres ve asabiyet görülebilirmiş ki bu da zaten her halimizden belli. Ve beklenmedik yağışlar ve seller ile aynı zamanda felaket günleri olabiliyor. Daha ne olsun? Kısacası, köpekleşme günleri, cehennem halleri, asabiyetin şahlanması, beklenmedik felaketler siyasi hayatımızın da bir parçası değil mi?

İki yıl sonraki güncel analizimi bile yine eyyam kelimesiyle aynen tekrarlayabilirim: Eyyām: 1) Gün, zaman; 2) Nüfuz, iktidar; 3) Gemiye müsait rüzgâr. Anlam böyle olunca belki analize bile gerek kalmıyor. Peki, eyyamcı ne demek? Gününü dilediğince geçiren, gününü gün eden kimse, günün koşullarına göre davranan kimse! Analiz öznesi için akla hemen geleni söylediniz değil mi? Aynen.

(Parantez içinde söylemeliyim ki analizimizde CHP yöneticilerine denk düşen de, elbette yine eyyamcı kelimesidir; eyyamcı sol jargonda oportünist demektir. Ama sol ile irtibatı kestiklerinden artık bu nitelemeden de muaftırlar!)

Yani şimdi sokak kavgacıları hâkim önüne çıktığında ne olacak? Kadılar tarafından yargılanacaklar. T24’te Mehmet Yılmaz yazdı: Kuzguncuk’taki Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nin haçını söküp yere atan Mazlum Serin, 1 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmış. Mahkeme, sanığı mahkûm ederken gerekçeli kararını Kuran’ın En’am Suresi üzerine kurmuş. “Bu eylem İslami edep ve ahlakla bağdaşmıyormuş!” Yani Anayasa’sında “laik, demokratik hukuk devleti” olduğu vurgulanan bir devletin mahkemesi bu kararı vermiş. Vermiş de… Ortada sanki Anayasa mı kalmış!

Bakın işte generalinden Erbaş’ına kılınan toplu namaz fotoğrafı ardından aynı Erbaş bayramı da elde kılıç kutladı! En sahici tepkiyi Cumhuriyet’te Yazgülü Aldoğan verdi: “Kılıcı görünce eyvah dedim, kesme vakti!”

Kılıç vesilesiyle epey yorum yapılıyor. Mesela dertleri hakikaten hilafetin kılıcı mı? İyi de ‘O’ halife, bırakın dünya çapında ümmeti birleştirmeyi, memlekette bile tüm Müslümanların değil ancak cumhur ittifakının bir kısmının halifesi olmayacak mı? Ve muhtemelen başka tanıyan da çıkmayacağından sadece ve yine ‘yerli ve milli’ bir hilafet olacak.

Bu arada, sahi sosyal medya sansürü dijital imkânlarla bile kadük kalmaz mı? Ama fısıltı gazetesini de engellemek için fısıltıyla konuşmayı yasaklayacaklarmış. Kesin bilgi.