Muhalefet henüz seçim sonuçlarının şokunu üzerinden atabilmiş değil. Millet İttifakı’nın lokomotifi CHP de, en güçlü ikinci bileşeni İyi Parti de kabuğuna çekilmiş iç sorunlarıyla uğraşıyor. HDP’de ise hem Emek ve Özgürlük İttifakı’na hem de parti içi dengelere dair bir değerlendirme süreci yaşanıyor. Büyük umutlarla girilen bir seçim sonrasında muhalefetin aldığı sonuç elbette türbülansa girmesine yol açacaktı. Ancak bu türbülanstan sağ salim çıkmak yalnızca kokpitte kimin olacağını tartışmakla başarılacak bir iş değil. Dışarıda olup bitene gözünüzü kulağınızı kapattığınızda doğru istikamet belirlemek imkânsız hale geliyor.

Şu anda Meclis muhalefetinin en büyük sorunu seçim öncesinde gündem yaptığı meselelere sırt çevirmiş olması. Ne deprem bölgesindeki sorunları konuşuyorlar, ne hızla artan yoksullaşmayı ne de ülkeyi terk etmeye çalışan gençleri…

CHP’de liderlik yarışı bir anda ülkenin bir numaralı gündem maddesi oluverdi. Hem muhalif hem de iktidar yanlısı çevreler, mütemadiyen CHP’deki genel başkan adaylarını, kurultay senaryolarını, Kılıçdaroğlu’nun görevi bırakıp bırakmayacağını konuşup duruyor. Bu tartışmalara en son Erdoğan’ın da dolaylı bir biçimde dâhil olduğunu ve “millete demokrasi vadedenlerin iş koltuktan kalkmaya gelince bir gecede nasıl diktatör olduğu anlaşıldı” dediği görüldü. Erdoğan, CHP’deki iç çekişmenin kendisine muhalefeti birbirine düşürme konusunda yeni olanaklar sağlayabileceğini düşünüyor olsa gerek. Benzer bir müdahaleyi İyi Parti için de yedekte tuttuğunu varsayabiliriz. ‘Nasıl olsa 5 yıl CB seçimi ufukta yok, muhalefeti kendi hallerine bırakalım’ dememesinin en önemli nedeni İstanbul ve Ankara’yı geri almak.

***
Sosyal demokratlar CHP’deki “değişimin” ne şekilde gerçekleşeceğini tayin etmekten uzak görünüyor. İttifak hesapları, CHP’nin ideolojik – politik yenilenme sürecine ket vuruyor. Çünkü CHP genel başkanının asli fonksiyonunun liberal-muhafazakâr ve seküler milliyetçilerle kurulan ittifakı sürdürmek olduğu varsayılıyor. Kimileri İmamoğlu genel başkan olmazsa CHP- İyi Parti işbirliğinin sona ereceğini söylüyor, kimileri Kılıçdaroğlu devam etmezse CHP’nin parçalanacağını ve kaçınılmaz olarak ittifakın dağılacağını ileri sürüyor.
CHP’nin ideolojik ve örgütsel bir yeniden yapılanmadan geçmesi gerektiğini ifade edenlerin sesi ise maalesef çok işitilmiyor. Böyle olunca da partinin tavanı ile tabanı arasındaki makas açıldıkça açılıyor. CHP hapsolduğu yüzde 20-25’lik oy oranında sabit kalmak için sağına yaslanıyor. CHP’deki sosyal demokratların “sağa yaslanma” ezberine karşı cesur ve gerekirse radikal bir adım atmamaları durumunda CHP’nin kimliksiz bir merkez parti olma süreci tamamlanacak.

İyi Parti’nin en az CHP kadar birikmiş meselesi var. Ancak merceğin CHP’ye doğrultulmuş olması bugüne dek İyi Parti’deki çatlakların konuşulmasını ikinci plana attı. Akşener’in masadan kalkıp sonra da masaya geri dönmesi İyi Parti’de suların daha fazla bulanmasına yol açtığı gibi seçim sonuçlarına da etki etti. İyi Parti’nin eski ülkücüleri ile partiyi merkez sağa çekmeye gayret edenler arasındaki ideolojik ve kültürel farklılık İyi Parti’nin bütünleşik durmasını ve büyümesini engelliyor. Akşener’in CHP ile ittifakı sürdürme konusunda parti içinde karşılaştığı sorunları aşamaması CHP’nin liderlik yarışına da yüzlerin çevrilmesine yol açıyor. İmamoğlu’nun “ittifakın tutkalı” olacağı iddiası, İyi Parti’deki ülkücüleri merkez sağda tutma ve merkezin sınırlarını AKP-MHP aleyhine genişletme isteğinden neşet ediyor. Kısacası İyi Parti’de de çözüm CHP’de olduğu gibi ideolojik – politik düzlemde değil stratejik – teknik düzeyde aranıyor.

***
HDP içindeki fay hatları müstakil bir yazı konusu olmalı. Ancak orada da ittifakın dışa doğru bir enerji yaratmaktan ziyade içeride bir güç erozyonuna yol açtığı açıkça konuşuluyor. HDP’deki farklı yaklaşımlar, özellikle Demirtaş’ın eleştirileri ile parti yönetimine egemen bir siyasi hattın bu eleştirileri yok sayan tutumu sorunun yalnızca ittifak stratejisiyle de sınırlı olmadığını gösteriyor. HDP 7 Haziran 2015 seçimleri ve sonrasında iyiden iyiye netleşen iktidar karşıtı tutumunu nasıl ve hangi mekanizmalarla sürdürecek, küskün HDP’lileri geri kazanabilecek mi sorusu ortada durmaya devam ediyor.   

Muhalif kamuoyunun işi zor. Bir yanda iktidarın artması muhtemel baskısı diğer yanda muhalefetin bir kısır döngüye girdiği gerçeği. Pusulası olmayan muhalefette, çok sayıda lider adayının her biri elinde sihirli bir harita tuttuğunu iddia ediyor. Berkant Gültekin’in cumartesi günkü yazısındaki şu vurgu önemliydi: “Tarihteki tüm köklü partiler lider seçmeden önce ‘yön’ seçmiştir.” Mesele o istikamete karar verebilmek. Bunu da pusulayı toplumsal taleplere göre ayarlayıp gerçekleştirebilmek.

Sosyalistler birlikte davranıp toplumsal talepleri örgütleyebildikleri ve siyasete katılımı güçlendirdikleri ölçüde liderlik tartışmasına endekslenmiş politikaya ve sağa yaslanma ezberine dur diyebilecek. Gerçek değişim de o zaman başlayacak.