“Power corrupts, absolute power corrupts absolutly”(L. Acton, 1852). Türkiye’de yaşanmakta olan tam da bu. Aslında son 150 yıllık  evrim, Anayasa ihlalinin yaptırım sürecine bağlanması ve Anayasa Mahkemesi’nin kurulması ile sonuçlandı. Anayasa yaptırımı  ve hesap verebilir yönetim, anayasacılık ile örtüşür. Bu anlamda Türkiye’nin 20. yüzyılı, anayasal kurumların oluştuğu ve oturduğu dönemdir. 21. Yüzyılda ise, anayasacılıktan uzaklaşma ve  toptan çürüme arasında neden-sonuç ilişkisi açık. 

ÇÜRÜYORUZ… 

“Öncelikle yargı içinde oluşmaya başlayan çete ve çetecikleri yok etmek için kemoterapi uygulayıp kanserli hücreyi toptan yok etmemiz gerekmektedir” (İst. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat ve Gereği için yazısı, 6 Ekim; haber T. Soykan, BirGün, 13 Ekim). 

Yargıdaki çürümeyi yansıtan bu satırlar, kamuoyuna sızan; ya sızmayanlar ve yazılmayanlar; erişimi engellenenler bu güncel örnekte olduğu gibi? 

Sorun, yasama-yürütme ve yargı üçlüsünde: 

27. yasama döneminde; AKP-MHP, başta yargı mensupları, kamu görevlerine girişte  sözlü  sınav ve güvenlik soruşturması düzenlemelerini  genişletti. 

Yargı için, mülakat ısrarı üzerine ‘kamera kaydı altında saydam yapılsın’ önerime karşı, AKP’li vekilin tepkisi: Dünya’nın neresinde var? 

Karşı sorum ve kehanetim: Dünya’nın neresinde 4.000 yargıç ve savcı bir gecede hapse gönderildi? Eğer bu zihniyetle gidilirse 10 yıl sonra 14.000 hakim-savcıyı hapse gönderme zorunluğu doğabilir. 

DÖKÜLÜYORLAR… 

Temmuz 2021’de OHAL önlemlerinin 3 yıl daha uzatılmasını öngören yasa önerisi için sabahladık.  Bakan yardımcısı “kişisel destek” isteyince,  ilgili Bakanlık birimleri için, ‘dökülüyorlar’ şeklindeki tepkimi, ‘evet dökülüyorlar’ sözleriyle teyit etti. 

TBMM’nin on yıldır sürüncemede bıraktığı Anayasa Mahkemesi’nin pilot kararlar gereği yasal düzenleme yapılması için CHP araştırma önergesine karşı AKP adına konuşan vekil, Adalet Bakanlığını işaret etti. Yasama tekeli TBMM’de olduğu için Anayasa dışı bu söylem, ‘dökülmekte olan idare mi?’ sorusunu da gündeme getirdi (Mayıs 22). 

ANAYASA YİTİMİ  

Bu tanıklık kesitleri, Cumhur İttifakı (Cİ)’nin “ters kelepçe” vurduğu bir yasamayı, çürüme ve dökülme merkezine kaydırdığını göstermiyor  mu? 

Cİ, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY) ürünü. 

150 yıllık birikimi sıfırlayan  PBDBY kurgusunun faktörü, aktörü ve antrenörü belli: 

-Darbe girişimi, faktör. 

-“Anayasa suçu” tanısı ile Anayasa değişikliği çağrısı yapan, aktör. 

- Anayasa değişikliğini “kişisel proje” olarak sahiplenen, antrenör. 

Sonuç: Hükümet’in ilgası başta gelmek üzere, demokratik Anayasal düzenekler tasfiye edildi; kalanlar ise, işlevsizleştirildi. 

Yürütme ve İdare’de dökülme, güdümlü yasama ve çürüyen yargı sonucunu doğuruyor. AYM ise hedefte: 

-kararlarını tanımama (Antrenör ve yargı mercileri), 

-kapatılsın çağrısı (Aktör), 

-karar verdirtmeme (kendi üyesi). 

Adil yargılanma hakkı reformu bir yana,  pilot kararları gereği yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle  AYM önünde biriken onbinlerce dosya mağduru, yurttaşlar. 

ÇÜRÜMEDEN ÇÖZÜME 

“İktidar çürütür, mutlak iktidar mutlaka çürütür” sözlerini, anayasacılık süreci hayli geride bırakmış olsa da, 170 yıl sonra Türkiye uygulamasının doğrulaması, izlenmesi gereken yol ve yöntem üzerine uyarıcı olmalı. 

“Ne istediler de vermedik?, parlamenter rejim bekleme odasına alındı, ağaç kabuğu yesinler, İstanbul’a ihanet ettik, varsın gidiyorlarsa gitsinler, itibardan tasarruf olmaz, NAS varsa faiz yoktur” vb söz ve uygulamalar, anayasızlaştırma sürecinin yansımaları.. 

PBDBY ve talimat yoluyla uygulaması sonucu kişi+parti+Devlet birleşmesi,  Türkiye Cumhuriyeti’ni çürüme sürecine soktu. 

Çözüm ise, Anayasa yoluyla demokratik hukuk devletine dönüşte. 

“Yeni Anayasa” çıkışı karşısında yürürlükteki Anayasa’ya saygı isteyen muhalefet, amaç ve araç tutarlılığı gözetmeli ve demokratik hukuk devletine yabancı kurgu ve uygulamayı hiçbir zaman meşrulaştırmamalı; karşı çıkma ve talep etme eşzamanlılığı ile demokratik süreçlere odaklanmalı.