Google Play Store
App Store

Devekuşu Kabare’nin 80’lerdeki unutulmaz işlerinden olan Yasaklar oyununda geçen Minik Kelebek skecini yaşı yetenler iyi hatırlar. Televizyonunu yeni açanlara da biz hatırlatalım. Skeç 12 Eylül darbesi sonrası Türkiye’nin önemli sansür odaklarından olan TRT denetimini anlatır. Skeçte bir çocuk şarkısı ve dans gösterisi olan Minik Kelebek, süregelen uygulamanın aksine TRT denetimine çekildikten sonra değil daha çekilmeden girmektedir. Çocuk korosu şarkıyı denetim masası önünde söyler. Denetimciler de çocuk şarkısının “Minik minik minik kelebek / uç özgürce durmak ne demek” şeklindeki sözlerini “mahsurlu” bularak “dur sakince uçmak ne demek” şeklinde değiştirir. Hatta şarkının “altta gezinme yüksekte dolaş / çalış çabala en başa ulaş” sözleri de servet düşmanlığı ve anarşi şüphesiyle “fazla gezinme git bir dalda dur, fazla çırpınma yerinde otur” şeklinde ehlileştirilir. 30 yılı aşkın bir süre önce yazılıp oynanmış bir oyunun güncel kalması gibi artık alıştığımız yakınmaları bırakalım, bugünün kelebeğine bir bakalım isterim bu haftaki Köşe Vuruşu’nda. Bu skeç bakın nereden aklıma geldi?

Büyük “Altın Kelebek” mağduriyeti

İktidara yakın gazetelerin dünkü ön sayfalarında çok çok önemli bir mağduriyet vardı. Öyle ki, bir tanesi manşete bile taşımıştı bu içler acısı olayı. Mağduriyet şuydu: Bir TRT dizisi olan Diriliş: Ertuğrul, Altın Kelebek yarışmasında en iyi dizi ödülü almış ve fakat dizi ekibine ödül konuşması yaptırılmamıştı. Bu o kadar büyük bir sansürdü ki, iktidar medyası ön sayfalardan verdi veriştirdi. Çarşaf çarşaf köşe yazıları, Aydın Doğan eleştirileri filan gırla gitti. İşin komik yanı bir yandan Doğan Medya eleştiriliyor, aşağılanıyor diğer yandan ona bağlı bir gazetenin düzenlediği ödül töreni aşırı önemseniyor ve orada konuşturulmadık diye ortalık birbirine giriyordu. Diriliş Ertuğrul dizisi setini geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaret etmesi, dizideki günümüzdeki dış politikaya paralel konuşmalar filan düşünüldüğünde bu tepkilerin büyüklüğünün nedenini anlamak zor değil. Yani Altın Kelebek’e önümüzdeki yıl kayyum atansa yeri valla. Öyle efsanevi bir mağduriyet ki, kimse itiraz edemez. Organizasyon ekibinin yana yakıla özürler dilemesi ve bunun bir canlı yayın kazası olduğunu anlatma çabasından da anlaşılıyor ki, “minik minik minik kelebek” büyük büyük büyük işler açabilir başa.

Yılın medya olayına gel

Bu sene iktidar medyası tarafından nedense aşırı önemsenen Altın Kelebek yarışmasının olayı da bol. Fatih Portakal’ın konuşması olsun, “Yılın Medya Olayı” adı altında bir ödülün Hande Fırat’a verilmesi olsun action da fiction da gani gani bu sene. Hande Fırat’ın 15 Temmuz gecesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlanması habercilik hızı açısından pekâlâ takdir edilesi bir çaba. Hele ki, İstanbul’un orta yerindeki Gezi Direnişi’ni ancak ertesi gün filan görmeye başlayan, yani hiç de hızlı olduğu söylenemeyecek bir haber kanalından geliyorsa daha da takdir edilesi. Ancak yüzden fazla gazetecinin tutuklu bulunduğu, muhalif seslerin topluca bastırılıp ablukaya alındığı bir ortamda “yılın medya olayı” diye allayıp pullamak için biraz fazla heyecan yapmış olmak gerek. Bu heyecanın da Aydın Doğan’ın iktidarla arasını düzeltme vesilesi olmasından kaynaklandığını tahmin etmek güç değil. Aydın Doğan’ın yüzünde güller açmasından belli. Eee yıllardır o kadar paralar dökülen Kelebek’in de o kadar hayrı olsun değil mi ama? Altın Kelebek bir gazetecilik ödülü olmadığı için üzerinde durmaya da gerek yok.

“Köy yanar deli taranır” diye meşhur bir laf var, bunun daha kibar versiyonu “Titanic batarken çalmaya devam eden orkestra” metaforu olabilir. Bu ortamda Altın Kelebek yaygarası da o hesap. Yani seneler önceki sansür anılarımızdan uçup gelen “minik kelebek”, bu kez gündeme nefis bir mağduriyet hediye ediyor, mağduriyet yoksunu haline gelmiş iktidar medyasına su ve oksijen oluyor. Altın Altın Altın Kelebek Altın Kelebek / dur sakince uçmak ne demek, uçmak ne demek uçmak ne demek… Kelebek konmuş gündeminiz hayırlı olsun. Bir kelebek eksikti açıkçası, iyi oldu böyle.