12. Kalkınma Planı açıklandı. Planın tüm başlıkları altında yer alan maddeler 21 yıldır birbiri ile iç içe geçmiş neoliberal politikalarla tüm yaşam alanlarımızın dinselleştirilmesi hattının kesintisiz sürdürüleceği, seçim sonrası atılan çok sayıda adımda da yaşadığımız gibi siyasal İslam rejiminin hızlandırılacağının açık işaretiydi.

Eğitim başlığında yer alan “Öğretim programları milli, manevi, ahlaki ve evrensel değerler esas alınarak küresel gelişmelere ve ihtiyaçlara uygun olarak güncellenecek.” maddesi müfredatta tekrar değişikliğe gidileceğinin laik, bilimsel, kamusal eğitimin son kırıntılarının da hedef alınacağının habercisiydi.

Bir rejim inşasında temel alınan eğitim ve tam da bu yüzden öğretim programları bir ülke için en politik metinler. Müfredat, ders kitapları içerikleri nasıl bir ülke sorusuna verilen en net yanıt.

∗∗∗

AKP öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin görüşlerini almadan önce; 2004 yılında pilot uygulamayla 2005 yılında ise eleştirileri yok sayarak müfredattaki değişiklikleri hayata geçirdi. Müfredatın omurgası “girişimcilik, rekabet” vb. piyasacı kavramlardı. Eğitimin bir hak olmaktan tamamen çıkarılmasının ticarileştirilmesinin ön adımlarıydı.

2017-2018 tarihlerinde de tüm öğrencilerimizin ve memleketin geleceğini belirleyecek olan en kapsamlı müfredat değişikliği öğretmenlere, akademisyenlere, alanın öznelerine rağmen yapıldı.

Öğretim programlarını kimlerin hazırladığı kamuyla paylaşılmadı. Kimler hazırladı, hangi akademik referanslar kullanılarak hazırlandı, ne kadar sürdü? Bunlar kapalı kapılar arkasında yapıldı. 2005 programının hazırlanma gerekçeleri olarak da PISA, TIMMS gibi uluslararası sınavlardaki başarısızlık ve eğitimde “reform” yapma ihtiyacı gösterilmişti. MEB’in kamuoyuna açtığı taslak 2017 programında ise açık bir gerekçe belirtmeye dahi ihtiyaç duyulmadı. Uygulanmakta olan programın olumlu ve olumsuz yanları, eksikleri bilimsel araştırmalarla belirlenmemişti. Program geliştirme, bilimsel yöntemlerle çalışan bir bilim alanı iken 2016’da yine hiçbir gerekçesi olmadan hazırlanan ve Bakanlık emriyle uygulamaya konan öğretim programı henüz bir dönemdir uygulanıyorken ve üzerinde henüz hiçbir değerlendirme yapılmamış olduğu halde, 2017’de yeni bir taslak önerildi.

Son müfredatta yer alan hedef, uygulama ve ilkelerle ilgili açıklamalarda; müfredatta İslam’ın inanç, ibadet ve ahlak esaslarını içselleştiren; İbadetlerle ilgili uygulama becerisine sahip, dünya ve ahiret dengesini kurabilen; Kuran ve sünneti merkeze alarak güncel meseleleri çözümleyen; İslam’ın temel kaynaklarını tanıyan, toplumu din konusunda aydınlatan ve dinî bilgilerle ilgili ihtiyaçlara cevap verebilen bireyler yetiştirmek ifadeleri yer aldı.

Konu ve kazanımlar, ayet ve hadislerle temellendirilmeli; öğrencilere deliller yardımıyla kalıcı beceriler kazandırılmaya özen gösterilmeli, konu ve kazanımlar başta Asr-ı Saadet Dönemi olmak üzere İslam tarihinden örneklerle desteklenerek işlenmeli vurguları yer aldı. Müfredatta cihadın yer alması, evrimin tamamen çıkarılması ise yapılmak istenenin en çarpıcı adımlarıydı.

∗∗∗

Program taslağının 2017-2018 öğretim yılında, deneme (pilot) uygulaması yapılmadan uygulanması kararlaştırıldı.

Kasım 2021’de yayınlanan MEB ders kitapları ve eğitim araçları yönetmeliği ile de “miili ve manevi değerlere uygunluk” ifadesiyle siyasi iktidarın onaylamadığı hiçbir ders materyaline onay verilmeyeceği düzenlendi.

Milli Eğitim Bakanı’nın geçtiğimiz günlerde Talim Terbiye Kurulu’na yaptığı ziyarette “Bizim de toplum olarak kendimize has referans değerlerimiz var. Milli ve manevi değerlerimizi toplumumuzun kültürel kodlarını eğitim değeri haline getirerek gelecek kuşaklara aktarmak gibi bir sorumluluğumuz var. Birlik ve beraberlik içinde ekip ruhuyla başaracağız inşallah” diyerek kurduğu cümleler de müfredat değişikliği hazırlıklarının yapıldığının açıklamasıydı.

Talim Terbiye Kurulu Başkanı’nın geçmişte Maarif Vakfı mütevelli heyeti üyeliğinde, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği yönetim kurulu üyeliklerinde bulunması da bizleri nelerin beklediğinin ilanıdır.

Kalkınma Planı’nda okul bazlı performansın yaşama geçirileceğini, eğitim yöneticilerinin profesyonelleştirileceğini, sermayeye, özel okul patronlarına kamu kaynaklarının sınırsızca aktarılacağını, devlet eliyle özellikle mesleki eğitim adıyla çocukların işçileştirilmesinin hızlandırılacağını vb. onlarca madde ile birlikte okulların şirketleşeceğini, eğitim emekçilerine yönelik esnek, güvencesiz çalışma koşullarının yaygınlaştırılacağını ve Cumhuriyet tarihinin en büyük kitlesel okul terklerinin yaşandığı günlerde yoksulluktan kaynaklı çocukların ucuz hatta bedava iş gücü haline getirilmesinin hızlandırılacağını art arda sıralıyor. Siyasi iktidar laik, kamusal eğitime son darbenin vurulacağını bağıra bağıra deklare ediyor.