Kötü Adam Trump
Trump oldukça Hitler’e ihtiyaç duyulmayacak. En vahimi dünyanın dört bir yanında onu rol modeli alan eski-yeni Trumpçıklar kostaklanacak.
Elbette Trump seçildi diye ‘mal’ bulmuş mağribi gibi sevinenler az değildir. Bu mal, ABD siyasetinde bir anti-kahraman olabilir ama dünya siyasetinde kötü adam, berbat adam. Anti-kahraman (antihero) ‘kötü adam’dan (villain) farklıymış. Vikipedi’ye göre anti-kahraman gaddarlık, acımasızlık, alaycılık, bencillik, bağnazlık, kötümserlik ve toplum değerlerini küçümseme gibi kötü karakterlerin vasıf ve özelliklerini barındırırken kimileri gözünde bir kahramanın dürtüleri ile hareket edermiş. Amerikalıların yarısı böyle düşünüyor olsa gerek ki tezgâhtan bu malı seçmişler.
Dünya ise bu malı diplomasi yerine hot-zot’uyla, zart-zurt’tuyla tanıdı. Trump kelimesi, İngilizcede birçok manası yanı sıra ‘boru’ demek de oluyor. Trumpet/trompet ise zurnanın afilisi ve ayrıca Trump İngiliz argosunda osurmak demek. Zart-zurt’u anlaşılabilir yani…
Ve işte bu Trump elbette bizde pek yadırganmadı, çünkü çok aşinayız. Mesela Müslümanları hedef alan vize yasağından geri adım atmadı ve yasağı durduran federal yargıç için ‘sözde yargıç’, mahkeme kararı için de ‘hüküm’ yerine ‘fikir’ dedi. Eh işte bizler de uzun süredir benzerlerini ve daniskasını hep işitmekteyiz. Belki de bu yüzden, taklitlerinden sakınılması için Twitter adresini ‘@realDonaldTrump’, ‘hakiki’ Trump diye kayda geçirmiş.
Neyse bizi ilgilendiren kısmı rejim değişikliğinde Trump faktörü… Altı ay önce, 2016 Ağustosu’nda bu köşede Saray için bir şeyler yazmıştım: “Mesela şu 6 ayı da atlatabilirse, Saray’ın darbenin yıkamadığı ama parçaladığı devlet kurumlarını tamamen yıkıp yeniden inşa peşinde olacağı aşikâr.” O altı ayı atlattılar, referandum şeyiyle, darbenin parçaladığı devlet kurumlarını tamamen yıkıp yeniden inşa peşindeler. Ve o altı aylık zaman bitiminde kerteriz noktalarından birisi de Ocak ayında yeni ABD başkanının göreve başlamasıydı. O başkan da Trump oldu ve göreve başladı. Ağustos ayında yukarıdaki cümlenin devamında rejim inşaatından şöyle bahsetmiştim: “O inşaat için küresel sermayeye ve NATO’ya bağımlılığı artırmaktan başka seçeneği yok. (Körfez sermayesi filan geçici çözümler.) Buna karşı tek denge unsuru kendi toplumsal desteğini, bir nevi yeni ÖSO kurarak pekiştirmek. Unutmayalım, faşizm, cehennemden kaçış arzusundakileri başka bir ‘cehenneme kaçış’a zorlar. Faşizm kumarında, son çözümlemede kim kazanır? Elbette her zaman kasa kazanır. Kasa hep ABD’dir, küresel sermayenin memleketteki şubeleridir.”
Kasanın başında işte şimdi Kötü Adam Trump oturuyor. Ve bu yüzden dolar çok acıtıyor. Çünkü ‘yerli ve milli rejim’e malzeme lazım, malzeme için dolar lazım, ama bizimkilerde yok, kasanın sahibi Trumpgillerde var, bu yüzden yerli-milli derken montaj bir rejime mecbur olduklarını gayet iyi biliyorlar, çünkü taşeronlar.
Hani şu ‘İslami terör’ konusunda “Merkel dersini aldı da gitti” dediler ya, asıl merak konusu şimdi Trump’la ne yapacaklar! Murat Yetkin birkaç gün önce yazmıştı: Reuters ajansı ‘Özel haber’ başlığıyla bir haber yayınlamış, Trump yönetimi şiddet içeren ideolojilerle mücadele programını değiştirip, yalnızca ‘İslamcı aşırılıkçılık’ ile mücadeleye öncelik verecekmiş. Hatta ajansın bildirdiğine göre ‘Countering Violent Extremism- Şedit Aşırılıkçılıkla Mücadele’ programının adı dahi ‘İslami Aşırılıkçılıkla Mücadele’, ya da ‘Radikal İslami Aşırılıkçılıkla Mücadele’ olarak değiştirilecekmiş. Murat Yetkin hepimizin merak ettiği o noktaya da parmak basıyor: “Cumhurbaşkanı Erdoğan bir hafta kadar önce, Afrika dönüşünde Trump ile ‘bir an önce’ terörizm ve Ortadoğu ile ilgili endişelerini konuşmak istediğini söylemişti. Diplomatik kaynaklar, bu görüşmenin ‘bugünlerde’ yapılabileceğini söylüyorlardı. Gerçi Trump’la görüşen herkes memnun kalmıyor o görüşmeden. Avustralya Başbakanı Malcolm Trunbull’un yüzüne telefon kapatmak gibi skandallarla çalkalanıyor ortalık.”
Trump’ı yeterince tanıdık yani Obama gibi sadece beysbol sobası göstermekle yetinmeyebilir maazallah! Yüz yüze görüşmeleri ertelemek yerli ve milli menfaatlerimize daha uygun diye düşünebilir bizim hariciyeciler. Çünkü artık sahnede İslamofobik Trump caka satıyor ve görünen o ki ‘İslamcı’ değil de sadece seküler (!) görünümlü bir yeni Osmanlı’yı pışpışlayabilir, müzakereleri neden padişah torunu Nilhan Osmanoğlu başlatmasın ki? Latife bir yana Trump’la müzakere Saraylar düzeyinde eşit ‘seviyede’ sürecek, buna kuşku yok. Çünkü Trump da sonuçlarını düşünmeden sürekli konuşuyor, elbette boş konuşuyor, habire yalan söylüyor, mesela NATO’ya karşı olduğunu söyledikten hemen sonra NATO’yu desteklediğini açıklayabiliyor. Yani ortak dil tutturmak zor olmaz.
Ama eşitlik sadece ‘seviye’ bakımından... Çünkü Beyaz Saray ile AkSaray arasında sadece renk benzerliği var. Hiç beğenmesek bile orada Beyaz Saray’ı frenleyen ve kuşatan kurumlar ve kuruluşlar hâlâ var.
Bizde ise Tek Adam rejiminden doludizgin Hepyek Adam rejimine giderken, referandumdan Evet çıktığında sadece Hepyek Adam’ın düşeş atmasının kaderimizi nasıl belirleyeceği konuşulabiliyor. Aslında hiç kimse Evet demiyor. Onlardan bir tek Reis Evet diyor, ötekiler Evet demiyor Reis’i tekrarlıyor. Tek Adam’a tek sesli Evet…
Bizler ise tek tek Hayır diyoruz, birbirimizi onaylamamıza gerek duymadan Hayır, çok sesli Hayır…
Artık kafa dinlemek de istiyoruz: Trompet’e de Hayır, zurnaya da Hayır…