Seçim var ve yukardakiler oy istiyor.

400 Milletvekili ile “Osmanlı tipi Başkanlık” talep ediyor,

12 Eylül yasalarına ve kurumlarına sığınarak. YÖK, Diyanet, zorunlu mezhepçi din eğitimi ve okulları ile “dindar ve kindar nesil” yetiştirerek hüküm sürmek istiyorlar.

Hırsızlıklarını, yoksuzluklarını aklayan yüzsüz yüzleriyle, parsel parsel paylaştıkları rantlarını ve arsızlıklarını birbirlerinin yüzüne vurarak. Yolsuzluğun edebiyatını yaparak, “kalkınma” politikaları ile ayakkabı, çikolata kutularını, ihalelerini, saatleri, sarayları, köşkleri, sıfırlanması zor mangırları ve arsaları parsel parsel paylaşarak oy istiyorlar.

Ona han hamam,aşağıya din iman

On üç yıldır aşağıdakilere din imam, yukarıdakilere han-hamam rejimi inşa edenler, mazlumların payına acı, açlık, ölüm, işsizlik, yoksunluk ve yasaklar düşürerek, zalimin repertuvarından zulmün şarkılarını söyleyerek oy istiyorlar.

Kişi başına “10 Bin Dolar”, “milli gelir” yalanından, beş çocuk babası Mehmet amcanın payına 949 TL asgari ücret düşünce, aşağıdakilere bu dünyada yarattıkları cehennemi örtmek için öbür dünyada cennet vaat ediyorlar. Uyuşsunlar diye aşağıya din ve iman diyerek, başlarına dünyanın en fazla camisiyle ve 150 bin imamını düşürüyorlar!

İşsiz  Zehra Teyze’nin evine “helal gıdadan” bir kutu makarna, iki torba kömür bırakıp, zulmü adaletle, sadakayı sosyal devlet karıştırıyorlar.

“Adaletin bu mu dünya?”

Yalancılar, yalakalar ve menfaat şebekleri koro halinde “Adalet, ileri demokrasi” diyerek zalimin edebiyatına köşe oluyor, papağan şarkılarıyla oy istiyorlar.

Zalimden yana yatıp, halka zulmün adaletsizliğini besteliyorlar. Adaletsizliğe ve zulme karşı, önce hak, özgürlük ve ekmek diyerek isyan eden, Ali İsmail’ler, Ethem’ler, Berkin’lere mezar kazıyorlar.

“Dindar nesil yaratacağız” diyerek, dinle vurmayı benimsiyorlar.

Farklı din ve inançlardan insanları ve ateistleri düşmanlaştırıp, “Ne mutlu Sünniyim” nesli yaratıp, iç ve dış politikayı mezhepçi eksene yatırdılar.

Seçilmiş padişaha 1150 odalı AK-Saraylı han-hamam, rahat etsin diye 10 Bin TL’lik klozet döşediler.

Maaşını da 43 bin 750 liraya yükselttiler.

2013 yılında 157 milyon olan “Cumhurbaşkanlığı bütçesini”, seçilmiş padişah istedi diye, yüzde yüz artırarak 397 milyon TL’ye çıkardılar.

Efendim o da yetmezmiş; “Cumhurbaşkanlığı için örtülü ödenek ve istihbarat yetkisini” yasallaştırarak, örtülü ödenek yaratıp,  paralel istihbarat kuruyorlar.

Neymiş? Demek ki korku artınca güvenlik ihtiyacı artıyormuş!

Halkın payına düşen mi?

Ona da kıyağından bir “İç Güvenlik Yasası”!  Bu yasa, saraylının ve köşklülerin korkularına çare olsun diye, halkın hak kullanımını suç sayan, demokrasi ve özgürlüklere biber gazı, kurşun, TOMA, kelepçe ve cezaevini reva görmenin adıdır!

“Adalet” ve “Yeni Türkiye” dediler!

Saraylı çocukların payına düşen, saymakla, sıfırlanmakla bitirilmeyen mangırlar.

Ya mazlumun çocuklarının payına düşenler?

Berkin’in payına üstüne kan damlamış bir somun ekmek.

Ali İsmail Korkmaz’ın başına düşen tekmeler!

Adaletten Ethem’in kafasına sıkılan kurşun oldu!

Ermeni’nin payına 1915 Soykırım!

Rumların payına 6-7 Eylül!

Alevilerin payına Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta üstü kabuk bağlamış yaralar.

Kürt çocukların üstüne yağan bombalar, sırtlarına yaşları kadar sıkılmış 13 kurşun!

Roboski’de bombalarla parçalanmış, Soma’da kömür karasına dönmüş bedenlerimiz için kazılmış sıralı mezarlar...

Kadınların payına taciz, tecavüz, şiddet ve ölüm..

Mazlumların mağduriyetlerini ve yaşamını yitirmesini “kader” ve “fıtrat” fetvasıyla örtenler seçilmiş padişahı ayakta tutmak isteyenler 13 yıldır mağdur edebiyatının sayfalarını açıyorlar. Hakikate kör kalanların bu ülkesinde oy istiyorlar..

AKP’nin payına oy isteyerek zulmün repertuvarını oluşturmak, bizim de payımıza sandıkta ve sokakta isyanın şarkılarını söylemek düşüyor.