Bunca cevval yazarımız varken, neden koskoca Başbakan, Amerikalı bir yazara doğrudan cevap verir aklım almıyor. Paul Auster’ın “tutuklu gazeteciler, yazarlar var diye Türkiye’ye gelmeyeceğim” demesine, Başbakan’ın “gelmezsen gelme” diye cevap vermesinden ve uzayıp giden polemikten söz ediyorum. Yani madem ki, Paul Auster’ın cevabını bile Başbakan verecekti, neden bunca medya organizasyonu yapıldı. Diyorum ki, medyanın bunca dönüşümü boşuna mı yapıldı? Bunca işsiz kalan gazeteci-yazar ve dahi tutuklananlar boşu boşuna mı acı çekti? Bu yeni Türkiye’nin yeni medyası içinden bir Paul Auster’a cevap verebilecek bir tek yazar yok mu şimdi? Hiç değilse “geçen akşam davete gittim, yan masada Paul Auster vardı, izin istedim oturdum, ona yeni Türkiye’yi anlattım, nasıl özgür olduğumuzdan bahsettim” diyecek bir Ertuğrul Özkök bile yaratamadı mı yani bu düzen? Bence çok büyük bir hayal kırıklığı. Başbakan’ı buna mecbur edenler, ondan önce davranmayanlar utansın diye yazmak istiyorum. Evet biraz geç kalınmış olabilir, ama artık vakit kaybetmeden “Paul Auster’i ikna heyeti” kurulmalı ve Türkiye’nin bozulan imajı düzeltilmeli. İzninizle biraz da Yeni Türkiye’ye katkı olsun diye bu haftaki Köşe Vuruşu’nda, Paul Auster’ı Türkiye’nin hiç de öyle olmadığına ikna etmek için bir heyet önermek istiyorum.

NAZLI ILICAK

Bu tarz bir ikna işi için sanıyorum Nazlı Ilıcak’tan iyi bir aday olamaz. Zamanında Türkiye’yi 12 Eylül’ün bile iyi bir şey olabileceğine ikna etmeye çalışmış birinin (bkz. 16 Eylül 1980 tarihli Tercüman yazısı) Başbakan’ın “cahil bir adam” diye tarif ettiği Paul Auster’i ikna edememesi düşünülmez. Son kitabıyla Türkiye’yi cemaat konusunda ikna etmeye çalışmanın tecrübesi de var hem. Böyle bir heyet kurulursa başkanı olmalı sayın Ilıcak.

NAGEHAN ALÇI

Nagehan Alçı için en sık yapılan benzetme yeni Nazlı Ilıcak benzetmesi. Hak ediyor da bunu. Ekranda pırıl pırıl parlıyor, konuşuluyor, gündem yaratıyor. Ama eski Nazlı Ilıcak halen faal olduğu için henüz staj aşamasında Alçı. Nazlı Ilıcak ile aynı programda yer alması da bir avantaj tabii. Hem heyette yer alırsa, Nazlı Hanım’ın stajyer asistanlığını da yapar Nagehan Alçı. Üstelik yine televizyon programlarından gördüğümüz kadarıyla en kötü ihtimalde bağırarak susturabilir Paul Auster’i. Öyle demeyin, bu da önemli.

AHMET KEKEÇ

Tutuklu gazeteciler konusunda Ahmet Kekeç kadar istikrarlı bir şekilde yazı yazan yok gibi. En son yazılarından birinin başlığı “Bu basın  özgürlükçüleri, darbe özlüyor!”  şeklinde mesela. Ahmet Şık ve Nedim Şener’i ayırıp diğer tümünü aynı torbaya koyabiliyor mesela. Şık ve Şener’i ayırmasını da bir lütuf olarak sunuyor bu arada. İşte böylesine bir heyette, Ahmet Kekeç Paul Auster’i ikna için biçilmiş kaftan. Yazılarının başlıkları genelde birine seslenme şeklindedir. Sırf onları İngilizce’ye çevirip Auster’a söylese, en azından sindirir Auster’i.

OĞUR-ALTINOK

Bu ara Taraf ile hükümetin arası  bozuk. Bundan iyi düzeltme fırsatı da olmaz hani. Yıldıray Oğur ve Melih Altınok o hafif ironiyle karışık üsluplarıyla kafa-kola alabilirler Auster’ı. Hem Melih Altınok’un “Başbakan’a solcu bir danışman lazım” diye bir yazısı bile vardı. Bundan iyi danışmanlık yakalama fırsatı da olmaz işte. Paul Auster’ı Türkiye’de basın özgürlüğü olduğuna ikna edilirse hem Altınok’a bir fırsat doğar, hem de belki Taraf ile hükümetin açılan arası düzelir.

RASİM OZAN KÜTAHYALI

Her ne kadar, hükümeti ve Yeni Türkiye’yi savunma açısından iyi niyetli bir yazar arkadaşımız olsa da Rasim Ozan Kütahyalı’nın ikna yeteneğinin hayli eksik olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Paul Auster ile direk temasa geçerse, bağırır, çağırır adamı iyice çileden çıkarır diye korkuyorum. O yüzden heyete dahil olmasını istemem. Ama kendisi Aydın Doğan ile görüşmeye “eş durumundan” katıldığını söylemişti ya, bu heyetin Amerika seyahatine de eş durumundan katılabilir. En azından ekibin motivasyonu için gerekli heyecanı yaratır. Pek fazla konuşmalara müdahil olup rol çalmaması da sağlanırsa iş çözülür.

Aslında olası bir Paul Auster’i ikna heyetinde yer alabilecek daha pek çok isim var. Hepsi bu kadar deyip, diğerlerine haksızlık etmek istemem. Ama yazının da bir karakter sınırı var. O sebeple daha fazla uzatmak, teferruara girmek istemem. Mümkün olduğu kadar ikna gücü yüksek olanlara odaklandım. Teferruatı bir yana, koskoca Başbakan’ı böyle yazarlarla birebir muhatap etmek bu yeni merkez medyaya hiç yakışmıyor. Resmi ve gayrı resmi bir ikna heyeti derhal kurulmalı, başta Paul Auster olmak üzere, “Türkiye’de neler oluyor diye soracak?” muhtemel yazarlara gerçekleri anlatmalı. Onları bir ikna etsinler, gerisi kolay.